EĞİTİMDE AİLENİN ÖNEMİ

Hakan Bolat

Eğitim hususunda aydın düşünebilen her Müslüman ebeveyn bilir ki, eğitimde ailenin rolü aslında başlı başına algılama, düşünme, iletişim, geliştirme ve şahsiyet yetiştirme alanlarından oluşan eğitim müfredatının bir parçasıdır. Bu alanın bireylerin kendi maddi imkânlarına terk edilmesi doğru değildir. Bu sebeple ailenin eğitimdeki yerini mutlak suretle yönetim nizamının desteklemesi gerekir. Ailenin, eğitim nizamının esaslarından biri olması elzem bir konudur. Aksi takdirde şahsiyetli ve üstün şahsiyetli insanların toplumda oluşturacakları değerler, cari hayata nüfuz edemeyecektir.

İslâm bu konuda ebeveyne delaleti kati faraziyeler yüklemiş olmakla beraber devlete ve yöneticiye de mesuliyetler yüklemiştir. Yine her ikisinin de eğitimdeki rolünü belirginleştirmesini sağlayan mendup ve mekruh amelleri belirterek sorumluluk sahibi tarafların gelişimini talep etmektedir.

Fakat günümüz Müslümanlarına, İslâm’ın akidesini ve onun nizamını, yönetimini esas alan bir devlet nizamı tatbik edilmediği için yukarıda belirtiğimiz toplumsal değer şekillenmesinin devlette ve toplum içerisinde oluşması imkânsızdır. Söz konusu neticenin elde edilebilmesi için İslâm’ın akide ve nizamları ile bir bütün şeklinde tatbik, koruma ve yayılmasını sağlayan metot hükümlerinin bir devlet tarafından uygulanması gerekmektedir. Lakin bu eksiklik ebeveynin bu hususta üzerine düşen sorumluğu kaldırmamaktadır. Misal; Devletin güvenliği sağlama farziyeti konusu ile mukayese edebiliriz. Beşer ideoloji merkezli devletlerin, insanların mallarını koruyamadığı aşikârdır. Fakat bu eksiklik Müslümanların kendi mallarını korumaları ile ilgili hükümleri üzerlerinden kaldırmaz. Aynı mesuliyet çerçevesinde ebeveyn, evlatlarının gelişimi ve yetişmesi için üzerine düşen farz ve mendup amelleri yapmakla mükelleftir.

Bu makalede ise ailenin eğitimde üzerine düşen farz ve mendup amellerin şer’î naslarını sizlere anlatmaktan ziyade meselenin bizler için önemini kavramamızı sağlayacak; vakıa araştırması sonunda elde edilen bilgiler eğitimde ailenin önemini değerlendirip, Allah’ın izniyle izah edeceğim.

Eğitimde ailenin önemini kavrayabilmemiz için anne ve babaya el-Latif, el-Kerim, El-Muhyi, el- Halik olan Allah Subhanehû ve Teâlâ tarafından lütfedilen yavrunun muhakkak kıymetini bilme özelliğinin gereği bilinmelidir. Allah ebeveyn arasındaki ilişkiyi içtimai nizamda yardımlaşma üzerine bina ederken ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişkiyi de merhamet üzerine bina etmektedir. İsterseniz bu kıymetin vakıasına yani anne ve babanın kucaklarında tutukları cevherin potansiyeline bir göz atalım:

Dünyaya yeni gelmiş bir bebeğin 124 milyar sinir hücresi (nöron) olduğu varsayılmaktadır. Bu da bir bebeğin beyninde 124 milyar mesajın bir nörondan diğer nörona sürekli hareket hâlinde olduğunu göstermektedir. Zaman içinde bu nöronlar bebeğin deneyimleri ile kendi aralarında sinaps adı verilen bağlantılar geliştirirler. Sinapslar için hafızanın ve öğrenmenin depolandığı yerler denilmektedir. İnsanın sinir sisteminde 10² (on üzeri yirmi dört) yani trilyonlarca depolama alnı (sinaps) bulunduğu varsayılmaktadır. Bilişim teknolojisi ile ifade edecek olursak Allah’ın bizlere ikram ettiği yavrularımız, sınırsız denilebilecek belleme ve anımsama potansiyeli ile donanmış doğarlar. Bu muazzam donanımın yanında doğuştan bir yazılım ve kodlama harikasına sahiptirler.[1]

İnsanın fıtri özeliklerinden biri meraktır. Merak güdüsü doğal olarak yeni doğan bir bebekte daha üst seviyededir. Çünkü eşyayı hisleri ile yeni tanımlamaktadır. Annesinin ona doğru veya yanlış verdiği öncül bilgileri ilk defa sorgulamaya başlayacaktır. Bu sebeple fıtratından gelen merak özelliği çocuklarda daha barizdir. Hissetmiş olduğu insan, hayat, kâinat dairesinde karşısına çıkan her şeye Neden? Niçin? Nasıl? Nerede? Ne zaman? Kim? sorularını sorar. “Hisleri ile algıladığı her şeyi kendisi için anlamlı hâle getirebilme adına elinden geleni yapar.” Çocuğun bu arayışı onda düğümler oluşturur. Her düğüm çözdükçe yeni bir alâka oluşturmaya çalışır. Adeta öğrendiği şeyler ile ilişki kurmaya programlandırılmıştır. Eğer çocuk bu özelliğinin sekteye uğramadığını, teşvik edildiğini görürse beynindeki hücrelerin aktivitesi ve öğrenme hızı gelişmektedir.

En büyük düğüm: Nereden geldim, neden geldim, nereye gideceğim sorularının arandığı düğümdür. Bu düğümde çocuk hayata geliş gayesini anlamaya çalışır. Büyük düğüm: İnsan ile hayat ile kâinat ile ilgili soruların cevabını bulmaya çalışır. Hissettiği bu üç dairedeki şeylerin özelliklerini ve ne işe yaradıklarını keşfetmeye çalışır. Küçük düğüm: Karşılaştığı eşyalar hakkında sorduğu cüzi soruları kapsar.

Çocuk bu düğümlere cevap buldukça eşya ve hayat hakkındaki mefhumlarını gelişir. Mevcut potansiyelini eşya ve hayat hakkındaki mefhumlarındaki ölçülerine, kanaatlerine göre kullanır. Eğer Allah’ın bizlere emanet ettiği cevherlerin iyi yetişmesini ve potansiyelini doğru yöne yönlendirmek istiyorsak, evlatlarımızın toplum içerisinde şahsiyetli hatta üstün şahsiyetli insanlar olması gerektiğini düşünüyorsak ailenin eğitimde olmazsa olmaz olduğunu anlamalıyız.

Ebeveynin hedefi çocuğunu hayata hazırlamaktır. Sorduğu soruları bütüncül algılamalıdır. İyi bir iletişim üslubu ile çocuğun aklına kanaat, fıtratına uygun, kalbini mutmain edecek şekilde anlatmalıdır. Unutmamalıdır ki çocukla kurduğu iletişim; çocuğun gelişiminde ve şahsiyetinde ölçü birimlerinden birisi olacaktır. Bu sayede o da diğer insanlar gibi duygularını davranışa çevirecektir. Böylece doğru tatmine ulaşacaktır. Hayat enerjisi yüksek ve huzurlu bir insan olacaktır. Aile çocuğunun eğitim sürecini doğru yönetmediği takdirde çocuk meyillerini yanlış veyahut sapıkça tatmin edecektir. Maddi lezzet onun önceliği olacaktır. Maddi lezzeti alamadığı hâllerde hayat enerjisi düşecektir. Huzursuz ve mutsuz bir hayat geçirecektir.

Ebeveyn Allah’ın emanet evladına yetişkin bir insan olana kadar eşlik etmekle görevlidir. Allah Rasulü’nün buyurduğu gibi:

“Her çocuk fıtrat üzere doğar. Ebeveyni onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar.” 

Ailenin çocuklarını eğitmede önemi büyük yer kaplamaktadır. Ebeveynin bu görevine eğitim, eskilerin deyimi ile terbiye denilmektedir.

Eğitim sözcüğü İngilizce education, Latince ‘Educere’den gelir. ‘Educere sözcüğü bitki, hayvan ve çocukların bakım ve yetiştirilmesi anlamlarında kullanılır. İslâm coğrafyasında ise Arapçada ربى kökünden gelen تربية  terbiye "1. büyütme, yetiştirme, 2. suda yumuşatma" anlamına gelir. Yine Arapçada ربى kökünden gelen  مربّيmürebbi, "terbiye eden" anlamına gelir. “Bir şeyi yetkinlik noktasına varıncaya kadar kademe kademe inşa edip geliştirmek” manasındaki “rab” kelimesi İslâm’da mübalağa ifade etmek üzere daha çok sıfat gibi kullanılır. Allah Subhanehû ve Teâlâ’nın sıfatları olmak üzere “idare eden, terbiye eden, gözetip koruyan, nimet veren, ıslah edip geliştiren” gibi anlamları vardır.[2]

Ebeveynin eğitim görevi, potansiyel sahibi yavrusunu bebeklikten, yetişkin bir insan olana kadar hem dünyasını hem de ahiretini kurtaracak şekilde ona şahsiyet kazandırmasıdır. Anne ve babanın bunu yapabilmesi için birçok teknik geliştirilmiştir. Fakat biz bu tekniklerden ziyade anne ve babanın eğitimde takip etmesi gereken ana hattı çizmeye çalışacağız. Bunun izahını “T” harfi ile anlatmak istiyorum. Sembol olarak kullanacağımız “T” harfi ümmet kelimesinin “T” harfidir.

Eğitimde ailenin öneminin birinci hususu çocuğunuzun vakıasını anlama konusudur. Bu konuda ne kadar derinleşirseniz öğrenen anne-baba olmaya adaysınızdır. İkinci temel unsurunu “T” örneklenmesinden izah etmeye çalışacağım. 

Ebeveyn için “T”nin üst çizgisi; Ruhi Değer, maddi değer, ahlaki değer, insani değer ölçüsünün dengesini ifade etmelidir. Çocuk belli seviyeye geldiğinde bir değerin başka bir değere baskı kurmayacak ve birini diğerlerine feda etmeyecek şekilde dört değerin de dengeli bir şekilde davranışlarında gerçekleşmesini sağlamalıdır.[3]




Ebeveyn unutmamalıdır ki sadece bir çocuk yetiştirmiyor, İslâm’ı temsil edecek Allah’ın dininin yardımcısı olacak bir davetçi yetiştiriyor. Ebeveyn olarak ümmetin “T”sinin kapsam ve esasının ne kadar farkındasınız. Kapsadığı ve kuşattığı alanı ancak bu farkındalık ile çocuğunuza hissettirebirlisiniz. Ümmetin  “T”sinin üst çizgisini ne kadar geniş tutarsanız çocuğunuzun sorumluluk alanını ve ufkunu o kadar genişletmiş olursunuz. Yani siz “T”yi sadece kendi aileniz veyahut Müslümanlar olarak tanımlarsanız çocuğunuzun sahiplenmesi de, ufku da, mesuliyet duygusu da o kadar gelişir. Bu sebeple “T”nin çizgisini olabildiğince geniş tutmalısınız. İnsanı, hayatı ve kâinatı o çizgi kapsamalı.  Müslümanların,  gayrimüslimlerin, inanmayanların, hayvanların ve bitkilerin, toprağın ve havanın bütün sorunlarını çözebilecek genişlikte olmalıdır. O zaman çocuk dünyaya gelişinin nasıl bir sorumluluk için olduğunu anlayacaktır. 

Çocuklarımızın sorumluluklarını yerine getirebilmeleri için hayat görüşünün tasavvur ve benimsemelerinin berrak olması gerekmektedir. Dünya’da İslâm’ın ulaşmadığı hiçbir köşenin kalmaması gerektiğini, zulme uğrayan bir kuş dahi olmayacak bir anayasanın var olması için çalışacaktır. İslâm Devleti’nin Halifesi Ömer bin AbdulAziz’in “T”nin üst çizgisini ulaştırdığı nokta çocuklarımıza ümmet bilincini hangi bakışla vermemiz gerektiğini bizlere gösteren güzel bir örneklik taşımaktadır.

 “Dağlara buğdaylar serpin. ‘İslâm (Hilâfet) topraklarında kuşlar aç’ demesinler.”[4]

Anne-baba, eğitimde ailenin öneminin ne kadar büyük olduğunu ümmetin ilk hücresi olduğunu bilmelidir. Aksi takdirde çocuğuna vereceği kültür kastına hiçbir zaman ulaşamayacaktır. Sadece ruhi değere sahip sofize olmuş, okyanusu göremeyen,  akvaryum balığı yetiştirmiş olursunuz.

Ebeveyn için “T” nin aşağı ve yukarı gösteren çizgesi ise çocuğun şahsiyetini oluşturan iki amili göstermektedir.

1. Çocuğun hissetmiş olduğu varlıklar ve vakıalar karşısında İslâm’ın ölçülerine, mikyaslarına başvurarak hüküm verebilmesini öğrenebilmesi sağlanmalıdır. Yani akliyatının oluşmasının sağlanması.

2. Çocuğun hissettiği varlıklar karşısında uzvi ve içgüdülerinin tezahürlerinin İslâm akidesini esas alarak tatmin etmesini öğrenmesidir. Yani nefsiyetinin oluşmasının sağlanması.

“Akletmiş olduğunuz akıl, getirdiğime uygun olmadıkça sizden hiç biriniz iman etmiş sayılmaz.”

“Arzuları benim getirdiğime uygun olmadıkça sizden hiç biriniz iman etmiş sayılmaz.”[5]

Birinci noktada ebeveynin çocuklarının hayata bakış açılarını delile dayalı, fıtrata uygun ve çocuğun kalbine itminan verecek şekilde en büyük düğümü çözmeleri gerekmektedir. Temel hayat görüşünün yakinden alınması gereken bir konu olduğu unutulmamalıdır. Sakın çocuğun anlamayacağını düşünmeyin. İyi ve kötünün, doğru ve yanlışın akli idrak ile ne olduğunu kavrayan her çocuk İslâm’ın esaslarını akli olarak anlayabilir. Bu, çocuğunuzun güçlü bir idrake ve özgüveni olan bir şahsiyete dönüşmesini sağlayacaktır. “Akliyet ise İslâm akidesine göre kurulu fikirleri açıklamak ve İslâm kültürüyle izah etmekle geliştirilir.”[6]

İkinci nokta ise anne ve baba çocuklarına duygularını yani meyillerini tatmin edecek iticileri anlatmalıdır. Başka bir ifade ile çocuğuna şer’î hükümlere bağlanmanın önemini, amellerin kıymet ve değer derecesini vb. konuları anlayabileceği üslupta anlatmalıdır. “Nefsiyet, yaratıcıya ibadet etmek O’na itaatle yaklaşmak ve her şeyde bütün meyillerini İslâm akidesi üzere bina kılmaya devam etmekle geliştirilir.”[7]

Ebeveynin eğitimindeki bu ana hatları çocukla paylaşabilmek için ailenin mutlaka iletişim ve gelişim kanallarının açık olması gerekmektedir. Unutmayın iyi bir ebeveyn çocuğu ile birlikte gelişen ebeveyndir.

Biliyorum sizler gönüllü olduğunuz ve isteyerek olduğunuz ebeveyn görevine hazırlıksız yakalandınız. Çünkü sizler de İslâmi hayatın hâkim olmadığı bir zaman diliminin ebeveyn ve evlatlarısınız. İslâm ile yaşamanın ne demek olduğunu mantıki ve fikrî olarak idrak etmemiş nesillerin çocuklarısınız. Onlar da, sizler de zannettiniz ki beşer ideoloji ile kurulan devlet, çocuklarınıza birer şahsiyet kazandıracaktır. Fakat beşer ideoloji esaslı devletlerin kazandırdığı tek şey bozuk şahsiyetli bireylerdir. O kendisine hizmet edecek bir takım mesleklere sahip bireyler yetiştirmek üzere programlıdır. Çünkü onun tek bir derdi vardır o da maddi kıymeti elde etmektir. Beşeri nizamlar, vermekten çok almayı severler. Bu sebeple hepimizin hayatlarını çalmaktadırlar. Ne siz, ne de sizlerin anne babası bunu fark etmediler.  Fakat bunun eksikliğini sizler yaşıyorsunuz. Eğer bu satırları okuyor iseniz üzerinize düşün görevleri yapmak için bir farkındalığın başlangıcını yaptınız. Acilen yakıtı ateş olan o cehennem çukurundan ailenizi ve sevdikleriniz hızlıca çekmelisiniz.

Bundan sonra yukarıda bahsedilen eğitimin ailede önemini gösteren ana hatları geliştirmek ve çocuklarınıza uygulamak sizlerin mesuliyetindedir. Unutmayın bu konuda size yardım edecek bir devletiniz yok! Anne ve babalık mukaddes bir görevdir. Bu mukaddes görevin omuzlarınızdaki ağırlığı İslâmi hayat başlayana kadar sürecektir. Sizler yarın kurulacak ikinci Râşidî Hilâfet Devleti’nin şahsiyetlerini yetiştiriyorsunuz. Belki onun halifesini, valisini, kadısını, mühendisini, doktorunu, işçisini en önemlisi anne ve babalarını yetiştiriyorsunuz. Bunu sakın aklınızdan çıkarmayın. İradenizi ve değişime olan inancınızı kaybetmeyin.



[1] Doğan Cüceloğlu Geliştiren Anne-Baba sayfa 15-16-17

[2] Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “rbb” md.; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “rbb” md.

[3] Necah Sabatin /Çocuk Terbiyesinin Esasları/sayfa 28

[4] Ömer bin AbdulAziz

[5] Ebu Naim ve Nasr b. İbrahim El-Muktesi rivayet edip sahih olduğunu söylemiştir. Aynı şekilde Nevevi de sahih olduğunu söylemiştir.

[6] Takıyyuddin En- Nebhani İslâm Şahsiyeti 1

[7] Takıyyuddin En- Nebhani İslâm Şahsiyeti 1


Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış

Yorum Yaz