Rahman ve
Rahim Olan Allah’ın Adıyla
Hamd
âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salât ve selam örneğimiz ve sonsuza dek
liderimiz olan Efendimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in üzerine olsun.
3
Mart 1924’te haçlı kâfirler, yıllarca düşledikleri ve uğrunda nesilden nesle
çalıştıkları hayali gerçekleştirdiler. Hilâfet ve şeriatı ilga ettiler,
Müslümanlara laik Batı hukukunu empoze ettiler. İslâm dünyasını parçaladılar,
boyunduruk altına alarak sömürdüler.
3
Mart’taki bu elim hadise, hem ümmet ve İslâm Devleti’nin yaşadığı içsel
zayıflığın doğal bir sonucudur, hem de haçlı Avrupa ve Rusya tarafından Osmanlı
Hilâfet Devleti ve Şark Sorunu’na karşı kurulan koalisyonun bir sonucudur.
Haçlılar, Osmanlı Hilâfet Devletine karşı topyekûn bir savaş başlattılar.
Savaşta askeri işgal yöntemini kullandılar, devleti paramparça ettiler. İlk
önce Balkanlar’da, daha sonra devlet ve devletin temel bileşenleri içinde
milliyetçilik naralarını körüklediler. Misyonerler, oryantalistler, masonlar,
Yahudiler ve hain ajanlar bu savaşın etkin unsurlarıydı.
Batı, Hilâfet’i
yıkma stratejisini gerçekleştirdikten sonra zaferi sonsuza dek ebedileştirmek
için kendisine yeni bir strateji belirledi. Bu yeni stratejiye göre İslâm’a ve
Müslümanlara ait bir varlık olmamalı, Hilâfet ve şeriat yeniden tesis
edilmemeli ve Müslümanlar Batı’nın kölesi olarak kalmalıydı. Müslümanların
ülkeleri Batı malları için tüketici pazarı olmalı ve servetleri de Batılı
şirketler tarafından kalıcı olarak yağmalanmalıydı.
Ey Kardeşlerim!
Bu
stratejinin yansımalarını ülkelerimizde açıkça görmekteyiz. Öyle ki Batı,
tepemize ajan yöneticiler dikti. Kukla ve yozlaşmış, ümmet ve din karşıtı
siyasi bir elit meydana getirdi. Ümmet yıllarca kendi ülkesinde İslâm’a yabancı
olarak yaşadı. Batı, ekonomik, eğitim, ictimaî ve enformasyon politikaları ve
politik sistemler belirledi. Bunlar bizi Batı ve onun icat edip insanlığa
dayattığı uluslararası sisteme entegre ettiler. Bizleri geri bıraktılar.
Bunun
yanında Batı, bazı ülkeleri işgal ederek orada askeri üsler kurdu. Ümmetin
ordularını zincirlere vuran, Batıya bağımlı hale getiren ve ajan yöneticilerin
hizmetkârı yapan askeri anlaşmalar yaptı. İslâm ümmeti, sanki yitik bir ümmet
gibi kimliksiz ve risaletsiz kaldı. Ümmet dünyanın en zengin ülkesine sahip
iken yeryüzünün en yoksul halkı haline geldi.
Buna
rağmen Çeçenistan’dan Keşmir’e, Afganistan’a, Filistin’e, Irak’a, Kıbrıs’a,
Bosna’ya kadar ümmete karşı yürütülen savaş bir gün bile hız kesmedi. Bugün
ümmetin devrimci halklarına karşı acımasızca savaş yürütülüyor. Suriye’de oluk
oluk kan akıtılıyor, ümmetin kurtuluşunu önlemek için parçalama ve bölme
projeleri uygulanıyor.
Geçen
yüzyılın başında Hilâfet’in, sonlarına doğru da komünizm ortadan kaldırılmasından
sonra, kapitalist Batılı yönetici ve düşünürler büyüklendiler. Kapitalizmin
insanlık tarihinin son safhası olduğunu söylediler. Tarihin sona erdiğini ve
bunu perçinleyen yeni bir uluslararası sistemden bahsettiler. Yani dünyayı elde
ettiklerini sandılar.
Ey Kardeşlerim!
Dayanağımız
ve kaynağımız Rabbimizin Kitabı’dır. Bu Kitap ise Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın
koruması altındadır.
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا
لَهُ لَحَافِظُونَ
“Şüphesiz zikri biz indirdik ve onun koruyucuları da elbette biziz.” [Hicr
9]
Bu ümmet,
maruz kaldığı yenilginin acısını unutmuş değildir ve bunu Kitap’ta defalarca
okumaktadır:
وَتِلْكَ الأيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ
النَّاسِ
“O günleri insanlar arasında döndürüp dururuz.” [Ali
İmran 140]
Yüce
Rabbinizin şu sözünü de unutmuş değillerdir:
هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى
وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ
الْمُشْرِكُونَ
“O, kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün
kılmak için Rasulü’nü hidayet ve hak din ile gönderendir.” [Saff
9]
Allah ve
Rasulü’nün, müminleri yeryüzünün varisleri kılacağına dair vaadini de unutmuş
değildir. Bu ve daha nicelerinden dolayı bu yenilgi ümmeti teslim alamaz. En ön
saflarda ümmetin sadık evlatları olmak üzere bu ümmet, hadaratsal İslâm mücadelesine
dalmıştır. Anlayış, güven, bağlılık ve özlem olarak dinine sımsıkı
sarılmaktadır. Düşman fikirlerinden yüz çevirmiş ve onları bir kenara atmıştır.
Nitekim hain yöneticiler ve liderlerden de vazgeçmiştir. Bakın işte ümmet,
korku bariyerlerini ve kendisini çepeçevre kuşatan zilleti kırıyor. Yıllardır
düşmanlar tarafından bize dayatılan statükodan kurtulmak için onca kanlarının
akıtılmasından hiç çekinmiyor!
Ey Kardeşlerim!
Ümmet
şunun farkındadır. Haçlı Batı’dan kurtulmak, irade ve otoritesini geri almak ve
Hilâfet Devleti altında kimliğini yeniden bulmak için yüksek bedel ödeyecektir.
Ama aynı zamanda Rabbimizin şeriatından uzak kaldığında ve tüm ahlaki, manevi,
insani ve ruhi değerleri kaybeden acımasız düşmana köle olduğunda da bedel
ödediğini ve bedel ödeyeceğini ve bunun bedelinin çok daha büyük olacağını
biliyor.
Ey Kardeşlerim!
Sizler,
sadece Müslümanlar için değil, aksine uğursuz kapitalizmin şerrinden çok çeken
bütün insanlık için derde deva ve hastalığa şifasınız. Nitekim geçmişte atalarınız
İslâm’la insanlığı kurtarmıştır. Dininizin bayrağını göndere çekmek,
Peygamberinizin risaletini tamamlamak, çocuklarınızı, torunlarınızı, eşlerinizi
ve ülkenizi, sonra da insanlığı kurtarmak sizin boynunuzun borcudur.
Nübüvvet
metodu üzere Râşidî Hilâfet Devleti’ni yeniden ihya etmek, bu görevi pratik
olarak uygulamaya başlamak demektir. Allah’ın yardımı ve sizin de yüksek
gayretinizle yakında Hilâfet kurulacaktır. O gün müminler, Allah’ın zaferiyle
sevinecekler ve Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in kalbine de
mutluluk vereceklerdir. Sahabe, salih halife ve sultanlar, dahası tüm Müslüman
erkek ve kadınlar sizin için duacı olacaklardır. Dünya ve ahiretin izzetine
nail olacaksınız.
Ve’s Selamu
Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış