Türkiye'de yapılan araştırmalar ve
uyuşturucu ile ilgili istatistikler vahim bir tablo ortaya koymaktadır.
Uyuşturucu kullandığı için profesyonel yardım alanların arasında 12 yaşında
çocukların dahi olması sorunun boyutunu göstermesi bakımından önemlidir. İlköğretim
ve Orta Öğretim çağındaki çocukların “bir
kere den bir şey olmaz” diyerek başlayıp, ardından uzun yıllar uyuşturucu
müptelası olarak hem ailelerini, hem de kendi hayatlarını karartmaktadırlar.
Devlet ise artık her köşe başında satılan uyuşturucunun önüne geçeceğine, yani
sorunu kökünden halledeceğine Uyuşturucu
Tedavi Merkezleri kurmaktadır. Tam da bu satırları yazarken 18 yaşında bir
gencin “yeni nesil uyuşturucu” olarak bilinen “Bonzai” kullanarak öldüğü haberi
ajanslara düştü. Forum sitelerinde “bir kereden bir şey olmaz deyip” kullanan
kişilerin nasıl bir sarsıntı yaşadıklarını anlatan onlarca paylaşım
bulunmaktadır. Özellikle son yılların en çok satan uyuşturucusu olarak bilinen
Bonzai’nin ne olduğu ile alakalı şu yoruma bir bakalım:
Bonzai:
“Bir kapak olarak denediğim; sadece bir nefes aldığım ve
almamın beş dakika sonrasında beni benden alıp ölümle yaşam arasındaki o ince
çizgiye oturtan bir maddedir. Üç saat
orada kalmamı sağlayan, kesinlikle uzak durulması gereken, bitkisel
görünümünde, kimyasal, felç edici, dört beş çeşidi bulunan ve bunların
içerisinde en pisi olan şeytan ve poison olan ve eve kadar servisle bile gelen,
ne hikmetse üreticinin kim ve hangi ülke olduğu bilinmeyen madde. Bu zehri ilk
geçen sene denedim. Kafam ne zaman düzelecek, ya düzelmez hep böyle kalırsam!
Aha ölüyorum tripleri içerisinde üç saat geçirdiğim ama bana o üç saati üç yıl
gibi geçirten, bütün vücudu resmen felç edip uyutmayan, ayakta tutmayan,
arkadaşın yaptığı kahveleri içerken sanki başkasının ağzından içiyormuşçasına
hiçbir şey hissettirmeyen bir madde. İç organları belki ayıktırır düşüncesiyle
sürüne sürüne duş almaya gittiğimde su değmiyor deyip küvet dolana kadar içinde
bekleyip, içinde yatmanda bile sanki ruhun başkasının bedeninde
yıkanıyormuşçasına dış organları uyuşturup suyun deri ile temasını bile
hissettirmeyen, öylece ne bir mide bulantısı ne de başka bir şey hissetmeden
kusturan, özellikle delirme ve ölüm triplerine sokan madde. “
Kapitalist-Laik-Demokratik sistemler
ekini ve nesli bozmaya, yok etmeye devam ediyor. Şuan da özellikle Türkiye’de
“y” kuşağı olarak isimlendirilen, apolitik bir şekilde sadece heva ve hevesi
peşinde koşan bir gençliğin eline, şimdi de imalatı ucuz, hayatları karartan
bir madde tutuşturuldu.
Aslında uyuşturucu ya da uyarıcı
hapların tarihi Türkiye’de çok yeni değil. İlaç sektörü 40-50 yıldır bu tür
ilaçların kullanımını adım adım yayıyordu. Özellikle psikolojik hastaların
tedavisinde -ki hiç kimseyi bu hapların tedavi ettiği görülmemiştir-
sakinleştirici olarak üretilmiştir. Zamanla bunları bir takım reçeteler
aracılığı ile uyuşturucu hap olarak kullananların sayısı artmaya başladı.
Sonraki yıllarda bu ilaç olarak bilinen sakinleştirici haplar doğrudan
uyuşturucu kullanıcıları için yasal ya da yasadışı üretim aşamasına geçmiştir.
Böylece fabrika üretiminin yanında, o miktarı yüzlerce kez aşan atölye üretimi
de devreye girmiş ve böylece işin ucu gelip ilköğretim okullarının önüne kadar
dayanmıştır.
Peki, İslami davet çalışması yapan,
İslam’ı hayata hakim kılmak için çalışan tüm Müslümanları tutuklayan, fişleyen
bu sistem nasıl oluyor da böylesine nesilleri helak eden uyuşturucunun önüne
geçemiyor? Nedeni Cumhuriyet’in üzerine kurulduğu Laik düzen ve onun menfaatçi
yaklaşımından olabilir mi? UNODC verilerine göre; dünya üzerinde uyuşturucu
madde kaçakçılığından dolayı dönen para 320 milyar dolar seviyelerinde olduğu
belirtilmektedir. Böylesine büyük miktarda bir paranın devlet destekli olmaması
gibi bir şey düşünülemez.
BM Uyuşturucu ve Suç ile Mücadele
Dairesi (UNODC) Başkanı Antonio Maria Costa, dünyayı etkisi altına alan küresel
mali krizin, çok sayıda bankanın uyuşturucu tüccarlarının piyasaya sürdüğü kara
parayı aklayarak ayakta kalabildiğini açıklamaktadır. Costa, küresel mali kriz
sırasında piyasada dolaşan tek yatırım anaparasının uyuşturucu ticaretinden
elde edilen para olduğunu ve geçtiğimiz yıllarda onlarca bankanın kara para
aklayarak kendilerini batmaktan, kurtardığını söyledi.
Tüm bunlar göstermektedir ki; bizim
sadece televizyonlarda izlediğimiz polislerin operasyon sonrası yaktığı Hint
kenevirleri ve yakalanan uyuşturucu, devede sadece kulaktır. Başta Amerika ve
Avrupa olmak üzere dünyada ki tüm devletler uyuşturucu paralarını bankalar
aracılığı ile aklamaktadırlar.
Transit Ülke Türkiye:
Türkiye gümrüklerinden geçip Batı
pazarlarında alıcılarını bulan, sadece Türkiye sınırları içerisinde senede yüz
binlerce ton uyuşturucu madde ele geçirilmektedir. Ele geçirilen uyuşturucunun
sadece yüz binlerce ton olduğu göz önüne alındığında rantın ne denli büyük
olduğu gözükmektedir.
Dünya'nın yegâne uyuşturucu merkezi
olarak bilinen Golden Triangle (Altın Üçgen) ülkeleri ile Golden Cresscent
(Altın Hilal) ülkeleri tarafından yapılan uyuşturucu sevkiyatı rotasında
bulunan Türkiye'nin yeri bu noktada oldukça büyük bir önem taşıyor.
Bugün uyuşturucu haritası çıkartılmak
istense yeni bir haritaya gerek yok; zira uyuşturucu bir ağ gibi bütün dünyayı
sarmış durumdadır. Hazırlanan raporlarda uyuşturucu sevkiyatı ile alakalı
güzergâhlar şu şekildedir.
I. Güzergâh: İran’dan Türkiye'ye
gelen uyuşturucu İstanbul yolu ile Doğu Avrupa'ya, İzmir yolu ile de Akdeniz’e
ulaşmaktadır.
II. Güzergâh: İran’dan Kuzey Irak,
Suriye-Lübnan güzergahından Akdeniz ve Afrika'ya oradan da Avrupa'ya
gitmektedir.
III. Güzergâh: Orta Asya da üretilen
uyuşturucu İran-Pakistan, Afganistan güzergâhından (ki buna Altın Üçgen de
denir) dünyaya yayılır.
IV. Güzergâh: Tayland-Burma ve
nihayet Laos ki bu güzergâhın adı da Altın Üçgendir. Sadece Altın Üçgen
güzergâhından dünyaya dağıtılan haşhaş miktarı 6 bin tondur.
Ayrıca dünya uyuşturucularının
merkezi diye bileceğimiz Kolombiya-ABD-Libya-Almanya ve Doğu Avrupa konusunda
onlarca merkez ve tali güzergâhlarda vardır.
Yukarıda ki güzergâha baktığımızda
bütün yollar aşağı, yukarı Türkiye'ye çıkmaktadır. Bu Türkiye'nin jeopolitik ve
jeo stratejik konumu; doğu ile batıyı kuzeyle güneyi, Asya ile Avrupa'yı
birbirine bağlayan bir geçiş yolu, bir köprü görevinden kaynaklanmaktadır.
Doğuda Van-Diyarbakır Hatay, kuzeyde
Ordu, Hopa, Sinop'tan giren uyuşturucu İzmir, İstanbul’dan oradan da Edirne’den
Türkiye’yi terk etmektedir. Türkiye haritasını göz önüne getirirsek adeta
Artvin’den İzmir’e, Hatay ve Van’dan İstanbul’a bir çarpı oluşturmaktadır.
Türkiye'nin bu hali bir kavşak niteliği taşımaktadır. Uyuşturucu ile mücadele konusunda,
Dünyada en çok uyuşturucu yakalayan ülke olmakla övünülmesine rağmen bu geçerli
sebep değildir.
Türkiye’ye giren uyuşturucunun tamamı
dışarı çıkmamakta bir bölümü içeride dağıtılmaktadır. Yapılan araştırmalarda
Van-Diyarbakır-İstanbul-İzmir-Muğla-Antalya Türkiye’nin diğer şehirlerine
oranla çok yüksek çıkması girişte ve çıkışta, depolar olduğunu, dağıtımın bu
depolardan iç ve dış piyasaya yapıldığını göstermektedir.
En yaygın olan uyuşturucular:
Biz bu yazımızda yüzlerce türü olan
uyuşturucu-uyarıcı ilaçların tümünü değil, özellikle en yaygın olan türleri ve
etkilerinin neler olduğuna ilişkin “Bağımlılık Tedavi Merkezi”nin verdiği
bilgileri sizlerle paylaşacağız. Ki, “bir denemede bir şey olmaz” diyerek
hataya düşülmesin.
Esrar (Ot, THC, Hint keneviri):
Esrar hint kenevirinden elde edilir.
Ot parçaları veya kahverengi, preslenmiş kalıplar halinde satılır. Sigara gibi
sarılarak ve sigara tütüne karıştırılarak içilir. Kullanıcılar arasında “joint”
,“ot” ya da “marihuana” adı ile anılır. Bazen dumanını içe çekme yoluyla da
kullanılır. Buna “kova” adı verilir.
İçildikten sonra gevşeme, konuşkanlık
ve renk algısında artma gelişir. Esrar alındığı zaman yağ dokusunda birikir.
Bunun sonucu esrar alındıktan bir hafta sonra bile, etkin maddenin %50’si hala
bedende bulunmaktadır.
Esrarın bellek üstüne etkisi çok
fazladır. Unutkanlıklara yol açar. Kişinin düşünme ve öğrenme yetisini azaltır.
Refleksler ve koordinasyonu bozar. Kişinin sorun çözme yetisini bozar.
Bonzai:
Sentetik Esrar (Sentetik THC, Bonzai,
Jamaican, Jamaican Gold vb);
Sentetik esrar (Sentetik THC, Bonzai,
Jamaican, Jamaican Gold vb), esrara benzer etkilere neden olan sentetik bir
psiko aktif maddedir. Bonzai, Jamaican Gold, spice, Jamaican gold extreme,
black magic, black mamba, K2 adları ile anılır. Kurutulmuş, parçalanmış bitki
ve kimyasal ekler zihin değiştirici etkiden sorumludur.
Bonzainin (Sentetik THC, Jamaican,
Jamaican Gold vb) değişik bitkilerden elde edilen doğal bir madde olduğu
şeklinde yanlış bir bilgi, kullananlar arasında kabul görmektedir. Oysa bu
yanlış bir bilgidir. En yaygın kullanılan ismi ile bonzai (Sentetik THC,
Jamaican, Jamaican Gold vb) bazı kurutulmuş bitkileri ihtiva eder, ancak
yapılan analizler aktif etken maddenin sentetik kannabinoid olduğunu
göstermektedir.
Uzun bir süre bonzai, Jamaican
(cameyikın) olarak bilinen madde internet kanalı ile temin edilmiştir. Ancak
yüksek bağımlılık potansiyeli olan ve hiçbir tıbbi yararı olmayan bu madde 2011
yılında yasadışı maddeler sınıfına alınmış ve alınması, satılması, kullanılması
ve bulundurulması suç kapsamında değerlendirilmiştir.
Bonzai kullanımı gençler arasında
giderek yaygınlaşan bir maddedir. Bu maddenin bitkisel yani doğal olduğunu
düşünmeleri, kimyasal içeriği ve zararlı etkileri konusunda yeteri kadar
bilgiye sahip olmamaları ilk denemede etkili olabilmektedir.
Eroin (Opiyat)
Eroin açık kahverengi toz şeklinde
satılan bir maddedir. Eroinin saflığı arttıkça rengi beyazlaşır. Küçük torbalar
halinde satılır. “Toz”, “Beyaz”, “H (eyç)” adları ile anılır. Afyondan elde
edilir.
Bir iki hafta süre ile düzenli
kullanıldığında bağımlılık oluşturur. Bazı duyarlı kişilerde ilk bir iki
kullanımdan sonra bile bağımlılığa neden olabilir. Çok hızla tolerans gelişir.
Bu nedenle doz artırımı çok ileri öldürücü düzeylere kadar varabilir.
Bu kişilerin beslenmeleri yetersiz
olduğu için sağlıkları bozulur. Kabızlık çekerler. En önemli sorunlardan biri
enjektör paylaşımı ile ortaya çıkar. AIDS, Hepatit gibi virüsler kişiye
bulaşır.
Eroin yüksek dozda alındığında ölüm
ile sonuçlanabilir. Göz bebeklerinin toplu iğne başı kadar küçük olması,
solunumun yavaşlaması ve koma hali bu durumun belirtileridir.
Kokain taş:
Kokain beyaz renkli, toz şeklinde bir
maddedir. Çoğunlukla buruna çekilerek kullanılır. Buharının içe çekilmesi,
sigara ya da enjeksiyon tarzında da kullanılıyor. Piyasa fiyatı oldukça yüksek
olduğu için, genellikle ekonomik durumu
iyi olanların kullandığı bir maddedir.
Bağımlılık yapıcı etkisi çok
fazladır. Tek bir kullanımdan sonra bile bağımlılık yapabilir.
Yoksunluk belirtileri arasında ruhsal
çöküntü, halsizlik güçsüzlük, çok uyuma, mutsuzluk hali sayılabilir. Eğer bu
madde uzun süredir kullanılıyorsa bu etkiler bir hafta sürer.
Ecstasy (Ekstazi):
Ecstasy genellikle tablet ve kapsül
şeklinde satılır. Beyaz, kahverengi, pembe ya da sarı tabletler ya da
kapsüllerdir. Bazılarının üstünde kuş, kalp gibi resimler vardır. “Beyaz
kumrular, Mitsubishi, 007, pıt” gibi çeşitli adlarla anılır.
Etkileri amfetaminlere benzer.
Uykusuzluk ve geçici paranoyaya (aşırı kuşkuculuk) neden olabilir. Kalp
rahatsızlığı, yüksek tansiyon, sara hastalığı olanların bu maddeyi kullanmaları
ciddi sorunlara ve hatta ölüme neden olur. Aşırı hareketten dolayı su kaybı,
beden ısısında aşırı yükselme ölüme neden olur.
Amfetamin:
Hap ya da beyaz toz halinde bulunur.
Ağızdan, burundan ve damardan alınmaktadır. Türkiye’de yasal olarak
bulunmamakla birlikte halen tıbbi kullanımı olan ilaçlardır. Captagon, Ritalin,
Dexedrine bu ilaçlardan bazılarıdır.
Amfetamin alımını takiben şizofreni
benzeri bir tablo gelişebilir. Yoksunluk belirtileri arasında sıkıntı,
mutsuzluk ve çöküntü hali, güçsüzlük, hareketsizlik, kabuslar, fazla uyuma,
başağrısı, terleme, mide ve kas krampları yaşanmaktadır.
Amfetamin kalp damarlarını
tıkanmasına, beyin damar hastalıklarına, şiddetli hipertansiyona ve iskemik
kolitise (barsakların oksijensiz kalması) neden olur.
LSD:
LSD (lysergic acid diethylamide) elde
ediliş biçimine göre sentetik, kullanıldığında oluşturduğu etkilere bakılarak
da halüsinojen olarak sınıflandırılır. LSD, çavdarmahmuzu denilen bitkiden
çıkarılan bir öğedir. LSD’nin halüsinojen olarak sınıflandırılmasının nedeni,
kişinin gerçek algılarında bozulma yaratarak, gerçek gibi gözüken ama gerçekte
olmayan imajları görmesine, sesleri duymasına ve dokunsal duyumlar algılamasına
yola açmasıdır.
LSD’nin etkilerini tahmin etmek
güçtür, etkileri bireye özgüdür. Fizyolojik olarak ilk görülen etki, göz
bebeklerindeki genişlemedir. Kan basıncında artış, titreme, ağızda kuruluk,
mide-barsak faaliyetlerinde artış, iştah azalması, uykusuzluk ve kontrol
edilemeyen gülmeler görülür.
Nitritler (Poppers):
Amil nitrit, btil nitrit, alkil
nitrit isimli maddeler kullanıcılar arasında “poppers” olarak
adlandırılmaktadır. Özel amaçlarla yasa dışı üretimi küçük şişelerde satılır.
Bununla beraber deri temizleyicilerde, video kafası temizleyicilerinde, oda
temizleyicilerinin de içinde bulunmaktadır. Genel olarak uçucu madde kapsamında
değerlendirilir.
Sonuç:
Uyuşturucu madde kullanımı % 80
nispetinde 12–20 yaşları arasında başlamaktadır. Bu dönem ergenlik-delikanlılık
dönemi olarak bilinen riskli bir dönemdir. Bu dönemde gençlerde, "bana bir
şey olmaz." düşüncesi hâkimdir ve geçler bu dönemde genellikle farklı
şeylere özenti duyarlar. Eğer ailede uyuşturucu kullanan varsa, kişi derin bir
stres yaşıyorsa, çevre kötü şeyleri teşvik ediyorsa ve genç manevi değerlerden
yoksunsa risk daha büyük demektir. Bu kişiler her an uyuşturucu tuzağına
düşebilir ve madde bağımlısı hâline gelebilir. Bu açıdan çocukların
terbiyesinde bu konuların yer alması, arkadaş çevresinin sağlam ve müspet
tutulması, onlara iyi bir şuur kazandırılması mühimdir. Neredeyse
Türkiye’nin tüm illerine yayılan uyuşturucu tuzağına karşı çocuklarımızı İslam
atmosferi içerisinde bilinçlendirmemiz gerekmektedir.
Zaman göstermiştir ki; laik sistemin
vermiş olduğu eğitim toplumları geliştireceğine daha da bozmuştur. Bugün
özellikle Ak Parti Hükümeti’nin övünerek bahsettiği “her il’e bir üniversite”
projesi tüm illerde yozlaşmaya ve fuhşiyatın artmasına neden olmuştur. Yine
uyuşturucu kullanma noktasında Üniversite mezunu ve okuyanların sayısı
azımsanmayacak derecededir. Özellikle suç şebekeleri de uyuşturucu kullanmak
suretiyle birçok suça karışmakta ve topluma zarar vermektedir. Yine kimi Anne
ve Baba’ların dahi bu zehri kullanmaya devam ettiklerine ilişkin araştırma
raporlarına yansımaktadır. Böyle bir ortamda yetişen çocukların nasıl bir insan
tipi ile topluma karışacağını varın siz hesap edin.
90 yıllık laik-demokratik sistemin
vermiş olduğu hürriyet anlayışı bugün toplumları ifsad etmeye, gençlerin
gençliğini heder etmeye devam ediyor. Allah korkusundan uzak, hiçbir kıymete
değer vermeyen, mala, cana, iffet ve namusa önem vermeyen fertler üretmeye
devam ediyor. Uyuşturucu tedavi merkezleri açmak ya da mahkemeler yolu ile
bunun önüne geçmeye çalışıyor-muş gibi davranmak sadece bir aldatmacadır.
Toplumu ifsad eden, gençliği
uyuşturup bir mum gibi eriten bu zehrin böylesine yayılmasının sebebi azgın,
doymak bilmez Kapitalist nizamın tatbik edilmesinden dolayıdır. Ortaya çıkan bu
durumun sorumluları ise yöneticilerdir.


Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış