AVUSTRALYA’DAN İSMAİL ALWAHWAH’IN KONUŞMASI

İsmail Alwahwah

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salât ve selam örneğimiz ve sonsuza dek liderimiz olan Efendimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in üzerine olsun.

3 Mart 1924’te haçlı kâfirler, yıllarca düşledikleri ve uğrunda nesilden nesle çalıştıkları hayali gerçekleştirdiler. Hilâfet ve şeriatı ilga ettiler, Müslümanlara laik Batı hukukunu empoze ettiler. İslâm dünyasını parçaladılar, boyunduruk altına alarak sömürdüler. 

3 Mart’taki bu elim hadise, hem ümmet ve İslâm Devleti’nin yaşadığı içsel zayıflığın doğal bir sonucudur, hem de haçlı Avrupa ve Rusya tarafından Osmanlı Hilâfet Devleti ve Şark Sorunu’na karşı kurulan koalisyonun bir sonucudur. Haçlılar, Osmanlı Hilâfet Devletine karşı topyekûn bir savaş başlattılar. Savaşta askeri işgal yöntemini kullandılar, devleti paramparça ettiler. İlk önce Balkanlar’da, daha sonra devlet ve devletin temel bileşenleri içinde milliyetçilik naralarını körüklediler. Misyonerler, oryantalistler, masonlar, Yahudiler ve hain ajanlar bu savaşın etkin unsurlarıydı.

Batı, Hilâfet’i yıkma stratejisini gerçekleştirdikten sonra zaferi sonsuza dek ebedileştirmek için kendisine yeni bir strateji belirledi. Bu yeni stratejiye göre İslâm’a ve Müslümanlara ait bir varlık olmamalı, Hilâfet ve şeriat yeniden tesis edilmemeli ve Müslümanlar Batı’nın kölesi olarak kalmalıydı. Müslümanların ülkeleri Batı malları için tüketici pazarı olmalı ve servetleri de Batılı şirketler tarafından kalıcı olarak yağmalanmalıydı.

Ey Kardeşlerim!

Bu stratejinin yansımalarını ülkelerimizde açıkça görmekteyiz. Öyle ki Batı, tepemize ajan yöneticiler dikti. Kukla ve yozlaşmış, ümmet ve din karşıtı siyasi bir elit meydana getirdi. Ümmet yıllarca kendi ülkesinde İslâm’a yabancı olarak yaşadı. Batı, ekonomik, eğitim, ictimaî ve enformasyon politikaları ve politik sistemler belirledi. Bunlar bizi Batı ve onun icat edip insanlığa dayattığı uluslararası sisteme entegre ettiler. Bizleri geri bıraktılar.

Bunun yanında Batı, bazı ülkeleri işgal ederek orada askeri üsler kurdu. Ümmetin ordularını zincirlere vuran, Batıya bağımlı hale getiren ve ajan yöneticilerin hizmetkârı yapan askeri anlaşmalar yaptı. İslâm ümmeti, sanki yitik bir ümmet gibi kimliksiz ve risaletsiz kaldı. Ümmet dünyanın en zengin ülkesine sahip iken yeryüzünün en yoksul halkı haline geldi.

Buna rağmen Çeçenistan’dan Keşmir’e, Afganistan’a, Filistin’e, Irak’a, Kıbrıs’a, Bosna’ya kadar ümmete karşı yürütülen savaş bir gün bile hız kesmedi. Bugün ümmetin devrimci halklarına karşı acımasızca savaş yürütülüyor. Suriye’de oluk oluk kan akıtılıyor, ümmetin kurtuluşunu önlemek için parçalama ve bölme projeleri uygulanıyor.

Geçen yüzyılın başında Hilâfet’in, sonlarına doğru da komünizm ortadan kaldırılmasından sonra, kapitalist Batılı yönetici ve düşünürler büyüklendiler. Kapitalizmin insanlık tarihinin son safhası olduğunu söylediler. Tarihin sona erdiğini ve bunu perçinleyen yeni bir uluslararası sistemden bahsettiler. Yani dünyayı elde ettiklerini sandılar.

Ey Kardeşlerim! 

Dayanağımız ve kaynağımız Rabbimizin Kitabı’dır. Bu Kitap ise Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın koruması altındadır.

إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ

“Şüphesiz zikri biz indirdik ve onun koruyucuları da elbette biziz.” [Hicr 9]

Bu ümmet, maruz kaldığı yenilginin acısını unutmuş değildir ve bunu Kitap’ta defalarca okumaktadır:

وَتِلْكَ الأيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ

“O günleri insanlar arasında döndürüp dururuz.” [Ali İmran 140]

Yüce Rabbinizin şu sözünü de unutmuş değillerdir:

هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ

“O, kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasulü’nü hidayet ve hak din ile gönderendir.” [Saff 9]

Allah ve Rasulü’nün, müminleri yeryüzünün varisleri kılacağına dair vaadini de unutmuş değildir. Bu ve daha nicelerinden dolayı bu yenilgi ümmeti teslim alamaz. En ön saflarda ümmetin sadık evlatları olmak üzere bu ümmet, hadaratsal İslâm mücadelesine dalmıştır. Anlayış, güven, bağlılık ve özlem olarak dinine sımsıkı sarılmaktadır. Düşman fikirlerinden yüz çevirmiş ve onları bir kenara atmıştır. Nitekim hain yöneticiler ve liderlerden de vazgeçmiştir. Bakın işte ümmet, korku bariyerlerini ve kendisini çepeçevre kuşatan zilleti kırıyor. Yıllardır düşmanlar tarafından bize dayatılan statükodan kurtulmak için onca kanlarının akıtılmasından hiç çekinmiyor!

Ey Kardeşlerim! 

Ümmet şunun farkındadır. Haçlı Batı’dan kurtulmak, irade ve otoritesini geri almak ve Hilâfet Devleti altında kimliğini yeniden bulmak için yüksek bedel ödeyecektir. Ama aynı zamanda Rabbimizin şeriatından uzak kaldığında ve tüm ahlaki, manevi, insani ve ruhi değerleri kaybeden acımasız düşmana köle olduğunda da bedel ödediğini ve bedel ödeyeceğini ve bunun bedelinin çok daha büyük olacağını biliyor. 

Ey Kardeşlerim! 

Sizler, sadece Müslümanlar için değil, aksine uğursuz kapitalizmin şerrinden çok çeken bütün insanlık için derde deva ve hastalığa şifasınız. Nitekim geçmişte atalarınız İslâm’la insanlığı kurtarmıştır. Dininizin bayrağını göndere çekmek, Peygamberinizin risaletini tamamlamak, çocuklarınızı, torunlarınızı, eşlerinizi ve ülkenizi, sonra da insanlığı kurtarmak sizin boynunuzun borcudur. 

Nübüvvet metodu üzere Râşidî Hilâfet Devleti’ni yeniden ihya etmek, bu görevi pratik olarak uygulamaya başlamak demektir. Allah’ın yardımı ve sizin de yüksek gayretinizle yakında Hilâfet kurulacaktır. O gün müminler, Allah’ın zaferiyle sevinecekler ve Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in kalbine de mutluluk vereceklerdir. Sahabe, salih halife ve sultanlar, dahası tüm Müslüman erkek ve kadınlar sizin için duacı olacaklardır. Dünya ve ahiretin izzetine nail olacaksınız. 

Ve’s Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh

 


Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış

Yorum Yaz