Rusya-Ukrayna Savaşı Örnekliğinde Uluslararası Güç Dengeleri

Muhammed Emin Yıldırım

Geçtiğimiz yılın Aralık ayında Ukrayna ordusu ile Donbass bölgesindeki Rusya yanlısı ayrılıkçıların karşılıklı saldırılarıyla başlayan Rusya-Ukrayna gerginliği, 24 Şubat 2022’de Rusya’nın işgal operasyonuyla çok boyutlu bir savaşa dönüştü. Yaklaşık dokuz aydır devam eden savaşın gidişatına ve müdahil olan aktörlere bakıldığında meselenin Rusya-Ukrayna çatışmasından ziyade Amerika’nın başını çektiği Batı bloku ile Rusya arasında bir güç mücadelesi olduğu görülmektedir. Yazımızın da konusu olan Rusya-Ukrayna savaşının nereye evrileceğini, uluslararası güç dengelerine nasıl etki edeceğini öngörmek için savaşı başlatan sebeplerin tespit edilmesi bir gerekliliktir.

Bu makalemizde bölgenin siyasi tarihinden başlayarak, bugünkü savaş hâline kadar uzanan süreci, savaşın seyrini ve uluslararası siyasete yönelik yansımalarını başlıklar hâlinde ele alarak değerlendirmeye çalışacağız.

Rusya Açısından Ukrayna’nın Önemi

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi tarafından yayınlanan “Ukrayna Krizinin Gerçekliği, Boyutları ve Motivasyonu” başlıklı siyasi analizde bölgenin siyasi tarihine ilişkin şu görüşlere yer verilmektedir:

“16. yüzyılda Çarlık Rusya’sı Ukrayna topraklarını ele geçirdikten sonra Ukrayna halkı Slav ırkından ve aynı kültüre sahip olmalarından dolayı Rusların yanında yer aldı ve diğer halkların kolonizasyonunda Ruslarla iş birliği yaptı. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan Ukrayna, Karadeniz’in kuzeyindeki eşsiz konumuyla, 40 milyonluk nüfusuyla, Rusya sanayisine benzer sanayisiyle ve Sovyetlerden miras aldığı nükleer cephaneliğiyle ‘Sovyetler Birliği’ topraklarının ikinci ülkesine dönüştü. Ancak ABD ve Rusya’nın Ukrayna ile yaptıkları anlaşma uyarınca Ukrayna nükleer silahlardan arındırıldı. Buna karşılık ABD ve Rusya, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün ve bağımsızlığının korunması taahhüdünde bulundular. Ukrayna, Rusya ile ‘Sovyet’ Karadeniz Filosu konusunda uzun ve çetin müzakerelerde bulundu. Çoğunu Rusya’nın sahiplendiği ‘Sovyet’ Karadeniz Filosu, kira sözleşmesi uyarınca Ukrayna’nın Kırım’daki Sivastopol limanında konuşlandırılmaya devam etti.

Rusya, Sovyetlerin dağılmasından sonra Ukrayna ile yaşadığı tüm anlaşmazlıklarda Ukrayna’yı tekrar güdümü altına alamadı. İster doksanlı yılların başında Karadeniz Filosu’nun paylaşılması meselesinde olsun, ister Sovyetler Birliği’nin Rusya topraklarından Avrupa’ya gaz transferi için Ukrayna topraklarında inşa ettiği uzun ve geniş doğalgaz boru hatları meselesinde olsun, [Rusya’nın Karadeniz’den geçen “Türk Akımı” veya Baltık Denizi’nden Almanya’ya uzanan ‘Kuzey Akımı’ gibi alternatif doğalgaz hatlarına gerekliliği bu meseleden sonra ortaya çıktı] ister verimli Ukrayna topraklarında üretilen şeker ve yağlara aşırı gereksinim duyan Rus pazarının ticari konularında olsun, ister Rusya’nın eski Sovyet ülkeleri için kurduğu çeşitli yapılara üyeliğinde olsun, isterse Ukrayna’nın Avrupa Birliği ve NATO eğilimlerinin ortaya çıkmasında olsun, tüm Rusya-Ukrayna anlaşmazlıklarında, askerî üstünlüğüne rağmen son otuz yılda Rusya Ukrayna üzerinde yeniden hâkimiyet kuramadı...

Oysa Ukrayna’ya hâkimiyet meselesi tarihsel düğüm olması açısından Rusya için hayati önemdedir. Zira Ukrayna konumu, milli, dini ve tarihi bağları açısından Rusya’nın ön bahçesidir, Orta Asya örneğinde olduğu gibi Rusya’nın arka bahçesi değildir. Aynı zamanda Ukrayna, Rusya’nın uluslararası konumu için ön cephesidir. Karadeniz’e nazırdır. Rusya’nın tarih boyunca ilhak ettiği Kafkas İslam bölgeleri üzerinden Karadeniz’i kontrol eder. Ukrayna’nın verimli toprakları, Batı ile gelgitli ilişkilerinde temel mallarda Rusya’nın gıda güvenliğini sağlamaktadır. Doğalgaz boru hatları ile diğer ürünler Doğu Avrupa’ya Ukrayna topraklarından geçmektedir. Her şeyden önce bugün Ukrayna, Rusya’nın tarihsel düğüm ve kompleksinin çözümü için son tampon bölgedir. Geçmişe nazaran bugün zayıf durumda olsa bile Avrupa’nın kendisinden korktuğu gibi Rusya’da iki kez işgale uğradığı için (Napolyon ve Hitler) Avrupa’dan korkmaktadır. Rusya, Sovyet devletinin zayıflığından dolayı tampon bölge olarak Doğu Avrupa’dan vazgeçmek mecburiyetinde kalmıştır. Rusya bugün Doğu Avrupa’da genişleyen NATO karşısında, en azından komşuları Ukrayna ve Beyaz Rusya’nın tampon bölge olmasını arzulamaktadır.”[1]

Analizde özetlendiği üzere söz konusu sebeplerden dolayı Rusya, Ukrayna’nın NATO üyeliğine veya NATO’nun Ukrayna’yı desteklemesine karşı çıkmakta, meseleyi “kırmızıçizgi” olarak görmekte ve Ukrayna cephesinden icra edilen her türlü karşıt girişimi ulusal güvenliğine meydan okuma olarak algılamaktadır.

İşgal Süreci ve Amerika’nın Duruşu

Rusya, Ukrayna’yı işgal etmeden önce söz konusu kırmızıçizgilerinin geçilmemesi için Amerika’dan güvenlik garantileri istedi. Olumlu yanıt ihtimali olmamasına rağmen bunu yaptı çünkü 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesinde olduğu gibi Amerika’nın Ukrayna işgaline ciddi karşılık vermeyeceğini, sadece ekonomik yaptırımlar ile yetineceğini Avrupa’nın tepkisinin ise Rusya’ya olan büyük enerji ve gıda bağımlılığı nedeniyle önemsenmemesi gerektiğini düşündü. Bu anlayış Rusya’nın siyasi körlüğünü gösterir. Zira Amerika’nın böyle bir talebi kabul etmeyi zayıflık göstergesi olarak algılayacağı devlet aklına sahip herkes için neredeyse kesindir. Nitekim ABD Rusya’nın talebini reddetti.[2]

Amerika gerek Ukrayna’yı cesaretlendirmek, gerekse de Putin’i kışkırtarak savaşa teşvik etmek olsun yaptığı provokasyonlar ile Rusya’yı Ukrayna bataklığına çekmek için her türlü çabayı gösterdi. Rusya’nın güvenlik garantisi taleplerine yanıt vermeyerek, Rusya’yı Ukrayna’da açmaza düşürmeye çalıştı. Ukrayna hükümeti de, doğusundaki Donbass bölgesine düzenlediği saldırılarla Rusya’yı ajite etti. Amerika art arda yaptığı açıklamalarıyla Rusya’yı sürekli kışkırttı. ABD Başkanı Biden, 19 Ocak 2022’de düzenlediği bir basın toplantısında, “Tahminim Putin yakın zamanda harekete geçecek, bir şey yapmak zorunda... Rusya eğer işgale kalkışırsa bundan kesinlikle sorumlu tutulacaktır. Vereceğimiz yanıt ne yapacaklarına bağlı. Sayın Putin işgalin karşılığında çok ciddi ve büyük bir bedel öder. Bunu yaptığı için pişman olacak”[3] dedi. Ardından ismini vermeyen Ukraynalı bir yetkili yaptığı açıklamada, “Biden, Rusya işgaline yeşil ışık yakıyor. Kiev bu açıklamalar karşısında şokta!” ifadelerini kullandı.[4]

Amerika diğer yandan her ne olursa olsun NATO’nun Ukrayna’ya asker göndermeyeceğini sıklıkla dile getirerek Rusya’yı Ukrayna işgaline doğru iyice sürükledi. Amerika bu açıklamayı yaparken aynı zamanda her gün uçaklarla Ukrayna’ya askerî teçhizat ve “Stinger” füzeleri sevkiyatı gerçekleştiriyordu! Açıktır ki Amerika’nın tahrik siyaseti Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinde çok etkili oldu. Fakat Rusya istese bu tahrikleri umursamayabilirdi. Ancak Çarlık Rusya’sı hayali kuran Putin yönetimi Amerika’nın tahrik ve provokasyonlarını, bir devlet olarak kabul etmediği Ukrayna’nın işgali için fırsat olarak gördü.

Aslında Rusya, Putin’in gerekçe olarak öne sürdüğü gibi Donbass’ta Rusça konuşan insanları savunmak için Ukrayna savaşını başlatmadı. Aksine uluslararası konumunu güçlendirmek için savaş başlattı. Savaşın fitilini ateşlemeden hemen önce Avrupa, Amerika ve NATO’dan güvenlik garantileri istedi. Ukrayna’nın NATO’ya dâhil edilmemesinin yanında Kırım’ın Rusya’ya ilhakının sorgulanmaması da bu güvenlik garantileri arasında yer alıyordu. Batı’nın Rusya’ya haksızlık ettiği ve birinci sınıf bir nükleer güç olarak uluslararası konumuna insafsızlık yapıldığı düşüncesinden kaynaklanan Rusya’nın bu hedefleri, Putin ve kurmaylarının savaştan önce yaptığı tüm açıklamalara yansımıştı. Moskova’nın bu garantilerde ısrarı ve Amerika ile Batı’ya bunları yazılı olarak sunması son derece önemlidir. Dolayısıyla Amerika ve Avrupa, Rusya’nın bu savaşını Ukrayna’dan toprak talebi veya doğu Ukrayna’daki Rusları savunmak olarak değil, uluslararası sisteme isyan olarak ele aldılar. Bu nedenle Amerika ve Avrupa’nın verdiği tepki Rusya’nın hiç beklemediği kadar sert oldu. Amerika ve Avrupa, Rusya’ya tarihinin en katı yaptırımlarını uyguladı ve bu minvalde yurtdışındaki mal varlıklarını dondurdu. Bu ülkeler, Avrupa’nın Rus petrol ve gazına şiddetli ihtiyaç duymalarına rağmen Rusya ile bağlarını kopardılar. Başta Almanya olmak üzere Avrupa yeniden silahlanmaya ve Amerika ile birlikte, Ukrayna’ya yoğun bir şekilde askerî destek sağlamaya başladılar. Rusya-Ukrayna savaşının ardından Amerika, eski Başkan Trump döneminde sorgulanır hâle gelen Batı’daki liderliğini açık ve net bir şekilde gösterdi ve müttefikleriyle ilişkilerinde var olan birçok boşluğu doldurdu. Bu durum Avrupa’nın yeniden kanatlarına altına girmesi için Amerika’nın Rusya-Ukrayna savaşını kurguladığını gösterir. Nitekim 2019 yılında “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” diyen Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’un sözü, Rus tehdidi karşısında Avrupa’nın yeniden NATO’ya sığınması neticesinde boşa çıkmış oldu.

Rusya’nın Başarısızlığının Sebepleri

Stratejik körlüğü ile Rusya, pervasızca Ukrayna topraklarını işgale kalkıştı. Kendini Ukrayna’dan üstün gördüğü için başkent Kiev’e doğru ilerledi. Ancak Kiev’i işgal edemedi, Donbass’a geri çekildi. Bu geri çekilme, Rus ordusunda büyük bir zafiyetin olduğunu ifşa etti. Rusya, savaş uçaklarını gösterip Ukrayna hava sahasını kontrol edemediği gibi ilerleyen güçlerine lojistik destek de sağlayamadı. İstihbarat bilgilerinin aksine Ukrayna direnişinin büyüklüğü Rusya’yı şaşkınlığa uğrattı. Böylece Rus ordusunda ciddi bir askerî zayıflık belirdi ve Rus ordusunun Ukrayna’da yenilgiye uğrayacağına dair Washington’da umutları yeşertti… Sahada beliren bu zayıflık, misyonlarını durduran yabancı elçiliklerin Kiev’e geri dönmesini sağladı. Batılı yetkililer, peş peşe Ukrayna’nın başkentine ziyaret gerçekleştirdiler.

Sonra Amerika, Ukrayna’ya yapılan askerî yardımın hedeflerini açıkladı... Amerika, uydu görüntüleri ve telsiz görüşmeleri üzerinden Ukrayna için saha istihbaratı topladı. Askerî danışmanlık yaptı, hatta ABD Genelkurmay Başkanı, “Ukraynalı mevkidaşını haftada yedi kez aradığını” bile söyledi. Eldeki tüm veriler, Amerika’nın Ukrayna’daki savaşı kendi savaşı olarak gördüğü, ancak doğrudan katılmadığı anlamına gelmektedir. Nitekim Amerika haftalık yaptığı açıklamalarda, Ukrayna’ya milyarlarca dolar ek askerî yardım sağladığını duyurdu. Buna karşılık Rusya, Amerika’nın, kendisini Ukrayna’da hezimete uğratmaya ve büyük ülkeler listesinden çıkarmaya kararlı olduğunu çok geç fark etti. Tüm bu hezimet tablosundan sonra Rusya, Ukrayna’nın dört bölgesini ilhak ederek kendi topraklarına kattığını duyurdu. İlhak bölgelerini korumak için de 300 bin yedek askeri göreve çağırdı. Ancak Rus ordusunda iyi açığa çıkan zayıflık nedeniyle ilhak bölgelerinin uzun süre Rusya’nın elinde kalması çok mümkün görünmüyor. Zira Rus ordusunun zayıflığı yedek askerlerin silahaltına alınmasıyla üstesinden gelinemeyecek kadar derindir. Zayıflık meselesi, basiretsiz bir liderlik ve bugün Rusya’da bulunmayan bir ekipman sorunudur. Rus halkı hatta ordusu bile savaşmak istemiyor. Ukrayna ise hem işgalciye karşı direniş motivasyonuna sahip hem de Batı’nın önemli askerî desteğini alıyor. Nitekim Rusya ilhak kararından beş hafta sonra 11 Kasım 2022’de Ukrayna’da işgal ettiği tek büyük kent Herson’dan tamamen çekildiğini duyurdu.[5]

Bu durum, Rusya’nın Ukrayna’da büyük bir açmazda olduğunu ve uzun sürmeyecek bir vakitte müzakerelere dönmek zorunda kalacağını gösteriyor.

Türkiye’nin Pozisyonu

Kuşkusuz ki Rusya-Ukrayna savaşı sürecinde Türkiye, çizdiği “tarafsızlık” profili ve oynadığı “arabuluculuk” rolü ile en çok dikkat çeken ülke oldu. NATO üyesi diğer tüm ülkeler Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılırken Türkiye bu durumdan istisna tutuldu. Gerek İstanbul’da müzakerelere ev sahipliği yapması gerekse Tahıl Koridoru Anlaşması’nda öncü olması tüm dünya tarafından takdirle karşılandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu pozisyonu yaklaşan 2023 seçimleri öncesi imajını güçlendirmek için kamuoyuna Türkiye’nin büyüklüğü ve bağımsızlığı olarak lanse etti. Oysaki siyasi gerçeklik, Türkiye’nin oynadığı tarafsızlık rolünün uluslararası bir mutabakat boyutu olduğunu gösteriyor. Özellikle “Tahıl Koridoru Anlaşması”nın öncesi ve sonrasında yaşanan gelişmeler, Türkiye’ye Amerika tarafından özel bir “rol” verildiğine işaret ediyor. Şöyle ki: “Tahıl Koridoru Anlaşması” sonrası başta ABD olmak üzere, Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği ve Rusya, sevkiyatın başlamasından duydukları memnuniyeti dile getirerek Türkiye’ye teşekkür ettiler. Türkiye ise meseleyi açlık tehlikesi ve insani boyut yönünden öne çıkararak, Amerika tarafından kendisine verilen rolü perdelemeye çalıştı. Türkiye’nin söz konusu siyasi rolü, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal sürecinde Amerikan plan ve çıkarlarını sekteye uğratacak bir gelişme yaşandığında, Rusya ile diyalog kurabilecek “uzlaştırıcı ülke” olmayı içeriyor. Tahıl krizi konusunda siyasi gücünün üstündeki girişimleri ve elde ettiği neticeler Türkiye’nin bu rolünün açık bir göstergesidir. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden bir ay kadar önce Londra merkezli düşünce kuruluşu “Circle Foundation” tarafından düzenlenen panelde yaptığı konuşmada “Türkiye, Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimi azaltmak için oynayabileceği her türlü rolü oynamaya hazır. Bunu hem Rusya hem de Ukrayna’nın dostu hem de bir NATO müttefiki olarak yapıyoruz.” ifadeleri ile söz konusu rolü resmî ağızdan dile getirdi.[6]

Tahıl Koridoru Anlaşması’nın kapsam ve etkileri üzerinde düşünüldüğünde, Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşındaki rolünün Amerika’nın küresel çıkarlarını korumak olduğu fark edilecektir. Zira İstanbul’da imzalanan anlaşma ile Rusya’nın petrol ve doğalgaz konusunda yaptığı gibi tahıl konusunu da siyasi bir koz olarak kullanmasının önüne geçilmiş oldu. (Rusya bu kozu Karadeniz’deki gemileri Ukrayna tarafından saldırıya uğrayınca tekrar kullandı.) Çünkü tahıl krizinin devam etmesi hâlinde Avrupa’nın ekonomik sıkıntılarının daha da artması ve geçim zorluğu ile yüz yüze kalan Avrupa halklarının Rusya’ya yönelik yaptırımların hafifletilmesi konusunda hükümetlerini Amerika’ya baskı yapmak için zorlamaları kaçınılmazdır. Bu da Rusya’ya karşı mücadelesinde Amerika’nın elini zayıflatarak planlarını sekteye uğratacaktır. Dolayısıyla Türkiye’nin “tarafsızlık” pozisyonu Amerika’ya hizmet içindir.

Rusya’nın Türkiye’nin tarafsızlık pozisyonundaki çıkarına gelince; Ukrayna tahılının yanında kendi tahıl ve gübresini satma imkânı bulmasıdır. Bu bağlamda Putin’in Rus gazını Avrupa’ya taşımak için Türkiye’yi tedarik merkezi yapma niyetinde olduklarını duyurması ve Erdoğan’ın bunu kabul etmesi, gelecekte Rus gazının Avrupa’ya akışının Washington’un kontrolündeki bir yolla olması anlamına gelmektedir. Zira Amerika’nın kendi kontrolü dışında kalan Kuzey Akım gibi boru hatları ile Rusya ve Avrupa arasındaki gaz tedarik zincirlerini kesme çabasına karşın Rusya ile doğalgaz hatlarını kesmesi için Türkiye’ye baskı uygulamaması bunu gösteriyor. Elbette Rusya Türkiye’nin bu rolünün farkındadır. Amerika’nın tenzili rütbe yaparak Rusya’yı Türkiye ile muhatap olmaya zorlaması karşısında büyük bir öfke duymaktadır. Rusya’nın bu öfkesi, 20 Ekim’de Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın Twitter hesabından, Navarin savaşının yıldönümü ile ilgili yaptığı paylaşıma da yansıdı. Türkiye-Yunanistan gerginliğinin zirveye çıktığı bir dönemde açıkça Türkiye’ye düşmanlık anlamına gelen paylaşımda şu ifadelere yer verildi:

“1827’de Rusya, İngiltere ve Fransa’dan gelen müttefik kuvvetler, İyonya Denizi’ndeki Navarin Körfezi’ndeki destansı bir deniz savaşında Osmanlı kuvvetlerini kararlı bir şekilde mağlup etti. Zafer Yunanistan’ın nihayet bağımsızlığını kazanmasına yol açtı.”[7]

Türkiye’den bu küstah paylaşıma yönelik herhangi bir tepki verilmemesi, Rusya ile Batı arasında yürütülen ara buluculuk rolünün zarar görmemesi içindir. Ne hazindir ki, AK Parti iktidarı dış siyasetinde Amerika’nın yörüngesinde dönmeyi tercih ettiğinden dolayı Türkiye’nin itibarını Amerikan çıkarlarının önüne geçirememektedir. Çünkü Cumhuriyet tarihi boyunca hüküm süren diğer iktidarlar gibi o da kuvvet ve izzetin kaynağı olan İslâm ideolojisinden yoksundur.

Savaşın Küresel Güç Dengelerine Etkisi

Savaşın nasıl sonuçlanacağı ve uluslararası güç dengelerine nasıl etki edeceğine gelince…

Bu sorunun cevabı, Amerika’nın Rusya’yı daha ne kadar zayıflatmak istediği ve Rusya’nın Batı yaptırımları karşısında daha ne kadar dayanabileceği ile ilgilidir. -Makalemizin bundan önceki bölümlerinde bahsi geçtiği üzere- savaşın ipleri Amerika’nın elindedir. Zira Ukrayna’ya siyasi ve askerî destek veren de Avrupa’ya liderlik eden de Amerika’dır. Eğer Amerika, Rusya’nın Orta Asya’da Çin’in genişlemesine alan açacak kadar zayıflamasını istemiyorsa savaşın bitmesi için iki tarafı da müzakerelere teşvik edecektir. Nitekim bunun alametleri belirmeye başladı bile. Kasım ayının ilk haftasında “Washington Post” gazetesinde yer alan haberde; “ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin gizli kanallar aracılığıyla Ukrayna’ya ‘Rusya ile müzakerelere açık olduğunu belli etmesi’ talebi sunduğu yazıldı. Bu talepten bir hafta sonra Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski G20 zirvesinde 10 maddeden oluşan barış formülünü açıkladı.[8]

Tüm bunlar Amerika’nın savaşı sonlandırmak için ağırlığını koyarak Avrupa’da yeni bir denge sağlamaya çalıştığını gösteriyor. Çünkü Amerika varmak istediği hedeflerin çoğuna ulaştı. Rusya artık bütün dünyanın gözünde haksız, işgalci bir ülke durumuna düştü ve “düşman” kategorisine dâhil edildi. Bu temelde Doğu Avrupa’da askerî yığınak yapmak artık meşru bir politika hâline getirildi. İsveç ve Finlandiya için NATO’ya üyelik süreci başlatıldı ve tam üyelik için gün sayılıyor. Bir diğer önemli hedef olan AB ile Rusya arasındaki ilişkiler önemli ölçüde koparıldı. İlişkilerin eski seyrine dönmesi kolay görünmüyor. Bu kapsamda Almanya ve Fransa başta olmak üzere AB’nin birçok ülkesi artık daha fazla ABD’ye bağımlı hâle geldi. ABD’nin başından beri karşı çıktığı Almanya’nın Kuzey Akımı 1 ve 2’nin durdurulması da bu süreçte başarıldı. Ayrıca, Ukrayna’nın Batısı fiilî olarak NATO’nun parçası hâlinde getirildi. Bütün bunlardan ötürü, ABD nezdinde 2014’te bölünme yoluna giren Ukrayna’nın Rusya ile müzakere etmesi için pek çok neden bulunuyor. Ukrayna yönetiminin kaybedilen topraklardan feragat etmesi ise uzun bir sürece yayılan müzakerelere bırakılabilir.

Amerika’yı savaşı sonlandırmaya sevk eden diğer bir etken ise Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden ve Batı yaptırımlarından kaynaklanan yüksek enerji fiyatlarıdır. Bu da Amerikan halkının, artan yaşam maliyetiyle başa çıkmasının zorlaşmasına neden olmaktadır. Ayrıca ABD Merkez Bankası’nın, faiz oranlarını yeni seviyelere yükseltmek yoluyla enflasyonu dizginlemek için art arda yaptığı girişimler başarısız olmakla kalmadı aksine insanların daha fazla sefaletine yol açtı. Benzer bir yaşam maliyeti krizinin Avrupa’da baş göstermesi, Amerika’nın Avrupa ile olan müttefikliğini test edecek niteliktedir. Tıpkı tahıl anlaşmasının nedenlerinde olduğu gibi… Dolayısıyla tüm yönleriyle savaşın asıl kazananı Amerika’dır. Rusya ise tüm zayıflığı ortaya çıktıktan ve tüm kırmızıçizgileri aşıldıktan sonra “diz çökme” noktasına gelmiştir. Amerika tarafından desteklenen bir müzakere planına uzun süre “hayır” diyemeyecektir. Putin gemileri yakacak adımlar atmazsa eğer Rusya, küresel bir güç olma hayalinden vazgeçerek Avrupa’ya güvenlik zorluklarını dayatma gücü olmayan ve Amerika’nın Çin’i kuşatma siyasetine karşı duramayacak derecede zayıflayan, bölgesel bir Asya gücü sınırlarına çekilecektir. Nitekim ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in Nisan ayında yaptığı “Rusya’yı Ukrayna işgalinde yaptıkları şeyleri yapamayacak kadar zayıf görmek istiyoruz.”[9] açıklaması buna işaret etmektedir.

İşte tüm bu yaşananlar, Rusya-Ukrayna savaşı örnekliğinde sömürgeci kafir devletlerin kendi aralarındaki çıkar çatışmalarının ne denli sinsi ve şiddetli olduğunu göstermektedir. Küfür tek millet olsa da kendi içlerinde yapayalnızdırlar. Rabbimizin buyurduğu gibi evleri örümceğin evi gibi aralarındaki bağ ise bağlar arasında en düşük ve zayıf olan menfaat bağıdır.

[لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَم۪يعًا اِلَّا ف۪ي قُرًى مُحَصَّنَةٍ اَوْ مِنْ وَرَٓاءِ جُدُرٍۜ بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَد۪يدٌۜ تَحْسَبُهُمْ جَم۪يعًا وَقُلُوبُهُمْ شَتّٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَۚ] “Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akletmeyen bir topluluk olmalarındandır.”[10]

Çok açıktır ki Sovyetlerin dağılması sonrası sosyalizmin insanların zihninden ve dünya sahnesinden silindiği gibi kapitalist ideoloji de çöküş ve silinme sürecine girmiş bulunmaktadır. Zira dünyanın yaşadığı ahlaki, siyasi ve ekonomik krizler, insani trajediler ve tüm bunlar karşısında sömürgeci devletlerin çözüm noktasındaki çaresizliği, kapitalizmin yakın bir gelecekte yıkılacağının alametleridir. Allah’ın izniyle bu sadece zaman meselesidir. Gelecek ise mutlaka İslâm’ın ve O’nun müstakbel devletinin olacaktır. Taşıdığı sahih ideoloji ve evrensel mesaj ile tarihî asaleti, maddi-beşerî imkânları ve stratejik konumu ile en önemlisi de ümmet içerisinde bu güç ve imkânları değerlendirecek ideolojik siyasi çalışmanın yürütülmesiyle bugün İslâm Devleti’nin yeniden var olma faktörleri, onu engellemeye çalışanların entrika ve çabalarından çok daha güçlüdür ve insanlık hiç olmadığı kadar Râşidî Hilâfet’e muhtaç durumdadır.

Bilinçli Müslümanlara düşen, İslam’ı hayata hâkim kılma yolunda gayretlerini artırmaları, sömürgeci devletler arasındaki çatışma politikasının farkında olmaları ve ümmeti ve insanlığı, küfrün prangalarından kurtarmak için fırsatları değerlendirmeleridir.

[اَللّٰهُ وَلِيُّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۙ يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَوْلِيَٓاؤُ۬هُمُ الطَّاغُوتُۙ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ اِلَى الظُّلُمَاتِۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ۟] “Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.”[11]

 



[1] www.hizb-turkiye.com, Ukrayna Krizinin Gerçekliği, Boyutları ve Motivasyonu

[2] www.ulusal.com.tr, Rusya’nın Garanti Taleplerine ABD’den Cevap

[3] www.beyazgazete.com Biden’dan Putin’e Gözdağı Acil Koduyla Açıkladılar

[4] www.gazeteduvar.com.tr, Biden’in Ukrayna Açıklaması Tartışma Yarattı: Küçük Bir İstila İçin Putin’e Yeşil Işık mı Yakıyor?

[5] www.diken.com.tr, Rusya, Herson’dan Tamamen Çekildiğini Duyurdu

[6] www.yeniakit.com.tr, İbrahim Kalın: Türkiye Çözüm için Hazır

[7] (https://www.trhaber.com, rusya-dan-navarin-paylasimi-turk-donanmasini-nasil da yok

[8] www.gazeteduvar.com.tr, Zelenski’den 10 Maddelik Ukrayna Barış Formülü

[9] www.t24.com.tr, ABD Savunma Bakanı Rusya’nın Zayıfladığını Görmek İstiyoruz

[10] Haşr Suresi 14

[11] Bakara Suresi 257


Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış

Yorum Yaz