Emr-i Bi’l Marûf Ve’n Nehy-i Ani’l Münker’in Fazileti -4

Yasin ibnu Ali

Emr-i Bi’l Marûf, Nehy-i Ani’l Münker’in birçok faziletleri vardır. Allah Azze ve Celle onu iman üzerine şu sözünde bariz olarak takdim etmiştir:

كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّهِ

Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; marûfu emreder; münkerden nehyeder ve Allah’a iman edersiniz” (Âl-i İmrân 110) Keza onu namazın ikâmesi, zekâtın verilmesi üzerine de Subhanehu şu sözünde takdim etmiştir: 

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

“Mümin erkekler ve mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar marûfu emreder, münkerden nehyeder, salatı (namazı) ikâme ederler, zekâtı verirler, Allah ve Rasulü’ne itâat ederler. İşte onlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hakîmdir.” (et-Tevbe 71) 

Ayet ve hadislerin delâlet ettikleri faziletler arasında şunları da zikredeceğiz:

Birincisi: Emr-i Bi’l Marûf ve’n Nehy-i Ani’l Münker, Nebiler ve Rasullerin amellerindendir. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: 

وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولاً أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ وَاجْتَنِبُواْ الطَّاغُوتَ

“Hakikaten Biz, “Allah’a kulluk edin ve Tâğut’tan sakının” diye her ümmete bir Rasul gönderdik.” (en-Nahl 37) Allah Azze ve Celle, Emr-i Bi’l Marûf ve’n Nehy-i Ani’l Münker’i Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sıfatlarından bir sıfat, kendisiyle tanınması için mümeyyiz bir alâmet kıldı. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: 

الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الأُمِّيَّ الَّذِي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِندَهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ يَأْمُرُهُم بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَاهُمْ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَآئِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَالأَغْلاَلَ الَّتِي كَانَتْ عَلَيْهِمْ

“Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o Rasul’e, o ümmî Nebiye uyanlar, işte o, onlara marûfu emreder, onları münkerden nehyeder, onlara tayyip şeyleri helâl, habis şeyleri de haram kılar. Onlardan ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri kaldırır.” (el-A’raf 157) Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sîretine ve hallerine muttali olanlar, onun hakikatine vâkıf olurlar. Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Kur’ân-il Kerîm’in onu vasfettiği gibi, marûfu emrediyor, münkerden nehyediyordu. 

İkincisi: Emr-i Bi’l Marûf ve’n Nehy-i Ani’l Münker, müminlerin sıfatlarından ve hassasiyetlerindendir. Nitekim Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: 

التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدونَ الآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ

“Tövbe edenler, ibâdet (kulluk) edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rükû edenler, secde edenler, marûfu emredenler, münkerden nehyedenler ve Allah’ın hudutlarını muhâfaza edenlerdir. O müminleri müjdele!” (et-Tevbe 112) Emr-i Bi’l Marûf ve’n Nehy-i Ani’l Münker, müminler ile münâfıklar arasını ayıran bir mikyâstır.

Üçüncüsü: Emr-i Bi’l Marûf ve’n Nehy-i Ani’l Münker, bu ümmetin hayırlı emâresi, onun faziletine ve temeyyüzüne delâlet eden bir alâmettir. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ

“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; marûfu emreder; münkerden nehyedersiniz” (Âl-i İmrân 110) İbn-u Ebî Şeybe, Et-Tabarânî, Ahmed Dura Bint-u Ebî Leheb’ten şöyle dediğini tahriç ettiler:

قام رجل إلى النبي صلى الله عليه وسلم وهو على المنبر فقال يا رسول الله أي الناس خير؟ فقال صلى الله عليه وسلم خير الناس أقرؤهم وأتقاهم وآمرهم بالمعروف وأنهاهم عن المنكر وأوصلهم للرحم

“Bir adam, minberdeyken Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e doğru kalktı, ardından “Yâ Rasulullah! Hangi insanlar daha hayırlıdır” dedi. SallAllahu Aleyhi ve Sellem de, “İnsanların en hayırlısı, en iyi kırâat edeni, en takvâlı olanı, marûfu en çok emredeni, münkerden en çok nehyedeni ve en iyi sıla-i rahim yapanıdır.” buyurdu.”

Dördüncüsü: Emr-i Bi’l Marûf ve’n Nehy-i Ani’l Münker, nusretin ve yeryüzünde hâkim olmanın şartlarındandır. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: 

وَلَيَنصُرَنَّ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ الَّذِينَ إِن مَّكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ

“Allah, Kendisine (dinine) yardım edenlere muhakkak yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, kavîdir, azîzdir. Onlar ki, eğer kendilerini yer(yüzün)de hâkim kılarsak salatı (namazı) ikâme ederler, zekâtı verirler, marûfu emrederler ve münkerden nehyederler. İşlerin âkıbeti Allah’a varır.” (el-Hacc 40-41) 

Beşincisi: Emr-i Bi’l Marûf ve’n Nehy-i Ani’l Münker yapma ecri büyüktür. Nitekim Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: 

لاَّ خَيْرَ فِي كَثِيرٍ مِّن نَّجْوَاهُمْ إِلاَّ مَنْ أَمَرَ بِصَدَقَةٍ أَوْ مَعْرُوفٍ أَوْ إِصْلاَحٍ بَيْنَ النَّاسِ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ ابْتَغَاء مَرْضَاتِ اللّهِ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا

“Onların münâcatlarının birçoğunda hiçbir hayır yoktur. Ancak bir sadaka yahut bir marûf yahut da insanların arasını ıslah edenin ki müstesna. Kim, Allah’ın rızasını talep etmek için bunu yaparsa, biz ona büyük bir ecir veririz.” (en-Nisa 114) Ebu Zerr’den şöyle rivâyet edildi: 

أن ناسا من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم قالوا للنبي صلى الله عليه وسلم يا رسول الله ذهب أهل الدثور بالأجور يصلون كما نصلي ويصومون كما نصوم ويتصدقون بفضول أموالهم قال أوليس قد جعل الله لكم ما تصدقون؟ إن بكل تسبيحة صدقة وكل تكبيرة صدقة وكل تحميدة صدقة وكل تهليلة صدقة وأمر بالمعروف صدقة ونهي عن منكر صدقة وفي بضع أحدكم صدقة قالوا يا رسول الله أيأتي أحدنا شهوته ويكون له فيها أجر؟ قال أرأيتم لو وضعها في حرام أكان عليه فيها وزر؟ فكذلك إذا وضعها في الحلال كان له أجر

“Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Ashabından insanlar, Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e, “Yâ Rasulallah! Servet sahipleri sevapları alıp gittiler. Bizim kıldığımız gibi namaz kılıyorlar, bizim gibi oruç tutuyorlar. Onlar mallarının fazlalarını tasadduk ediyorlar.” dediler. O da, “Size Allah tasadduk edecek bir şey vermedi mi? Her tesbîh bir sadaka, her tekbîr bir sadaka, her tahmîd bir sadaka, her tahlil bir sadaka, emr-i bi’l ma’rûf bir sadaka, münkerden nehiy bir sadakadır. Birinizin cimâsında bile bir sadaka vardır.” buyurdular. Onlar, “Yâ Rasulallah! Birimiz şehvetini giderir de, onun için onda da bir ecir mi olur?” dediler. O da, “Ne dersiniz, o kimse onu bir haramda giderseydi, bunda onun üzerine bir günâh olur mu? İşte bunun gibi helâlde onu giderdiğinde de ona bir ecir olur.” buyurdular.” (Muslim) Celîl sahâbî Ali İbn-u Ebî Tâlib radiyallahu anh, bu vâcibi yapmayı şu sözüyle üstün kıldı: “…Bütün birr ameller ve Allah yolunda cihâd, Emr-i Bi’l Marûf ve’n Nehy-i Ani’l Münker katında sadece engin denizdeki bir nefes gibidir.” 

Altıncısı: Emr-i Bi’l Marûf ve’n Nehy-i Ani’l Münker, günahlara kefâret olma sebeplerindendir. Nitekim Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: 

فتنة الرجل في أهله وماله وجاره تكفرها الصلاة والصدقة والأمر بالمعروف والنهي عن المنكر

“Adamın ehlindeki, malındaki ve komşusundaki fitnesine salat (namaz), sadaka ve Emr-i Bi’l Marûf ve’n Nehy-i Ani’l Münker kefâret olur.” (Muttefikun Aleyh) Abdullah İbn-u Ferrûha’den, Âişe RadiyAllahu Anha’yı şöyle derken işittiği rivâyet edildi: “Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdular: 

إنه خلق كل إنسان من بني آدم على ستين وثلاثمائة مفصل فمن كبر الله وحمد الله وهلل الله وسبح الله واستغفر الله وعزل حجرا عن طريق الناس أو شوكة أو عظما عن طريق الناس وأمر بمعروف أو نهى عن منكر عدد تلك الستين والثلاثمائة السلامى فإنه يمشي يومئذ وقد زحزح نفسه عن النار قال أبو توبة وربما قال يمسي

“Şüphesiz ki Âdemoğullarından her insan üç yüz altmış mafsal (eklem) ile yaratılmıştır. Şimdi her kim bu üç yüz altmış mafsal sayısınca Allah’a tekbîr getirir, hamd eder, tahlil ve tesbîh eyler ve istiğfarda bulunur; insanların yolundan bir taş yahut diken veya kemik atar; bir marûfu emir veyâ bir münkerden nehy ederse gerçekten o gün kendini cehennemden uzaklaştırmış olarak hareket eder.” buyurdular. Ebû Tevbe der ki: “gâliba “akşamlar” dedi.” (Muslim)

Yedincisi: Emr-i Bi’l Marûf ve’n Nehy-i Ani’l Münker, ümmetin güvenlik sübabı, genel azabtan kurtulma sebebidir. Zira bu farizadan geri durmak, Sâlih ile kötü olanlar arasını ayırt etmeksizin ümmetin hepsi üzerine Allah’ın azabını helal kılar. Çünkü vâcibatından geri duran, durmayı farz görmeyen sâlih güruh, masiyetin ve haramın inkârına sükût etmiş, Emr-i Bi’l Marûf ve’n Nehy-i Ani’l Münker farizasını âtıl bırakmıştır. Bunun için ukûbatın kendisine şâmil olmasına müstahak olmuştur. Allahu Teâlâ Enfâl Sûresinde şöyle buyurdu: 

وَاتَّقُواْ فِتْنَةً لاَّ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنكُمْ خَآصَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

“İçinizden hassaten zulmedenlere isâbet etmeyen fitneden sakının. Biliniz ki, Allah’ın azabı şiddetlidir.” (el-Enfâl 25) İbn-u Abbâs şöyle der: “Allah, müminlere aralarında münkeri ikrar etmemelerini emretti. Aksi takdirde azab onları da kapsar.”

Adiyy İbn-u Umeyra’dan, Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i şöyle buyururlarken işittiği rivayet edildi:

إن الله لا يعذب العامة بعمل الخاصة حتى يروا المنكر بين ظهرانيهم وهم قادرون على أن ينكروه فلا ينكروه فإذا فعلوا ذلك عذب الله الخاصة والعامة

“Muhakkak ki Allah, onu inkâra muktedir oldukları halde münkeri aralarında görüp de onu inkâr etmedikçe, özelin ameli nedeniyle genele azap etmez. Böyle yaptıklarında ise Allah hem özele hem de genele azap eder.” (Ahmed) 



Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış

Yorum Yaz