KAPİTALİZM DOĞASI GEREĞİ KUSURLU VE KRİZLERE GEBEDİR

Prof. Dr. Ahamed Kameel Mydin Meera

Kuşkusuz, özellikle ekonomi, siyaset ve çevre alanlarında bazı güçlü mega eğilimler yer almaktadır. Küresel olarak ekonomik ve parasal krizler çok sık gözlemlenirken jeopolitik gerilimler de her yerde artmaktadır. Bu yüzden, dünyanın hemen hemen her yerinde küresel uyanmalar da gerçekleşmektedir. 1990’ların başında sosyalizm çöktükten sonra kapitalist hegemonyanın “tek” süper gücü ve bayraktarı olan ABD’nin, doğası gereği kusurlu ve krizlere eğilimli olan kapitalizmin kalesini tutamadığı görülmektedir. Bu makale, bu fenomenin arkasında önemli ölçüde “fiat money” itibarî para yani karşılıksız kâğıt para ve borç tabanlı para sisteminin olduğunu savunuyor.

Ribâ, İslâm’da şiddetle kınanmış ve yasaklanmış olan bir şeydir. Kur’an-ı Kerim’in, müminleri Allah ve Rasulü ile savaşla tehdit ettiği tek konudur.[1] Ribâ meselesi, Orta Doğu’daki hükûmetlerin çöküşüne ve ABD, Avrupa ve Japonya gibi büyük gelişmiş ülkelerin ekonomilerini, -örneğin; borç krizi, kalıcı (ekonomik, iktisadi) durgunluk, işsizlik, evsizlik vb. gibi- ciddi sosyo-ekonomik sorunlarla karşı karşıya bırakmıştır. Çoğu ülkede kalıcı enflasyon vardır ve mesela konut satın almak gittikçe imkânsızlaşmaktadır. Özellikle her ekonomik krizden sonra zenginlik ve gelir dağılımındaki eşitsizlik daha da artıyor, fakirler daha da fakirleşirken zenginler daha da zenginleşiyor. Şu an dünyanın en zengin 8 kişisi, en fakir 3,6 milyar insanın toplam servetinden fazla bir servete sahip.[2] Avrupa’daki borç krizi, tek para birimi olarak euroyu da tehdit etmektedir ve hatta Avrupa Birliği’ni parçalayabilecek boyutlara ulaşmıştır.

Yukarıdakilerin hepsine katkıda bulunan en önemli faktör, “fiat money” (itibarî ve karşılıksız para) ve bileşik faize dayanan küresel para sistemimizin yapısıdır. Bununla ilgili geçerli para sisteminin üç ana özelliği vardır.

1- Kâğıt para ve kaydî paranın da dâhil olduğu “Fiat money veya itibarî para”

2- Bankalara, ellerindeki mevduattan çok daha fazla miktarda kredi vermelerine müsaade eden kısmi rezerv bankacılığı (KRB)

3- Faiz

Bu üç özellik sayesinde günümüzün ticari bankaları, dolaşımda olan paranın %90’ını hiç yoktan oluşturmakta ve başkalarına faiz karşılığında borç vermektedir. Bu çerçevede faaliyet gösteren İslâmi bankalar da parayı aynı şekilde oluşturmaktadırlar. Bileşik faiz, matematiksel olarak bir üstel fonksiyondur ve para ve borcun reel sektörün büyümesinden kat kat daha fazla artmasına neden olur. Bu üç özellik birlikte başka bir önemli özelliği beraberinde getirmektedir ki bu da toplam borçtur. Yani borç artı faiz giderlerinin geri ödenmesi mümkün değildir. Çünkü ödenmesi gereken faiz, para olarak piyasada yok. Başka bir deyişle, borç temerrütleri aslında sistemin kendisinden kaynaklanmaktadır. Kapitalizmin temel sorunlarından birisi burada yatmaktadır.

Şekil 1: Para ve Borç Üstel Büyüyor ve Reel Ekonominin Büyümesini Aşıyor

 

Para ve borç reel ekonomiyi aştığında fark; enflasyon, borsa ve emlak balonları gibi ve zengin ile fakir arasında açılan bir boşluk şeklinde ortaya çıkar. Bu süreçte bireyler, işletmeler ve hükûmetler giderek borçlanmış hâle gelirler (bkz. aş. Tablo 1, 2014 verileri). Malezya’nın toplam borcunun GSYİH’ya oranı %222’dir, Türkiye’nin ise %104’tür. Ortalama borç düzeyi, ekonominin borcu karşılayabildiği bir eşik düzeyine ulaştığında “çöküş” başlar. Mülk hacizleri çığ gibi gelir ve böylece paranın yok edilmesi de başlamış olur. Bu da ekonomik durgunluk (resesyon), işsizlik ve benzeri şeyleri beraberinde getirir. Her krizden sonra zenginlerin daha da zenginleşmesinin nedeni işte budur. Sürekli (nakit) para sıkıntısı, işletmelerin her zaman rekabetçi bir hâlde olmasına neden olurken öte yandan insanların yaşam standardının korunabilmesi için reel ekonominin sonsuz büyümeye ihtiyacı vardır.

Tablo 1: Bazı Dünya Ülkelerinde GSYİH’nın Yüzdesi Olarak Toplam Borç Verileri (2014)


Kaynak: Haver Analytics; ulusal kaynaklar; World Economic Outlook, IMF; BIS; McKinsey Global Institute analizleri

Japonya gibi -çalışkan ve zeki insanlara sahip olan- bir ülkenin ekonomisinin yirmi yıldan beri gerilemesinin nedeni budur. Reel ekonomide, bu tür insanların borcu yerine ellerinde birikim olurdu ve fazlasını başkalarına borç verme imkânına sahip olurlardı. Ancak, bu borç tabanlı fiat money sisteminde Japonya, borç/GSYİH oranına göre; %234’ü devlet borcu olmak üzere %400 toplam borç ile aşırı derecede borç batağına saplanmış bir ülke hâline gelmiştir. Aslında devlet borcu da halkın borcudur. Sonuçta bu da halkın birikmiş servetlerini hükûmete veya alacaklılara aktararak halka ait milli tasarrufları yok edebilir. Nihayetinde devlet borcunun yine halktan elde edilen gelir ve toplanan vergilerle ödenmesi gerekecektir. Örneğin, Yunanistan’ın durumunda halka uygulanan acımasız kemer sıkma önlemlerinin nedeni budur. Borç krizi, Avrupa Para Birliği’nin varlığını bile tehdit etmektedir. Bankalar “iyi” dönemlerde faiz tahsil ederken “kötü” yani temerrüte düşülen dönemlerde, teminat şeklindeki gerçek varlıkları toplar.

Bu nedenle, fiat money ile birlikte bileşik faiz, kapitalizmin kendi yıkımının tohumunu oluşturmaktadır. Bu sistem, halkın içinden küçük bir azınlığı güçlendirirken halkın çoğu için ekonomik mahrumiyet, enflasyon, sosyal eşitsizlik, yüksek suç oranı, ahlaki değerlerin erozyonu, azalan nüfus, başkaları için sevgi ve merhamet duygularının aşınması gibi apaçık bir felakete neden olmaktadır.

Dolayısıyla böyle bir para sistemi ile mekâsidü’ş-şerîanın (şeriatın maksatlarının) serveti koruması gerçekleştirilemez. Bu aynı zamanda, diğer maksatlara ulaşılmasını tehlikeye atmaktadır. Gerçekten de 19. yy. ortasından Müslümanların ve Malezya’daki yerli halkın önceki dönemlerde var olan üstün ekonomik gücünün kaybedilmesi, sömürgecilerin fiat money ve ribâ tabanlı bankacılık sistemini başlatmasıyla olmuştur. Daha sonra Müslümanlar 100 yıldan uzun bir dönem boyunca mâli olarak dışlandılar. Şimdiyse siyasi egemenliklerini de kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyalar. 1997 Doğu Asya krizi sırasında, spekülatif döviz saldırıları ve arbitraj işlemleri aracılığıyla Malezya ekonomisi büyük bir soyguna uğradı. Sadece döviz manipülasyonu yoluyla Malezya ekonomisinden milyarlarca dolar değerinde ringgit (Malezya para birimi) ve varlık yağmalandı.

Aslında tarihsel olarak İslâm dünyası da ribâya bulaşıp daha sonrasında fiat money sistemini benimsedikten sonra egemenliğini yitirmiştir. Uluslararası fiat money ve rezerv sistemi aracılığıyla Müslüman ülkelerden çok büyük miktarda kaynak, özellikle petrol yağmalanmıştır.

“1875 yılında, Osmanlı Hilâfet Devleti’nin nominal kamu borcu 200 milyon sterlin iken yıllık faiz ve anapara ödemesi 12 milyon sterlin ile milli gelirinin yarısını aşmıştı.”[3]

Fiat para sisteminin yukarıda belirtilen tüm sorunları, Prof. İmran Khan Nyazee’nin kitabında şu söylediklerine atfedilebilir:

“Gerçek şu ki İslâm hukukunun harfiyen benimsenmesi hâlinde kâğıt para [fiat money] ile yapılan tüm işlemler geçersiz hâle gelecektir.”[4]

Yukarıda tartışılan tüm sorunların çözümü, daha önce bahsedilen modern para sisteminin üç ribevî özelliğinin ele alınmasında yatmaktadır. Fiat para ile KRB, birlikte paranın doğasını belirlerken, KRB ve faiz uygulaması, borç endüstrisinin özelliklerini belirlemektedir. Dolayısıyla, sunduğumuz çözümler ne olursa olsun kullanılan paranın niteliğini ve sözleşmelerin risk profilini ele almalıdır. Çözüm, -Şekil 2’de gösterildiği gibi- para ile reel sektörün birbirine paralel bir şekilde büyümesini sağlamalıdır.

Bu bağlamda öne çıkan sorular şunlardır: Fiat para hâlâ İslâmi sistemin bir parçası olabilir mi? Yoksa paranın, altın dinar ve gümüş dirhem gibi aslî bir değeri olması mı gerekiyor? İslâmi bankalar fiat money ve kısmî rezerv bankacılığı sistemi ile çalışabilir mi? Hatta bankalara gerçekten ihtiyacımız var mı? Dijital para, e-ticaret, e-cüzdan vb. gibi modern araçları kullanmaktan kaçınamayacağımıza göre tüm bunlar İslâmi bir parasal çözüme nasıl dâhil edilebilir? Kripto para birimleri günümüzde gittikçe popüler hâle geliyor, dolayısıyla İslâmi bir sistem, Blockchain teknolojisine dayanan bu tür para birimlerini benimseyebilir mi? Bu çözümler herhangi bir siyasi tehdit veya etki doğurabilir mi?

Şekil 2: Reel Ekonominin Büyümesini Aşan Parasal Büyümeye Çözüm

 

Sonuç olarak, şu anda içinde bulunduğumuz istikrarsız küresel sosyo-ekonomik-politik-çevresel durumun fiat money ve bileşik faizli para sistemine dayandığı açıktır. Bu nedenle, Albert Einstein’ın bir zamanlar, evrendeki en büyük kuvvetin bileşik faiz olduğunu açıkça ifade etmiş olması şaşırtıcı değildir. Şu an insanlık tarihinin bir dönüm noktasında bulunmaktayız ve kendimizi mutlak yıkımdan kurtarmak istiyorsak bu insan yapımı “yıkıcı güç” ile cesurca ve acilen yüzleşmek zorundayız. İnşaAllah İslâm dünyası böylece, sömürge döneminden kalan ribevî para sistemini düzelterek Allah’ın nimetlerine ve de eski görkemine tekrar kavuşabilecektir.



[1] Bakara Suresi 279

[2] Oxfam, 2019

[3] Christopher Clay, Gold for the Sultan, IB Tauris 2000

[4] Nyazee (2008), The Concept of Ribâ and Islamic Banking, Advanced Legal Studies Institute, sayfa 129.

 


Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış

Yorum Yaz