AYASOFYA İLE DİNLER ARASI DİYALOG PROJESİNE YENİ UFUKLAR MI AÇILIYOR?

Ahmet Sapa

Elleriyle dinlerini tahrif eden Yahudi ve Hristiyanlar, dinlerini nefislerine binek edip dünyevi maslahatlar elde etme adına her türlü zulmün ve kötülüğün önünü açmışlardı. Kendi dinlerine karşı hiçbir tahriften geri durmayan Nasrani ve Yahudilerin bugünkü müntesipleri, ecdatlarını çok daha şedit bir şekilde takip etmekteler ki insanlığı zulmün karanlığına hapsetmekteler.

 İslâm’ın devletle temsil edildiği dönemlerde yüzyıllar boyunca Müslümanlara karşı Haçlı seferleri düzenleyen bu kâfirlerin, en büyük düşmanı Müslümanlar ve İslâm olmuştur. Dün, cephede savaşarak Müslümanları yok etme üzerine kurgulanan her kalkışma, mağlubiyet ve zilletle sonuçlanıp hevesleri kursaklarında bırakılıyordu. Tabii olarak hak-batıl mücadelesi inancımıza göre kıyamete kadar devam edeceğinden onlar batıl düşüncelerini yaymaktan hiçbir zaman geri durmayacaklardır.

Asırlarca cephede gerçekleştirmek istedikleri hayallerinin önündeki en büyük engel olan Hilâfet’in, kaldırılması tüm kâfirlerin en büyük hedefi hâline geldi ki bunu 1924 yılında yerli işbirlikçilerin elleriyle başardılar. Bu tarih, kâfirler için olduğu kadar Müslümanlar için de adeta dönüm noktasıdır. 1924 yılından itibaren kâfirler her türlü saldırı ve misyonerlik faaliyetleriyle hadaratlarını, dinlerini ümmet arasında kolayca yayma fırsatı buldular ki bu faaliyetler, yaklaşık bir asırdır çok yoğun bir şekilde devam ediyor.

1965 yılından sonra özellikle II. Vatikan Konsili ile birlikte Vatikan, ABD ve Avrupa’daki papaz ve kilisenin girişimiyle sözde “Dünya Barışı’’ planları dinler arası diyalog düşüncesiyle vücut buluyordu. Bildiğiniz gibi Batı’nın değişmeyen karakteri önce savaş çıkarıp yok eder, sonra barış güvercini rolüne bürünür. Katliamlar yapar, sonra hümanizmden bahseder. Çalar çırpar, insan haklarından dem vurur. Her türlü ahlaksızlığı, çirkinliği yayar özgürlük der. Saldırdıkları Müslümanlar, kendilerini koruyunca terör der. Şirk dinlerini insanlar arasında yaymaya diyalog, uzlaşı, barış der.

Amerikan stratejistlerinden S. Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” ve F. Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” iddialarından sonra daha güçlü dillendirilen dinlerarası diyalog fikri, Müslüman halklar arasında kabul görmese de birtakım cemaatler, partiler, vakıf, dernek ve sözde aydın, âlimler tarafından savunulup bu batıl fikrin propagandasının Müslümanlar arasında yapıldığını hatırlamayanınız yoktur. Her ne kadar ismi ve şekli değişse de bu projenin hâlen devam ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Hâlbuki Rabbimiz şu ayetiyle asırlar öncesinden onlar hakkında bizlere haber vermesine rağmen bunda ısrar, anlaşılır gibi değil.

[وَلَنْ تَرْضٰى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارٰى حَتّٰى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْۜ قُلْ اِنَّ هُدَى اللّٰهِ هُوَ الْهُدٰىۜ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ اَهْوَٓاءَهُمْ بَعْدَ الَّذ۪ي جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِۙ مَا لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ] “Sen onların dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır. De ki: Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur. Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır.”[1]

Özellikle Türkiye’de dinlerarası diyalog düşüncesinin bayraktarlığını yapan dünün “Hoca Efendisi” bugünün “FETÖ”sü olan Fethullah Gülen ve cemaatinin en büyük siyasi destekçisinin hiç şüphesiz bugünkü mevcut iktidar partisi olduğu herkesin malumudur. Kilisenin teslis inancıyla İslâm’ın tevhit inancını ortak bir zeminde buluşturma çabası, bilinçli veya gafil bir şekilde teslis inancına masonluk yapıyorlar… İslâm’a zarar vermelerine rağmen her türlü imkânla destekleniyorlardı.

Akidemize göre İslâm ile birlikte diğer tüm dinlerin hükmü ortadan kalktığı için İslâm dışında bir din yoktur. Nitekim Allah Subhânehû veTeâlâ şöyle buyurmaktadır:

[اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠] “Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır...”[2]

Madem Allah katında tek din İslâm’dır. Bizler için de bu esastır. Öyleyse başta da belirttiğimiz üzere dinlerini tahrif etmiş, heva ve heveslerini din edinmiş, şirkin ve küfrün karanlığında olanlarla dinlerarası diyalog diye bir saçmalık olamaz. Dinler adı altında bir araya gelme onların dinlerini, kabul ve meşru görme anlamına gelmektedir.  Müslümanların onlarla bir araya geleceği ortam onlara tebliğdir. İnandıkları küfür ve şirk inançlarını terk edip bir olan Allah’a iman etmeye, O’nun hükümlerine razı olmaya davet etmektir. Yoksa birtakım kelime oyunlarıyla “üç dinin doğduğu topraklar” sözleriyle başlayıp ardından sadece “La ilahe illallah” deyip “Muhammeden Rasulullah şart değil, amentüde ittifakımız var.” diyerek ve ayrıca Papa’ya methiyeler düzerek barıştan, insanlıktan bahsedilmesi hakkı batıla karıştırmaktır.

 Dünden bugüne diyalog adı altında gerçekte ise teslis inancının propagandası olan onlarca görüşmeden mevzi kazanan kilise olmuştur. Kilise öğretisi esasta iki amaca matuftur: Birincisi Hristiyanlığı dünyanın tamamına ne şekilde olursa olsun yayma; ikincisi ise farklı inançtaki insanlar, özellikle de Müslümanlar arasında İslâm’a inanan fakat Hristiyan gibi yaşayan, onlar gibi düşünen, inandığı dinin hiçbir kuralıyla kayıtlanmayan, değersiz, şahsiyetsiz bir insan tipi öngörme.

 Bugün kilise arkasındaki devlet desteğiyle on binlerce masonu dünyanın farklı bölgelerine özellikle yoksulluğun yoğun olduğu Afrika ve diğer bölgelere göndererek şirk dinlerini insanlara kabul ettirmekten geri durmazken diğer taraftan kâfir devletler, İslâm coğrafyasında katliamlarla haçlı saldırıları gerçekleştirmektedir. Hatırlarsanız Bush Afganistan Irak saldırılarında “Haçlı savaşı” başlattığından bahsetmesi, Yahudi varlığının Filistin’i bombalarken füzelerin üzerine “Bayram Şekeri” yazması biz Müslümanlara karşı besledikleri kini açıkça ifade etmektedir. Buna rağmen hâlâ diyalog adı altında onlara hizmet etme arsızlığında bulunanlar, ihanetlerine devam etmekteler.

[وَلَنْ تَرْضٰى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارٰى حَتّٰى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْۜ قُلْ اِنَّ هُدَى اللّٰهِ هُوَ الْهُدٰىۜ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ اَهْوَٓاءَهُمْ بَعْدَ الَّذ۪ي جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِۙ مَا لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ] “Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size ayetleri açıkladık.”[3]

“Dinlerarası Diyalog”, “Medeniyetler İttifakı” vb. projeler bugün çok fazla dillendiriliyor olmasa da bu kirli planlar, mevcut iktidar tarafından kerhen de olsa sürdürülmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 Eylül 2014 tarihinde Papa’ya yazdığı mektupta “Katolik aleminin ruhani liderliği görevini üstlendiğiniz tarihten bu yana dünya barışı ve insanlığın kardeşliği ve huzuru için göstermekte olduğunuz değerli gayretlerinizi takdirle izlemekteyim.” diyen Erdoğan ayrıca şunları yazmıştı:

“Günümüzde farklı dinlerin mensupları arasında diyaloga ve karşılıklı anlayışa her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Farklı din ve inançlara ev sahipliği yapan, din ve vicdan hürriyetinin anayasa teminatı altında bulunduğu Türkiye bu bağlamda örnek bir konumdadır. Ülkemize yapacağınız ziyaret tüm insanlık için ayrı bir önem ve anlam taşıyacak, tarihte yaşanan anlaşmazlıkların giderilmesi ve geleceğe umutla bakılmasına yardımcı olacak mesajların verilmesine vesile olacaktır.”

Sadece AK Parti iktidarları döneminde onlarca yeni kilisenin imar edilmesi, onlarca harabe hâlindeki kilisenin de restore edilip ibadete açılması dünya barışına katkının gereği galiba! Öyle görünüyor ki cumhuriyetin temellerini Batılı kâfirlerin fikirleriyle inşa edenlerin selefleri de işi biraz daha ileri taşıyarak teslis inancının ibadethanelerini imar etmeyi kendilerine görev bildiler. Sonuçta diyalog dinler arasında yapılınca nasiplenecek ilk yer kiliseler oldu. Birkaç örnekle kastımızı netleştirelim: Trabzon Ayasofya’sı 1461 yılında Trabzon’un fethiyle camiye çevrilir. Daha sonra bu cami 1962 yılında müzeye dönüştürülmüş. 2013 yılında hem cami hem de müze adı altında kilise olarak açılmıştır ki doğu kısmının ayakkabıyla gezilebilmesi, teslis inancını sembolize eden fresklerin, resimlerin bariz bir şekilde durması... Yine İzmir Alaçatı’daki Pazar Camii hem cami hem de kilise olarak dinlerarası diyaloğa hizmetin adeta nişanesi! Yine Akdamar, Sümela harabe kiliseleri milyonlarca lira harcanarak restore edilip ibadete açılması mevcut iktidarın Hristiyanlara jesti olsa gerek. Bunların verdiğimiz örneklerle sınırlı olmadığını bunlar gibi onlarca örnek olduğunu da belirtmiş olalım. Gerçekten İslâm dininin yöneticiler nazarında bir önemi olsa idi onun hükümlerine boyun eğer, onun dışındaki hiçbir hükme razı olmaz; böylece Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu emrine muhalefet etmiş olmazlardı:

[لا تُبْنىَ بيعةٌ في الإسلام ولا يجدد ما خرب منها] “İslâm’da kilise inşa etmek ve harap olanı yenilemek yoktur.”[4] 

Fatih Sultan Muhammed Han’ın İstanbul’un fethinin nişanesi olarak kiliseden camiye dönüştürdüğü Ayasofya, Müslümanlar için derin bir mana ifade etmektedir. Osmanlı Hilâfet Devleti’ni yıkıp yerine cumhuriyeti kuran aklın, İslâm’ın tüm değerlerine savaşında camiler de nasibini almış oluyordu.

Tabii ki Hilâfet kaldırılmadan Ayasofya’nın müzeye dönüştürülme girişimi İngilizlerin başta Hindistan ve diğer bölgelerdeki hakimiyetine ciddi manada zarar verme ihtimaline binaen Hilâfet’in kaldırılmasından sonraki yıllara sarkıtılmıştır. Nihayetinde Hilâfet kaldırıldıktan sonra peyderpey kirli emellerini gerçekleştirenler. 1930 yılında restorasyon bahanesiyle kapattıkları Ayasofya’yı 1934 yılında bir kararla müzeye çevirerek kâfirlerin isteklerinden birini daha gerçekleştirmiş oldular. Böylece yüzyıllardır kâfirlerin içinde ukde olarak kalan Ayasofya Camii müzeye dönüştürülerek alınmak istenen intikamın, verilmek istenen mesajın vakti gelmiş oluyordu. Bu, kilisenin camiye, haçın hilale, Hristiyanlığın İslâm’a karşı önemli bir kazanımı olarak görülüyordu. Her ne kadar nihai hedef Ayasofya’nın kiliseye dönüştürülmesi olsa da mevcut şartlar o gün için müze olarak kalmasını zorladı.

 1934 yılından bu yana müze olan Ayasofya’nın, Danıştay kararıyla tekrar cami olarak ibadete açılmasına hükmetmesi önemlidir.  Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesine nail olmuş komutan ve ordunun eliyle fethedilen İstanbul ve de fethe sembol edilen Ayasofya’nın aslına dönecek olması her Müslüman’ı sevindirmiştir. Ayasofya cami olarak açıldı. Fakat teslis inancının sembolleri olan ikonalar, resimler, freskler olduğu gibi bırakılarak hem Allah hem de kilise razı edilme gayesi güdülmüş oldu. Bu durum Ayasofya’nın hâlâ esaret bağlarından kurtulamadığının işaretidir.

Din, inanç özgürlüğü, tarihî miras kılıflarıyla gizlenmeye çalışılan dinlerarası diyalog planı alttan alttan işletilmektedir. Fatih’in şirk figürlerinden temizlediği bu yapıyı, tekrardan şirk figürleriyle ibadete açmak ne fethin ne de Ayasofya’nın ruhuna asla uygun değildir.  Namaz vakitleri kapatılan bu resimlerin namaz sonrasında açılması, ziyaretçilerin cami adabı dışında ziyaret gerçekleştirmesi haramdır, zulümdür. İnancımıza göre normal resimlerin dahi olduğu mescitlerde namaz kılınmazken, Allah’a şirki barındıran figürlerle donatılan Ayasofya, maalesef dinlerarası diyaloğa kurban edilmiştir. Görünen o ki yeni imar ve restore edilen onlarca kilise karşılığında Ayasofya’nın bu şekliyle açılmasına müsaade edilmiştir.  

Ahmed, Müsned’inde Cabir b. Abdullah’tan Beyhaki de Sünenü’l-Kübra’sında şöyle rivayet etmişlerdir:

[أَنَّ النَّبِىَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَهَى عَنِ الصُّوَرِ في الْبَيْتِ وَنَهَى الرَّجُلَ أَنْ يَصْنَعَ ذَلِكَ وَأَنَّ النَّبِىَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَمَرَ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ زَمَنَ الْفَتْحِ وَهُوَ بِالْبَطْحَاءِ أَنْ يَأْتِي الْكَعْبَةَ فَيَمْحُوَ كُلَّ صُورَةٍ فِيهَا وَلَمْ يَدْخُلِ الْبَيْتَ حَتَّى مُحِيَتْ كُلُّ صُورَةٍ فِيهِ“Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem Beyt’te resimleri yasakladı ve kişilere bunları yapmayı da yasakladı. Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem o anda Bathâ’da bulunan Ömer ibn Hattab’a gidip Kâbe’deki bütün resimleri imha etmesini emretti ve bütün resimler silininceye kadar oraya girmedi.” 

Yönünü Batı’ya dönen AK Parti, çıkardığı yasalarda, imzaladığı sözleşmelerde, yaptığı anlaşmalarda, imar ettikleri yeni kiliseler, restore edilen harabe kiliseler, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde kurulan Dinler ve Kültürler Arası Daire Başkanlığıyla, dinlerarası diyaloğun hız kesmeden devam ettiğini göstermektedir.

 Aksi takdirde bir rahip için diplomatik kriz çıkaran, bir gazeteci için ekonomik yaptırım tehdidinde bulunan ülkelerin Ayasofya’nın açılmasına tepkisiz kalmalarını düşünmek siyaseten saflıktır. Ayasofya üzerinden Hristiyan projeleri olan, “Dinlerarası Diyalog”, “Medeniyetler İttifakı”, “Dünya Barışı” gibi çalışmaların ortaklığını yapıp yeni projelere yelken açmak Müslümanlara, İslâm’a zarar vermekten başka bir şey olmayacaktır. Müslümanların diğer inanç sahipleriyle ilişkisi bugün itibariyle şirk dinlerini terk edip İslâm’a girmelerine davet yapmaktan ibaret olduğundan bahsettik. Bunun ötesinde herhangi bir girişim, Allah indinde tek din olan İslâm’a hakarettir. Bu bakımdan başta Ayasofya olmak üzere diğer camilerde teslis inancına ait tüm figürlerin, resimlerin temizlenip sadece cami olarak ibadet edilmesine uygun hâle getirilmesi elzemlik ifade ederken, onlarla yürütülen diyalog adı altındaki masonik faaliyetleri de terk etmek mevcut hükümetin en öncelikli işi olmalıdır.

[وَلَا تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ] “Hakkı batıla karıştırmayın ve bile bile hakkı gizlemeyin.”[5]



[1] Bakara Suresi 120

[2] Âl-i İmrân Suresi 19

[3] Âl-i İmrân Suresi 118

[4] Alâeddin El Burhan Furi (ö.975), bu hadisi (Kenzul Ummal Fi Sünenil Ekval ve’l Ef’al) de İbn Asakir’den, Ömer’den tahriç etti, Suyuti de (Cami’ul Kebir) de rivayet etti.

[5] Bakara Suresi 42

Kaynakça:

http://www.hizb-turkiye.com/index.php?p=soruCevap&s=ayasofya%E2%80%99nin-ibadete-acilmasi-ve-hilafet-cagrisi-seslerinin-yukselisi!&id=118

https://www.milligazete.com.tr/haber/1072441/dinlerarasi-diyalog-nedir-ne-degildir

https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/dinlerarasi-diyalog-camileri-ve-ayasofyanin-acilmasi-meselesi/556436


Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış

Yorum Yaz