VİRÜS DOĞAL MI, İNSAN ELİYLE Mİ?

Hakan Bolat

Covid 19, Çin’in Wuhan kentinde tespit edildikten sonra teknolojinin de etkisiyle dünyaya hızlı bir şekilde yayıldı. Ardından 11.03.2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus yaptığı basın toplantısında yeni tip korona virüsünü pandemi yani “küresel acil durum” olarak tüm dünyaya ilan etti. Hiç şüphesiz, Dünya bu yeni virüsün sağlık sistemine, ekonomiye ve siyasete etkilerini uzun yıllar konuşacak. Fakat korona virüsünün oluşturduğu sosyo-ekonomik etkisiyle beraber “virüs doğal mı biyolojik bir silah mı” soruları insanların akıllarını kurcalamaya devam etmektedir. Bu makalede yeni virüs hakkında ortaya atılan teorileri tek tek kısaca analiz edip, virüsün arkasında gizli bir elin olup olmadığı sorusuna cevap arayacağız. Hemen şunu belirtelim ki bu konudaki iddialar ve teorilerin hiçbiri şu ana kadar kesinlik arz etmemiştir. Makalede analiz edeceğimiz iddialar ve teorilerin doğruluk oranlarını okuyucunun takdirine bırakıyoruz.

Bilimsel teorilere geçmeden önce tartışmanın bilimsel çevrede başlamasını sağlayan ABD ve Çin’li yetkililerin iddialarına öncelik verelim. Tartışmayı başlatan ilk kıvılcım Cumhuriyetçilere (Muhafazakârlara) yakınlığı ile bilinen Washington Times gazetesinden geldi. Washington Times 24 Ocak Cuma günü yaptığı haberde Çin’in Wuhan şehrini karantinaya aldığını ilan etti. Çin’in biyolojik silah programında çalışan eski bir İsrail askerî istihbarat analistini haber kaynağı olarak gösterdi. İstihbarat yetkilisi bilgiyi Çin'in gizli biyolojik silah programında çalışan iki Çinli araştırmacının söylemlerine dayandırıyor. Çinli mühendislerin yaptıkları açıklamada biyolojik araştırma tesisinin güvenlik önlemlerinin zayıf olduğu bu sebeple bir mühendise bulaşarak tesislerden çıkma ihtimalinin yüksek olduğu belirtiyor.[1] 30 Ocak tarihinde benzer bir iddia da ABD’li Senatör Tom Cotton’dan geldi. Senatörün twitter hesabından yaptığı paylaşımında korona virüsün Çin ordusu tarafından geliştirilen biyolojik bir silah olduğunu iddia etti. Yine ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Beyaz Saray Ticaret Danışmanı Peter Navarro: “Virüsün Çin'den kaynaklandığı”, “Çin'in salgına dair bilgileri sakladığı” ve “Çin'in dünya çapında yayılan salgının sorumluluğunu üstelenmesi gerektiği” iddialarında bulundular. Bir başka iddia ise ABD Nüfus Araştırma Enstitüsü’nün başkanı Steven W. Mosher’den geldi. Mosher: “Çin’in masalına inanmayın: Korona virüsü laboratuvardan sızmış olabilir.” iddialarını New York Post’tan kamuoyuna duyurdu.[2]

Bu iddialar ABD kamuoyunda tartışılmaktadır. İddia sahiplerinin bilim adamı olmadığı yine iddialarının siyasi varsayımdan öteye geçmediği, ABD’nin, Çin ile olan ekonomik rekabetinden kaynaklı açıklamalar olduğu düşünülüyor. New York Times köşe yazarı Max Fischer, Senetor Tom Cotton’u komplo teorilerini teşvik etmek ve yeni korona virüsün kökenleri hakkında dezenformasyon yaymakla suçladığını ifade eden bir makale yazdı. Max Fischer: “Korona virüs, komplo teorileri, dezenformasyon ve propaganda furyası oluşturdu, kamu güvenine zarar verdi. Sağlık görevlilerinin pandemiyle mücadelesini uzun süre olumsuz şekilde etkileyecektir.”[3] dedi.

ABD’den gelen iddialar karşısında Çinli yetkililer de benzer iddialarda bulunuyor. Çin Dışişleri Bakanlığı Bilgi Departmanı Sözcüsü Zhao Lijian, twitter hesabından yaptığı açıklamada virüsün ABD menşeili olabileceğini iddia ederek “Salgını Wuhan’a getiren ABD ordusu olabilir? Şeffaf olun! Verilerinizi herkese açık hâle getirin! ABD bize bir açıklama borçlu!”[4] dedi. Zhao Lijian’ın twitterdan yaptığı bir diğer açıklamasında ise: “ABD ordusunun virüsü Çin hükümetini itibarsızlaştırmak için Wuhan'a getirmesi mümkün müdür? Son zamanlarda yeni korona virüsün kökeni hakkında bazı tartışmalar oldu. ABD’nin üst düzey yetkilileri ve Kongre üyeleri Çin'i itibarsızlaştırmak, saldırmak için çeşitli yanlış, sorumsuz açıklamalar yaptılar. Biz buna kesinlikle karşıyız. ABD dahil olmak üzere uluslararası toplum, virüsün kaynağı hakkında farklı görüşlere sahiptir. Çin her zaman bunun bilimsel bir mesele olduğuna ve bilimsel ve profesyonel görüşleri dinlemesi gerektiğine inanmaktadır.” dedi.

ABD Başkanı Trump ise kamuoyunda Korona virüsünü “Çin virüsü” olarak tanımladı. 16 Mart 2020’deki twitter paylaşımında Trump: “ABD, Çin Virüsü’nden etkilenen tüm endüstrileri, hava yolu şirketlerini ve diğerlerini destekleyecektir.” açıklaması yaptı. Bunun üzerine Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü 17 Mart 2020’de yaptığı açıklamada: “ABD’de bazı politikacılar Koronavirüsünü Çin’le ilişkilendirerek Çin’i karalamaya çalışıyor. Buna şiddetle karşı çıkıyoruz. ABD’yi Çin’i suçlamaya son vermeye çağırıyoruz.”[5] yanıtını verdi. ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi “Çin, küresel bir pandemi başlatmadaki rolünü ve dünyaya söylememe eleştirilerini saptırmaya çalışıyor… Komplo teorilerini yaymak, tehlikeli ve saçma. Çin halkı ve dünyanın iyiliği için bu konuda toleranslı olamayacağımızı Çin hükümetini bildirdik.” dedi. Xinhua Haber Ajansı ise “Milyonlarca insana uygulanan sıkı karantina da dâhil olmak üzere Pekin’in aldığı önlemler, dünyaya hazırlanmak için “zaman” kazandırdı. Uluslararası toplum da bunu kabul ediyor.”[6] ifadelerini kullandı. ABD ile Çin’in birbirlerini suçlamaları uzun süre devam edeceğe benziyor. Fakat uluslararası hiçbir örgüt şu ana kadar bu iddiaları dikkate alarak iki ülke lehine veyahut aleyhine hiçbir açıklama yapmadı. Dünya medyası bu malzemeyi hemen harcayacağa benzemiyor. Yazarlar, araştırmacılar, analistler bir taraftan da bu tartışmaya bilim insanlarını dâhil ettiler. Mikrofonlarını bilim insanlarına uzattılar.

Peki, bilim çevreleri bu iddialara hangi teorik cevaplar veriyor?

Nature Medicine (Doğa Tıbbı) Dergisi, Covid 19 virüsünün laboratuvar ortamında oluşturulma ihtimalini söyle cevaplıyor: “Bilinen korona virüsü ailesinin mevcut genom dizisi verileri analiz edildiğinde, koronavirüsünün doğal süreçlerden ortaya çıktığını kuvvetle vurgulayabiliriz.” Ayrıca dergi: “Omurgadaki veriler ve virüsün genel moleküler yapısı da bu görüşü destekler nitelikte. Laboratuvar ortamında virüs üretmek isteyenler, bunu omurgasında gösterecektir.”[7] dedi. Nature Medicin’e göre mevcut teknolojinin böyle bir yapıyı oluşturması mümkün görünmüyor. Başka bir tıp dergisi New England da virüsün laboratuvar ortamında değil doğal ortamda oluştuğunu belirtiyor. Dergi: “RNA dizileri yarasalarda sessizce yayılan virüslere çok benziyor. Epidemiyolojik bilgi de Çin’in canlı hayvan pazarlarında satılan ve tanımlanmayan hayvan türlerini enfekte eden yarasa kaynaklı bir virüse işaret ediyor.”[8] dedi.

Her ne kadar bilim dünyasındaki genel kanaat virüsün biyolojik silah olma ihtimalini ortadan kaldıran yeterli verilere ulaşıldığı yönünde olsa da ABD’deki siyasilerin, medya kanallarıyla iddia ettiği biyolojik silah teorisini savunan bilim insanları da yok değil. Bu bilim insanlarından birisi de Nobel ödüllü, Fransız virolog Profesör Luc Montagnier. Ünlü virolog Covid-19 hastalığına neden olan SARS-CoV-2 virüsünde, AIDS'e yol açan virüsten parçalar olduğunu iddia etti. Nobel Ödüllü virolog katıldığı televizyon programında: “Araştırmalarımızda bu virüsün değiştirildiği sonuçlarına vardık. Yarasadan gelen klasik bir virüs modeli var. Bu modelin üzerine HIV kesitleri eklenmiş.” dedi. Kimin bu değişikliği yaptığını bilmediğini ama Wuhan'daki laboratuvarda üretilmiş olabileceğini söyleyen Montagnier amacın belki de yeni virüsü AIDS'e karşı aşı çalışmalarında kullanmak olduğunu belirtti.[9]

Fransız bilim adamı Montagnier’in açıklamasını, Paris’teki Pastör Enstitüsü’nde araştırmacı virolog Etienne Simon-Lorière ise şu şekilde yanıtladı: “Bu anlamsız. Söz konusu parçalar, aynı ailede bulunan diğer virüslerde de var, doğadaki diğer koronavirüsü türlerinde de var. Bir kitaptaki bir kelime başka bir kitaptakine benziyorsa bu kelimenin diğer kitaptan alındığını söyleyebilir miyiz?” diyerek Montagnier’in teorisinin çok basit bulgulara dayandığını belirtti. 

Facebook sosyal paylaşım sayfalarında dolaşan magazinsel iki iddia daha var. Birincisi 5G'nin insanların bağışıklık sistemini bastırdığını ve insanları virüs karşısında korumasız bıraktığını iddia ediyor. İkincisi ise 5G teknolojisi kullanılarak yayıldığı iddiasında. İngiltere'deki Reading Üniversitesi hücresel mikrobiyoloji uzmanı Dr. Simon Clarke, Facebook da dolaşan bu iddiaları “Tam bir saçmalık.” olarak nitelendirdi. Dr. Clarke: “5G'nin insanın bağışıklık sistemini baskıladığı fikrini hiçbir şekilde savunmak mümkün değil. Bağışıklık sisteminiz birçok nedenden zayıflayabilir. Yorgunluk, iyi beslenmemek vb. sebepler bazılarıdır. Bağışıklık sisteminin daha zayıf ve kuvvetli olduğu durumlar arasındaki fark çok büyük değildir. Çok güçlü radyo dalgalarının ısınmaya yol açabilir, insan sağlığını etkileyebilir ama 5G için kullanılan dalgalar çok çok zayıf ve hiçbir zaman insanlar üzerinde güçlü bir etki yaratacak düzeyin yanına bile yaklaşamaz.”[10] dedi.

Virüsün “Doğal mı, yoksa biyolojik bir silah mı?” tartışmalarının genelinde, bilim insanlarının çok büyük bir kısmının yeni tip koronavirüsünün laboratuvar ortamında üretilmiş olmadığı konusunda hemfikir olduklarını söyleyebiliriz. Bu sebeple koronavirüsünün laboratuvar ortamında olmadığı kuvvetle vurgulanabilinir. Unutmayalım ki bilimsel metot, düşünce için temel yöntem olmamasına rağmen, virüsü tanımlamada ve özeliklerini belirlemede doğru bir yöntemdir. Virüs üzerinde yapılan deneylerin yardımıyla, virüs hakkında yapılan araştırmalar bizlere insan eliyle mi yoksa doğal yolla mı oluştuğuna dair virüs hakkında zann-ı galiben, kuvvetli malumat verebilir. 

Virüsten etkilenen siyaset ve bilim çevrelerinin yanı sıra Covid 19’un en çok etkilediği alan ekonomi ve insanların ekonomik faaliyetleri oldu. Kapitalizmin mevcut ekonomik krizi üzerine salgının ekonomide oluşturduğu olumsuz etki, komplo teorilerini ekonomi zaviyesinden tartışılmasını başlattı.

Nedense komplo teorilerinin fitili hep ABD’de ateşleniyor. Bu seferde ABD'li siyasi danışman ve yazar Roger Stone, pandeminin suçunu zengin büyük kapital firmaların üzerine attı. Yani suçu başka bir kapital güce attı. Martin Wol’un dediği gibi “Kapitalizm öldü, yaşasın kapitalizm!” minvalinde bir açıklama yaptı. Bir radyo programında Stone: “Bill Gates’in bu salgının oluşumu ve yayılım sürecindeki rolü çok önemli… Bazı arkadaşlarım bu iddiaların gerçek olmadığını söylerken diğerleri de çok mantıklı buluyor. Gates ve diğer küreselciler bu aşıları ve mikroçipleri zorunlu hâle getirdi.” dedi.

Bu doğrultuda birçok iddia ortaya atıldı. Tüm bu iddiaları şu üç başlık altında toplayabiliriz:

1- Küreselciler Bill Gates, Rockefeller ailesi vb. ticari amaçla korona virüsünü planladığı iddiası.

2- John Hopkins üniversitesinin raporu.

3- İngiliz The Economist dergisinin 2019 kapağında pandemiyi anımsatan birçok sembolün yer alması.

Birinci iddianın öncesi var. Dünyanın en zengin ikinci adamı unvanını elinde bulunduran, Microsoft'un kurucusu Bill Gates 2015 yılında dünyanın salgınlar karşında güçsüz olduğunu, ileride oluşabilecek bu durum karşısında teknolojinin kullanılmasına dair tam bir girişimciye yakışan izlenimlerde bulundu. Tabii ki bu konuşması bugün yaşananlar ile ilişkilendirildiğinde birçok anlam ve mana çıkararak analizlerin oluşmasına sebep oldu. Fakat Bill Gates, bir yatırımcı olarak bunu hep yapıyor. Doğal afetler (kasırga, hortum, yangın, deprem), küresel ısınma vb. birçok konuda öngörülerde bulunuyor. Mesela, 2019 yılında küresel ısınma için dünyanın çevresine güneş ışınlarını azaltacak bir yapay bulut yerleştirmeyi önerdi. Yani özetle diyebiliriz ki Bill Gates, 2015 yılında pandemi hakkında yaptığı açıklama gibi dünyanın daha önceden yaşamış olduğu veyahut yaşama olasılığı olduğu büyük sorunlar hakkında da birçok öneri ve girişimcilik fikri ortaya atmıştır. Şimdi güneş ışınları dünyaya tehdit oluşturmaya başlasa, Bill Gates’in öngörülerine bakıp yaşanan trajediyi o mu yaptı diyeceğiz!?

Koronavirüsün mucitinin Rockefeller ailesi olduğu iddiası için de farklı bir durum söz konusu değildir. Sermaye sahipleri dünyanın yaşayacağı olası negatif durumlar karşısında ekonomik faaliyetlerini nasıl fırsata çevrilmeleri gerektiği hususunda birçok analizler ve simülasyon senaryolar çalışmaktadır. Bu nedenle salgının öncesi ve sonrası gelen açıklamaları bir komplo teorisi olarak değil, ticari bir öngörü olarak değerlendirmek gerekir. Aksi takdirde koronavirüsünün doğal süreçlerden ortaya çıkmadığına dair bilimsel bir kanıt sunmak gerekecektir. Yukarıda belirttiğimiz gibi salgının planlandığına dair bir kanıt bulunmamaktadır. Sermaye sahipleri tarafından planlandığı iddialarının temeli ise salgının oluşturduğu ticari ve sosyal faaliyetlerin şekillerinin değişmesidir. Bu değişim başta tedarik zincirinde birçok değişimi beraberinde getirecektir. Pandemi ile sosyo-ekonomik kültüre, dijital ve sanal yeniliklerin giriş yapması demek aynı zamanda girişimcilerin iştahının kabarması anlamına gelmektedir. Bu sebeple komplo teorileri sık sık bu çevrelerle ilişkilendirilmektedir. Tedarik zincirindeki tüketici kitlenin verilerinin dijitalleşme ile tam zamanlı ve spesifik müşteri tespitlerinin yapılması sağlanmaktadır. Üreticiler pazarlama stratejilerini değiştirmektedir. Yine devletlerin ve kurumsal firmaların yüklü maliyetler ile oluşturdukları hizmet alanlarının dijitalleşmesi, yatırımların büyük arazi ve ikiz kulelerden, sanal ortamlara kayacağının bir göstergesidir. 

Diğer bir iddia John Hopkins raporu. John Hopkins Üniversitesi’nin ABD’nin ilk ve en önemli araştırma üniversitesi olduğunun altını çizmek gerekir. Bu kurum, ABD’nin Sosyal Bilimler alanında dünya üzerinde stratejik çalışmalar yaptığı bir üniversitedir. ABD'nin teknoloji merkezi olma özelliğiyle bilinen “Silikon Vadisi” gibi stratejik çalışmalar yürütmektedir. İddiaya gelecek olursak John Hopkins Üniversitesi, 18 Ekim 2019 tarihinde dünyayı bekleyen tehlikeler ile ilgili bir rapor yayınladı. Raporun konusu Nükleer Tehdit Girişimi (NTI) ve Küresel Sağlık Güvenliği Endeksi başlıklarından oluşuyordu. Üniversitenin raporda yayınladığı endekse göre salgından 195 ülkenin etkileneceği belirtilmektedir. Kısaca raporun içeriği ise “Küresel sağlık güvenliği konusunda ülkelerin izlenebilirliğini artırarak bulaşıcı hastalıkların küresel çapta epidemi ya da pandemilere dönüşme riskini azaltmak.” şeklindeydi. Raporun kamuoyunda tartışılmasını sağlayan Demokrat çevrelerin hâkimiyetindeki bir gazete oldu. Washington Post gazetesinde çıkan habere göre “ABD istihbaratının Ocak ve Şubat aylarında Beyaz Saray ile Kongre’ye gönderdiği raporlarda, yeni tip koronavirüsün küresel bir pandemi olacağı uyarısında bulunduğu.” belirtilerek şöyle devam ediyor “Raporlara rağmen, Trump yönetimi ve Kongre’nin durumu önemsemediği.” vurgulanarak okları ABD hükümetine çevirmektedir. Öncelikle burada haberin çıkış maksadını tespit etmek gerekir. John Hopkins Üniversitesi, ABD’nin sosyal bilimler araştırma üssüdür. Üniversitenin bu süreçte raporlamaları ve salgını takip sistemini kurması tamamen ABD yönetiminin talebi ile oluşmuş bir süreçtir. Trump yönetimi ise bu vb. raporlar ile Çin ve Dünya Sağlık Örgütünü sıkıştırmaya çalışmaktadır. John Hopkins Üniversitesi’nin raporda pandemi tehdidini içeren öngörüleri olası bir nükleer tehdit karşısında söylediklerinden farklı değildir. Özetle virüsün insan eliyle oluşmuş olabileceğine dair bir delili değildir. Gates gibi diğer küreselci sermayeler bu vb. çalışmalara sponsorluk yapmaktadırlar. Bu çalışmalardan yola çıkarak gelecek hakkında veriye dayalı analizler yapar, yaygın ve edilgen algıyı değiştirmeyi hedef edinip para kazandıran yeni mal ve hizmet üretmeyi amaç edinirler.

Diğer iddia, İngiliz The Economist dergisinin 2019 yılı kapağında birbirinden farklı çok sayıda gizemli semboller içermesine gelince, dergi 2019 sayısında, dünyayı bekleyen ekonomik krizlere dair tahminlerde bulundu. İddialara konu olan kapağın tasarımında Trump, Putin, Mahatma Gandi, fil, terazi, hilal, leylek, panda, haç işaretli köpek, Angelina Jolie, pinokyo, oy sandığı, otomobil, tenis topu ve karekod gibi çok sembol var. Derginin 2019 sayısı ile subliminal yöntemlerle birçok mesaj vererek hem ekonomik anlamda hem de siyasal anlamda dünyanın tam bir çöküş yaşayacağı vurgulanmakta. Fakat gözden kaçırılan husus derginin Londra merkezli olması. Yani İngiltere’nin uzun zamandır ABD hegemonyasından haz etmediği cihanşümuldür. Bu sebeple ABD’nin yaşattığı ekonomik krizi bu şekilde tasvir etmesi veyahut birtakım ekonomik analizlerde bulunması virüsün içerisinde bir insan parmağı var olduğu anlamına gelemez. Dergi ekonomik olasılıklardan yola çıkılarak İngiltere’nin rakipleri üzerinde küresel bir algı oluşturmaya çalışmaktadır. Zaten derginin misyonu da bellidir.

Küreselci sermayenin pandemiyi planlayabilmesi “virüsün biyolojik bir ortamda oluştuğu” teorisinin gerçek olmasını gerektirir. Virüsün doğal süreçlerden ortaya çıkmadığına dair bilimsel bir kanıt sunmak gerekmektedir. Şimdilik bu hususta kesin bir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Fakat küreselciler için, pandemiyi fırsata çevirecek planlar yaptıkları tespiti yapılabilir. Küreselcilerin dünyayı etkileyecek doğal afetler vb. olası senaryolar için oluşturdukları analiz, plan ve stratejilerini uygulama fırsatı bulmuş olmaları bir gerçektir. Yine tek kutuplu veyahut çift kutuplu olmayan dünya siyasetinde bir devletin veyahut küreselci sermayelerin pandemiyi planlayarak devletlere aşı pazarlama düşüncesi astarı yüzünden pahalı bir işe girişmeyi gerektirir. Neden böyle söylüyorum!?Şöyle ki Sritanya İlaç Sektörü Birliği yeni bir aşı geliştirmenin 1 milyar 800 milyon dolara mal olabileceğini tahmin ediyor. Hadi siz bunu 10 kat kârla piyasaya arz edin. Fakat şu anki verilere göre koronavirüsün dünya ekonomisine vereceği zarar 2020 yılı sonunda 8 trilyon doları bulabileceği öngörülüyor. Tabii ki bu işin bir kısmı. İşsizlik ve sosyal krizleri de eklediğinizde sizce de astarı yüzünden pahalı bir yatırım değil mi?

Makalenin başında belirtiğimiz gibi virüs “Doğal mı, biyolojik bir silah mı?” iddiaları ve tartışmaları uzun süre devam edeceğe benzemektedir. Fakat unutulmaması gereken bir hakikat var ki ne doğanın ne de insanın bir virüsü yaratmaya kudreti yoktur. Yaratmak sadece Allah’a mahsustur.

[اَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْاَمْرُۜ تَـبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ] “Dikkat edin, yaratmak da emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın kudretindedir.”[11] Dürüst, selim akıl sahipleri için bu hakikat mutlak güç sahibi olan âlemlerin Rabbine yönelmemiz gerektiğinin delilerinden bir tanesidir. İnsanoğluna, zulmün ve karanlığın hâkim olduğu dünyada, doğanın ve insanın yaratma ve nizam koyma hususunda aciz olduğu gerçeği tekrar hatırlatılmaktadır.

Makaleyi bir devlet adamının, İslâm ile olayları nasıl analiz ettiğini gösteren çarpıcı bir örnek ile tamamlamak istiyorum: Dördüncü Raşid Halifemiz, Ali RadiyAllahu Anh Şuara Suresi’nin 30’uncu ayetini Sahabe efendilerimize tefsir ederken günümüzdeki devlet ve medeniyet anlayışına bakınız nasıl bir projeksiyon tutuyor:

“İbn Ebu Hatim der ki bize babam, Ali RadiyAllahu Anh’tan nakletti ki o, söyle demiştir: Size Allah’ın Kitabı’ndaki en önemli ayeti haber vereceğim. Bize Allah’ın Rasulü haber verip söyle buyurdu: ‘Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.’ Ey Ali, sana bu ayeti tefsir edeceğim: Dünyada iken sizin başınıza gelen bir hastalık veya musibet veyahut bela sizin kazandıklarınızdandır. Allahu Teâlâ ahirette ikinci kez cezalandırmayacak kadar Hâlim’dir. Dünyada iken bağışlamış olduğuna gelince kıyamet günü affından dönmeyecek kadar Kerim’dir.”[12] Gelin kendi elimiz ile yaptığımız kapitalist nizam ve türevleri laiklik, demokrasi, ulus devlet anlayışından Allah’ı razı edecek amellere, İslâm’ın yönetim nizamına dönelim. Cihanşümul, Râşidî bir Hilâfet Devleti kurmak için çalışalım. Rabbimiz şüphesiz yaptığımız hataları bağışlayacağını vaat ediyor...

[وَٱللَّهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ] “Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez.”[13]



[1] https://www.washingtontimes.com/news/2020/jan/27/china-silent-coronavirus-origins-amid-wuhan-seafoo/

[2] https://nypost.com/2020/02/22/dont-buy-chinas-story-the-coronavirus-may-have-leaked-from-a-lab/

[3] https://thefederalist.com/2020/04/09/new-york-times-falsely-accused-sen-tom-cotton-of-promoting-conspiracy-theories-about-wuhan-virus-origin/

[4] https://twitter.com/zlj517/status/1238111898828066823

[5] 18.03.2016 Russia Today

[6] 15.03.2020 Russia Today

[7] https://www.npr.org

[8] 26 Şubat 2020'de New England

[9] CNews 18.04.2020

[10] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-52188418

[11] A’râf Suresi 54

[12] İbn Kesir Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, 13,7106

[13] Bakara Suresi 276


Yorumlar

  1. Mehmet Çetinbudak

    Allah razı olsun. Koronavirüsün laboratuvar ortamında insan eliyle oluşturulduğu komplo teorilerinin hepsini bir arada sunan faydalı bir makale. Sonunda ise doğru cevaba bağlıyor.

  2. Mehmet Ali Kedicioglu

    Virusun cikis kaynaginda belirsizlik oldugu anlasiliyor.Bundan daha onemlisi tedavi yontemi olarak yapilan beya yapilmasi gerekenlerdir.Son dinin ortaya konulup hakim kilinmasindan 1400 kusur sene sonra ortaya cikan bu musibetin tedavi yontemi olarak uygulanan genel karantina ya sahit olduk. Fikirler toplam nufusun binde biri ile ilgili bir calismayi tum topluma kiyaslama cabasina yogunlasti.Panik ortami olusturulurken yaygin bir sikinti ve endise uygulamanin itici gucu oldu.Olu sayisinin toplam sayiya orani acisindan diger hastalik ve olumlerle kiyaslandiginda cuzi bir rakam karsimiza cikti.Bir abarti oldugu goruldu.Sanki hastaligin tedavisinden baska faktorlerin varligi hissedilir hale geldi.Bu uygulama toplum duzeyinde ekonomik sosyal sikintilari getirdi.Asil yapilmak istenen ne idi? Bu kaos icinde uygulanmasi ancak devlet otoritesi ile mumkun olan yuz senedir hayattan uzaklastirilmis Islamin tarzi veya insanlara sundugu bir hal catesi yok mu idi...Kapitalizmin acziyetini gostermenin tam sirasi iken bundan faydalanilmadi.Camiler ibadete isyerleri calismaya kapatildi.Gercekten asrimizfaki bu problemi cozmede Kapitalizmin acziyeti ve acemiligi ortaya cikti.Bu tabii bir sonuctu...Cunku hic yaratilmis olan insan yaraticisina benze mi?Hic bilenle bilmeyen bir olur mu?Ne yapilmali idi?Manipulasyonlara meydan vermeden hastslik gorulen bolge buyukluguna bakmafan karantinaya alinip evlerin sicak ortamindan da faydalanilarak Allah korkusu ve teslimiyetle devlet ile toplumun yardimlasmasi keyfiyetinde karantina uygulanmali idi.Hedef hadtaliktan fertleri koruma ve tedavi acisindan bireyseldir.Konunun temeli ferdi olup cemai degildi.Fert korunurken cemaati en az zararla bu badireden kurtarmak gerekiyordu.Bu safha fertlerin guven icinde devlet ile yardimlasmasi ile sonuc verecektir.Demir yumrukla tum insanlari hapsetmek degildir.Saglikli olan bin kat cogunlugu hadta kabul etmek yani "potansiyel hasta" olarak gormek ,nizam koyucu olarak ilahlastirilan aklin acziyetini ve acemiligini ortaya koymustur.Adliyede de "potansiyel sucluluk " net olatak Hizb-ut Tahrir genclerine tavizsiz olarak uygulanmisti...Velhasil bu musibet Islamin pratik ve kolay bir caba ile bu problemi de cozme kapasitesinde oldugunu gosterme bakimindan iyi bir vesile olabilirdi.Kesin olan sudur ki "elbette Allahin da bir pilani vardir."Yaratma ve yasatmada O"nun bir ortagi yoktur.Vesselam....

  3. Ahmet Aydın

    Hepiniz bir araya gelseniz bir sineğin kanadını yapamazsınız Ayetmi hadismi aklıma geldi

Yorum Yaz