Belki de tüm dünya
ilk defa böylesine bir pandemi ile hep birlikte mücadele ediyor. 10 Mayıs 2020
itibarıyla 185 ülkede 4 milyon 24 bin 737 onaylanmış vaka, 279 bin 313 ölüm, 1
milyon 375 bin 854 iyileşme, bu salgının ne zaman biteceğini bilmeden evlerine kapanmış
milyarlarca insan ve trilyonlarca doları bulan ağır ekonomik kayıp söz konusu.
Bugünlerde; “Korona sonrası dünya nasıl olacak?”, herkes bunu konuşuyor.
Ortada bir gerçek varsa o da dünyayı bıraktığımız gibi bulamayacağımızdır.
Çünkü bunun ekonomik ve siyasi olarak ciddi anlamda etkileri uzun süre
hissedilecek ve bunun sonuçları olacaktır. Gözle görülemeyen, çabuk bulaşan,
hızla yayılan, kimin taşıyıcı olduğu dahi test yapılana kadar bilinmeyen ama
tedavisi ise henüz bulunamayan bir hastalık ya da pandemi ile karşı karşıyayız.
Bu durum tüm dünyayı aynı zamanda bir belirsizliğe sürüklüyor. Belirsizliğin
getirdiği durgunluğun, tüm dünyada hâkim olan fasit kapitalist sisteme çok ağır
bir fatura çıkaracağından emin olabilirsiniz.
Bu makalede, koronavirüsün
dünyadaki ekonomileri nasıl etkilediği, alınan önlemlerin işe yarayıp
yaramadığı, ekonominin bu kadar etkilenmesinde bozuk ve zayıf olan kapitalist
sistemin etkisi ne olduğu konularına yer verilmiştir.
Koronavirüs Dünya
Ekonomisini Nasıl Etkiledi?
Çin’de ortaya çıkıp
ardından tüm dünyaya yayılan koronavirüs salgınının 185 ülke insanının tamamını
etkilediğini söyleyebiliriz. Küreselleşen dünyada salgının yayılmasıyla
birlikte bir dizi önlemler alındı. Durgunluğun asıl nedeninin ise salgından
ziyade alınan önlemler olduğunu söyleyebiliriz. Diğer taraftan ekonominin
verdiği tepkiye baktığımızda kapitalist düzenin ne kadar çarpık ve de zayıf
olduğunu bir kez daha görebiliyoruz. Salgın başladıktan sonra tüm dünyada
borsalar resmen yere çakıldı. Aynı zamanda borsadaki hisseler birçok el
değiştirdi. Görünen o ki; tüm dünya genelinde hükumetlerin aldığı tedbirlerin
hiçbiri ekonomik düşüşü durdurmak için yeterli olmayacak. Buna rağmen bozuk
kapitalist ekonomik sistemlerini ayakta tutmak için de her türlü yola başvurmaya
devam ediyorlar. Mesela tefeci bankalarını ayakta tutmak için, borçlanmayı daha
cazip hâle getirmek için birçok ülkenin Merkez Bankası faiz indirimine gitti.
Yine birçok ülkede işletmeleri ayakta tutmak için krediler verildi.
Amerika’da 2 trilyon
dolarlık koronavirüs yardımı yapıldı. Ülkemizde ise devlet IBAN numarası
vererek “Biz Bize Yeteriz Türkiye!” sloganıyla halktan yardım istedi.
Diğer taraftan Aile Bakanlığı bünyesinde toplanan paraları 1000’er lira olmak
üzere ihtiyaç sahiplerine dağıtılacağı söylenmekte ve bir kısmının ise
dağıtıldığı bilinmektedir. Ancak bu tedbirlerin sadece günü kurtarmak için
alınan tedbirler olduğunu söyleyebiliriz.
Türkiye’de olduğu
gibi tüm dünyada da rekor seviyelerde işsizlik arttı. Dünyanın en büyük
sömürgeci iki devleti Amerika ve İngiltere de dâhil işsizlik rekor düzeylere
ulaştı. Özellikle alınan tedbirler kapsamında kapanan binlerce işyeri,
milyonlarca çalışanını evine gönderdi. Bunlardan kimisi ücretli, kimisi ise
ücretsiz olarak işsiz kaldı. Bu durum bir taraftan insanların devletin yapacağı
sosyal yardımlara akın etmesine neden olurken, diğer taraftan da bankalara
yöneltmiştir. Bu nedenle çok miktarda bireysel krediler çekildi. Bu resim
neredeyse tüm dünya aynıydı.
Sosyal mesafe
kuralı, insanların evlerinde izole edilmesi nedeniyle doğal olarak petrole olan
talep de ciddi oranda azaldı. Böylece daha önce Suud (OPEC) ve Rusya arasındaki
rekabetten etkilenen petrol fiyatları, korona izolasyonu nedeniyle daha da
etkilenerek iyice düştü.
Kapitalist sistemde
üç aylık periyotlarla GSYİH’daki rakamların değişimine bakılarak ekonomik
büyüme hesaplanır. Yani Koç ve Sabancı ailesinden biriyle sıradan bir vatandaş
ya da Rockefellerlerden bir kişi ile sıradan bir Amerikalının kazancı toplanır
ve ülke nüfusuna bölünerek kişi başına düşen hâsıla hesaplanır. Bu çarpık düzen
işte uzun aradan sonra küresel ekonominin sadece bu yıl %3 küçüleceğini tahmin
etmektedir. Durgunluktan dolayı yaşanan düşüşü IMF, 1930’ların Büyük Bunalımı’ndan
bu yana en kötü olarak ifade etmektedir.
Korona günlerinde
en büyük yara alan firmalar hiç şüphesiz seyahat acenteleri ve havayolu
şirketleri oldu. Yine tüm dünyada milyonlarca kişi iş ve turistik seyahatlerini
iptal etmek zorunda kaldı. Büyük sanayi üretim fabrikaları da neredeyse durma
noktasına geldi. Daha şimdiden tüm dünyada koronavirüsün ciddi ekonomik
etkileri olacağını söyleyebiliriz.
Büyük Buhrandan
Sonraki En Kötü
Tüm dünyada yaşanan
ekonomik sarsıntı her ne kadar koronavirüs ile irtibatlandırılsa da bu
sarsıntının gerçek sebebi kapitalizm ve onun bozuk ekonomik sistemidir. Ancak kapitalist
ideoloji bozuk ekonomik sistemini diğer batıl fikirleriyle süsleyerek toplum
içerisinde tartıştırmamaktadır. Covid 19 salgınının ardından yaşanan kriz ise
ilk başlarda 2008 krizini akla getirse de ardından vakıayı anlatmaya bu bile
yeterli olmadı. Uluslararası Para Fonu (IMF) yayınladığı raporunda; “1929
yılındaki buhrandan sonra ki en kötü” diyerek çıtayı biraz daha yükseltti.
IMF’nin eski
başekonomisti olan Prof. Kenneth Rogoff ise yayınladığı makalesinde; “son
150 yılın en büyük resesyonu” olarak tarif etti.
Financial Times
gazetesinin küresel ekonomi editörü Martin Wolf da ağzındaki baklayı çıkarttı
ve “Dünya ekonomisi çöküyor” dedi.
1929, 1987, 2000 ve
2008 krizlerinin arkasında yatan sebep tüm dünyayı ahtapot gibi saran kapitalist
düzendir.
Birinci Dünya Savaşı’na
kadar altın tüm dünyadaki büyük devletlerin para birimlerinin standardıydı.
Ancak Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra altın standardı durduruldu. Savaşan
devletler maliyetlerini finanse etmek için altın desteği olmadan para basmaya
başladılar. 1920’lerin ortasına kadar kısmen altın standardına geri dönülse de
bu durum uzun süre devam etmedi. Böylece 1928 yılında dünyada derin bir
depresyon görülmeye başladı. 1929 yılında da ABD borsası çöktü.
1929 yılında
başlayan büyük buhran İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar devam etti. Daha sonra
büyük müzakereler neticesinde yapılan görüşmeler, Bretton Woods Anlaşması
olarak bilinen anlaşmayla ABD doları, dünya parası olarak kabul edildi. Diğer
tüm para birimleri Amerikan dolarına endekslendi. Bretton Woods Anlaşması’yla
altın cinsinden döviz kuru için net sınırlar konuldu. Para birimlerinin altına
nasıl dönüştürüleceğine dair temeller belirlendi. Ancak yıl 1970’leri
gösterdiğinde Amerika tek taraflı olarak Bretton Woods Anlaşması’ndan
vazgeçtiğini ilan etti. Böylece doların altın ile olan bağlantısı kesildi.
Altın fiyatları 1972 yılına kadar neredeyse sabit kalırken 2008 yılındaki mali
krizde ons başına 1200 doları aştı.[1]
Kapitalist ekonomik
sistemin değer tanımında iki yüz vardır; birisi gerçeği yansıtırken diğeri ise
sanaldır. Gerçek ile sanal arasındaki uçurum arttığı takdirde krizler
kaçınılmazdır.
“Büyük Buhran”
olarak bahsedilen 1929 buhranının yaşanmasının en büyük nedeni de reel ekonomi
ile sanal ekonomi arasındaki büyük farktı. Bu nedenle de borsalar çöktü. Yani
hisse senetleri balon gibi şişiriliyor, balon patladığında ise piyasalar gerçek
değerine dönüyor.
Dolar ile altın
arasındaki ya da para birimleri ile altın arasındaki bağlantı kesilince krizler
de kaçınılmaz oluyor. Her ne kadar kriz dönemlerinde tekrar altın sistemi
konusu gündeme gelse de her seferinde çıkartılan başka bir takım krizlerle
dünya büyük bir ekonomik felakete doğru savruluyor.
Faiz sisteminin ana
kurumu ise bankalardır. Bankacılık aslında bir nevi tefeciliktir. Sistemini
faiz esası üzere kurmuş olan kapitalist sistemin tüm dünya halklarına daha çok
buhranlar yaşatacağına emin olabilirsiniz. Dolayısıyla bu salgın nedeniyle
yaşanan durgunluk neticesinde ekonominin bu denli sert tepki vermesinin nedeni
salgından ziyade kapitalist virüstür.
Şimdi de koronavirüsün
dünya ekonomisine etki eden bazı devletlerin ve Türkiye’nin ekonomisini nasıl
etkilediğine bakalım:
Çin
Öncelikle hiçbir
devlet verilerini tam açıklamıyor ve rakamlarla oynuyor. Özellikle Çin’in
açıkladığı verilerle ilgili büyük bir soru işareti var! Koronavirüs etkisinin
yapılan açıklamalardan çok daha büyük olduğunu belirtmek istiyorum.
Her ne kadar vaka
sayılarının azalmasıyla birlikte Çin, ekonomisiyle ilgili pembe tablolar
çizmeye çalışsa da gerçekler böyle olmadığın ortaya koyuyor. Çin Ulusal
İstatistik Bürosu’nun 17 Nisan tarihinde açıkladığı verilere göre; Çin’in gayri
safi yurtiçi hasılası (GSYİH) 2020 yılının ilk üç ayında bir yıl önceki aynı
döneme göre %6.8 azaldı. Bu rakam yaklaşık otuz yıldaki en büyük düşüşe tekabül
ediyor. Sanayi üretiminin bir önceki yıla göre %8.4 perakende satışlarının ise
%19 oranında düştüğü belirtildi. Çin GSYİH verilerini paylaşmaya başladığı 1992
yılından bugüne hiç ekonomik bir daralma kaydetmemişti. İlk defa 2019 yılının
son üç ayında %9,8’lik bir daralma meydana geldi.[2]
Çin büyük ölçüde
kırsal, tarımsal bir ülkeden, dünyanın ikinci en büyük ekonomisi hâline gelen
kentsel bir üretim gücüne dönüşmüş durumda. Bu durum onu dünyanın en büyük
üretim ülkesi yapıyor. Aynı zamanda 2 milyarın üzerindeki nüfusuyla da en büyük
tüketici ülkelerden biri. Çin, yaklaşık 700 milyon insanı karantina altına
aldı. Bu durum ise dünyanın ihtiyaçlarından yaklaşık 1/3’ini üreten Çin’i ve
Çin’e bağımlı olan ülkeleri zora soktu. Şimdi her ne kadar Çin karantina
uygulamalarını aşamalı olarak kaldırsa da bu sefer de diğer ülkeler koronavirüs
ile boğuşmakta olduklarından Çin’deki talepleri azaltmışlardır. Bugün
şehirlerde toplanmış milyonlarca insan işsizlikle boğuşmaktadır.
Covid 19 Çin
borsasını da ciddi oranda etkiledi. Şanghay bileşik endeksi, 13 Ocak’tan 3
Şubat’a %12 geriledikten sonra toparlanmaya başlamış ancak 5-23 Mart arasında
bu kez yeniden sarsılarak %29,7’ye gerilemiş; hâlen 13 Ocak seviyesinin %12
altında seyrediyor.
ABD
ABD’de işsizlik
maaşı talebinde bulunanların sayısı mart ayında 20 milyona ulaştı.
ABD’deki işsizlik
oranı ise nisan ayında 10,3 puan artarak %14,7’ye yükseldi ve tüm zamanların en
yüksek seviyesine ulaştı.[3]
Yılsonunda ise
işsizlik oranlarının %10 üzerinde seyretmesi tahmin ediliyor. Hükumetin yardım
paketi açıklamasından sonra yine sadece mart ayında 10 milyon Amerikalı yardım
talebinde bulundu.
Açıklanan son
ekonomi paketi ülkenin GSYİH’nın yaklaşık %10’unu oluşturmasına ve bugüne kadar
açıklanmış en büyük teşvik paketi olmasına rağmen ilk ve ikinci çeyrekteki
küçülmeler nedeniyle bu yıl %2 daralma beklendiği tahmin edilmektedir.
Tüm dünyada olduğu
gibi ABD borsasında da ağır kayıplar yaşandı. Buna göre ABD’de S&P 500
indeksi 18 Şubat’taki tarihî zirvesinden 23 Mart’ta %33 geriledi.[4]
Ancak birçok
ekonomiste göre Covid 19’un etkisi henüz ABD’de net bir şekilde ortaya çıkmadı.
Sular çekildikten sonra Covid 19 tsunamisinin oluşturduğu tahribat çok daha net
bir şekilde görülecektir.
Avrupa
Covid 19 salgının
en çok etkilediği bir diğer kıta ise Avrupa Birliği. Salgının en çok
etkilendiği Avrupa ülkelerinden İspanya ve İtalya Birliği, yeterince destek
vermemekle suçlamıştı. Bu nedenle de AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen
bir İtalyan gazetesine makale yazarak; “Birlik’in İtalya ile başlangıçta
yeterince dayanışma göstermediğini” kabul ederek özür diledi.[5]
Birlik, 8 Nisan
2020 tarihinde koronavirüsün etkilerine karşı ortak ekonomik bir pakette
anlaşmak için bir araya gelmiş ancak anlaşamamışlardı. Ancak daha sonra
yaklaşık 540 milyar euroluk ekonomik pakette uzlaşı sağladığını duyurdu.
Avro Grubu Başkanı
Mario Centeno, AB üyesi ülkelerin maliye bakanlarının video konferans
yöntemiyle gerçekleştirdiği toplantı bitiminde, çalışanları, şirketleri ve
ülkeleri Covid 19’un etkilerinden koruyacak kapsayıcı bir kurtarma
paketi üzerinde anlaştıklarını açıkladı.
Covid 19 nedeniyle
birlik ülkelerinde istihdamı korumak için 100 milyar avroluk yeni ücret destek
programı kurulacağını belirten Centeno, sistemle ülkelerdeki kısa süreli
çalışma programlarına mali katkı sağlanacağını anlattı.
Centeno, Avrupa
Yatırım Bankası’nın (EIB) işletmelere 200 milyar avroluk kredi garantisi
sağlamasına karar verdiklerini söyledi.
Üye ülkelere mali
destek vermek için Salgın Kriz Desteği adında yaklaşık 240 milyar avroluk bir
kredi programı da kuracaklarına dikkati çeken Centeno, Avro Bölgesi üyesi
ülkelerin söz konusu fonları sadece sağlık sektörü ve Covid 19 tedavisi gibi
alanlarda kullanabileceklerini ifade etti.[6]
Koronavirüs tüm
dünyada olduğu gibi Avrupa’da da sağlık sektöründen, ulaşıma, işsizlik
rakamlarından borsaya varana kadar ağır hasarlar verdi. Tüm dünyada olduğu gibi
Avrupa ekonomisinde de belirsizlik hâlen devam ediyor.
Türkiye
Koronavirüs salgını
nedeniyle tüm dünya, peş peşe ekonomi paketleri açıkladığı gibi Türkiye’de de
ekonomi paketi açıklandı. Paket açıklanır açıklanmaz TL hızla değer kaybetmeye
başladı, Türkiye’nin risk primi de düşüşe geçti. Şirketler, bankalara olan
kredilerini, vergilerini, işçilerin ücret ve maaşlarını nasıl ödeyeceklerini
kara kara düşünmeye başladılar.
TL, dolar
karşısında iki ay içerisinde %12 değer kaybederken euro-dolar paritesinde ise
TL’nin değer kaybı %8’i aştı. Türkiye’nin borsadaki kaybı ise %35’i buldu.
Dolar 7.20’leri gördü.
Bunun üzerine
bilindik tedbirler gecikmeli de olsa atılmaya başlandı. Merkez Bankası politika
faizini tek haneye indirdi. Ayrıca şirketleri kısa süreli su üstünde tutacak
bazı önlemler açıklandı. Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan 100 milyar TL
tutarında olduğunu iddia ettiği bir “maliye politikası” açıkladı.
Pakette öncelikle
firmaları kısmen rahatlatacak önlemler getirildi. Buna göre kamu bankalarına
olan vergi ve prim borçlarına altı ay erteleme geldi. Kredi borçları ise üç ay
ertelendi. Ancak bu tedbirler de gecikmeli geldiği için birçok şirketi
etkilemedi. Kredi garanti fonu 25 milyar liradan 50 milyar liraya çıkartıldı.
Yine havayolu ve turizm alanında faaliyet gösteren şirketlere de destek
vaatleri yapıldı. Tüm uçuşlar durduğu hâlde havayolu sektöründe iç hatlara KDV
%18’den %1’e indirildi. Yine pakette, konut satışlarıyla ilgili önlemlere yer
verilmesi de ayrıca eleştirilerin konusu oldu.[7]
Tabii ki en çok
eleştiri ise işsiz kalan, evine ekmek götüremeyen, faturasını, kirasını
ödeyemeyen ve büyük bir kesimi kapsayan halka yönelik bir desteğin olmamasıydı.
Halk ise bedava maske üzerinden yapılan hamasi konuşmalar ile uyutulmaya
çalışıldı. Ayrıca IBAN numarası verilerek halktan para talep edildi. Aile
Bakanlığı üzerinden ihtiyaç sahiplerine 1000 TL yardım verileceği açıklandı.
Tüm dünyanın
şirketlere yönelik aldığı tedbirler geçici tedbirlerken, koronavirüsün daha ne
kadar etki göstereceği de bilinmiyorken; bu durumda bazı stratejik sektörlerde
devletlerin kamulaştırmayı gündeme getirme olasılıkları yüksektir. Aynı şekilde
Türkiye’de de irili ufaklı birçok şirket kapıya kilit vurdu. Bu durum işsizlik
oranını daha da etkileyecektir. Alınan tedbirler TL’nin değer kaybetmesini,
doların yükselişini ve de ülke risk priminin düşmesini engellememiş aksine daha
da kötü bir hâle getirmiştir.
Ancak buna rağmen
doların sahibi ülkeye, euronun sahibi ülkelere ve de Yahudi varlığı İsrail’e
sağlık yardımı yapmaktan geri durulmamıştır. Ülkede halk, temel ihtiyaçlarını
dahi karşılayamazken yapılan bu yardımların ciddi anlamda medyada
tartışılmasına dahi fırsat verilmemiştir.
Ne de olsa “itibardan
tasarruf olmaz”!
Sonuç olarak;
Bu kadar kısa süre
içerisinde sosyal, siyasal ve ekonomik olarak derin etkiler bırakan koronavirüse
karşı tüm dünya önlemler almaya çalışıyor. Ancak mikroskopla dahi zor görülen
virüsün etkileri öylesine büyük oldu ki kapitalizmin tüketim çılgınlığını
tüketti. Bu durumda da en büyük yarayı kapitalizm aldı.
Talepler neredeyse
sadece gıda, temizlik ve sağlık harcamalarına dönüştü. Bu durum yüzlerce
sektörde faaliyet gösteren şirketlerin değerini düşürdü. Devletler ise gerek
Merkez Bankaları üzerinden, gerekse Hazine üzerinden uyguladıkları bir takım
bilindik maliye politikaları ile klişe reçetelere başvurdular.
Yukarıda da ifade ettiğimiz kapitalist sistemin dayandığı esas ve bu esasın üzerine oturan bozuk ekonomik sistemi, dünya halklarını köleleştirmek için kurulmuş bir sistemdir. Dolayısıyla Kapitalizmde ne krizler biter, ne de buhranlar. Alınacak hiçbir tedbir İslam’ın ekonomik sistemine geçmekten daha güçlü bir tedbir olmayacaktır.
[1]
Kapitalizmin Çöküşü İslam’ın Yükselişi Kitabı S. 121 Prof. Dr. Muhammed Malkavi
[3]
http://bigpara.hurriyet.com.tr/haberler/ekonomi-haberleri/abdde-issizlik-orani-tarihi-zirvesinde_ID1461948/
[5]
https://www.dw.com/tr/abden-italyaya-%C3%B6z%C3%BCr-mektubu-art%C4%B1k-yan%C4%B1n%C4%B1zday%C4%B1z/a-53000272


Yorumlar