Kuşak Tanımları, Özellikleri ve Sorunları

Nazmiye Bolat

Son yıllarda oldukça popüler olan ve davranışsal kodlarla çerçevesi çizilmeye çalışılan sosyal kuşak tanımını, özelliklerini ve sosyoekonomik alanda neden referans alındığını siz değerli okurlarımıza kısaca ifade etmeye çalışacağım. Kuşaklararası sorunları tetikleyen unsurların, çıkar çatışmasından mı yoksa dönemler arası farklılıklardan mı kaynaklandığının analizini yapacağımız bu makalede günümüz kuşak anlayışına eleştirel bir bakış açısı sunacağız.

Öncelikle isterseniz “kuşak” tanımından başlayalım. “Belirli tarihsel zaman aralıklarında doğan, yaşadıkları dönemin ekonomik ve sosyal davranışlardan etkilenen bireylerin yaşadıkları döneme ya da belirli bir sosyal kümeler oluşturmak için yapılan tanımlamalara” “kuşak/jenerasyon” veyahut bir diğer ismiyle “nesil” denilmektedir.

Kavram üzerinde sosyoloji ve felsefe alanlarında da tanımlamalar yapılmıştır. Misal; sosyoloji alanında “kuşak” kavramı “yaklaşık olarak 25-30 yıllık yaş kümelerini oluşturan bireyler öbeği” olarak tanımlarken felsefede; “Aşağı yukarı aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın koşullarını, dolayısıyla da birbirine benzer hüzünleri ve sevinçleri yaşamış kişilerin oluşturduğu topluluklar” diye tanımlıyor.

Sosyal kuşakların çıkış tarihine kısaca değinmek gerekirse…

Sosyal kuşaklar; doğum tarihi, 1925 olanlardan sonra araştırılmaya başlanmıştır. Bu araştırmada, 1925 yılından bu döneme kadar doğan insanların dönemsel davranışları anlamak konu edinilmektedir. Fakat kuşak kavramının ilk ortaya çıkış tarihi daha eskidir. 1830-1840 yılları arasında bu alanda araştırmaları başlatan ilk düşünür, ünlü Sosyolog Auguste Comte olmuştur. Ayrıca Fransız Hekim, Filozof, Dilbilimci ve Siyaset adamı olan Emile Littre (1863) için; “belirli bir yaş aralığındaki insanların aynı davranışlarda bulunduğunu” ileri sürerek “jenerasyon” kavramını bu minvalde ilk tanımlayan düşünürdür, diyebiliriz. 19 Yy. başlarında ise kavram, akademik alanda şekillenmeye başlamıştır. Alman Sosyolog Karl Mannheim (1928) “Jenerasyon Sorunu (Das Problem der Generationen)” adlı makalesinde kuşak kavramını işlemiştir. Günümüzde popüler olarak kullanılan ve birçok araştırmacının, kurumsal yapının esas aldığı kuşak dönemleri ise William Strauss ve Neil Howe tarafından geliştirilen “Strauss-Howe Kuşak Kuramı”na aittir. Teorilerinde Amerikan ve Batı tarihi dönemlerini incelemiş ve bu dönemler üzerine oturtulmuş bir kuşak döngüsü anlatılmaktadır.

İslâm düşünürleri, Batılı pozitivist düşünürlerin yaşa dayalı kuşak tanımının aksine bu kavramı, Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem efendimizin yaşadığı dönemdeki uygulamalara şahitlik etmiş “sahabe” dönemine, daha sonra sahabenin uygulamalarına şahitlik etmiş “tâbiîn” dönemine ve sonrası dönemlere şahitlik etmiş “tebe-i tâbiîn”, ”fukaha” vs. dönemlere ayırmaktadır. Batı düşüncesi, yaşa ve zorlama tezlerle biyolojik evrelere bina ettiği kuşak dönemlerini daha ziyade müşteri davranış özellikleri bağlamında merkeze alırken, İslâm kültürünün Allah’a ve Rasul’üne bağlılık ve hukuk normları üzerinden meseleyi değerlendirdiğini söyleyebiliriz.

Bu girişin ardından, günümüzde yapılan kuşak ayrımları ve özelliklerinden kısaca bahsedelim.

Kuşak teorisinin vakıa tespiti doğru yapılmıştır zira kuşakların yetişmesine katkı sağlayan iç-dış faktörler (aile, arkadaş, eğitim, ekonomi, siyaset, teknoloji vs.) doğal bir farklılığın oluşmasına sebep olmaktadır. Misal; dedemin dedesinin yemek yeme alışkanlığı ile benim yemek yeme alışkanlığımın aynı olmaması doğal bir farklılıktır. Bu doğal farklılık sebebiyle her nesil bir önceki neslin -amiyane tabir ile- oturup kalmasını, yeme-içmesini ve iş yapış şeklini eleştirmiştir.

Kuşak eğitimlerinde Aristo’nun sıkça kullanılan sözü de aslında bu doğal farklılığın her çağda olduğunu ve olacağını bizlere anlatmaktadır. Dolayısıyla her nesil “günümüzün gençleri öyle gençler oldu” diyerek şu ve benzer ifadeleri kullanmaktadır: “Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar, yetişkinlere karşı saygısızlar, ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar.” Buna benzer birçok söz, MÖ’den bu yana yeni nesillere söylenegelmiştir.

Peki, kuşakların yetişme tarzları, içlerinde bulundukları siyasi ortam ve sosyoekonomik değişiklerden kaynaklanan farklılıklar nelerdir? Bu farklılıkların çatışma ve çelişki oluşturma özelliği var mı?

Günümüz sosyal kuşak araştırmaları, 1925 yılından bugüne kadar doğan bireyler üzerinde yapılan gözlemlerde kuşakları genel olarak beş başlıkta tanımlamaktadırlar:

1925-1945 Sessiz Kuşak: Başka bir ifadeyle “Gelenekçi Kuşak” denilmektedir. Bu kuşakta doğanlar Birinci Dünya Savaşı sonrasını ve İkinci Dünya Savaşını görmüş bireylerden oluşmaktadır. Türkiye açısından özellikle Cumhuriyet döneminde ve tek partili dönemde doğan bireyler olarak nitelendirilir. “On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan” sözlerinin hayat bulduğu dönemi işaret eder. Sessiz Kuşak’ı ekonomik burhanı yaşamış, günümüzün büyük nineleri ve dedeleri oluşturmaktadır. Baskıcı rejimleri görmüş olan bu kuşak, baskılara boyun bükmek zorunda kaldıklarından dolayı uzmanlar tarafından uyumlu özelliği ile tanımlanmaktadır. Günümüzde sayıları azaldığı ve sosyal hayatta aktif olamadıklarından dolayı araştırmacılar için değer üretmediği düşünülmektedir. Bu kuşağı, İngiliz hayranı, mevcut otoritenin uygulamalarına koşulsuz boyun eğdiklerinden dolayı “Gelenekçi” olarak adlandırabiliriz. Hilâfet Devleti yıkıldıktan soran beşerî sistemlerin kurulmasına destek oldukları söylenebilinir. Dünya genelinde yaşanan açlık, kıtlık, işsizlik ve savaşları bizzat yaşadıklarından dolayı beka duygusu baskın bir kuşaktır.

Sesiz kuşağın davranış özellikleri:

  • Otoriteye sadıktır ve direktif beklemektedir.
  • Düzene itaat eden bir yapıları vardır.
  • Disiplinli, pragmatik ve istikrar arayışındadır.
  • Güven duygusunu önemserler.

1946-1964 Baby Boomers Kuşağı: “Bebek Bombardımanı” ya da “Bebek Patlaması” olarak tercüme edilir. Kapitalist dünya düzenin kurulma aşamasında katledilen insan sayısı dünya nüfusunu azalttığından dolayı bu yıllar, bireylerin doğuma teşvik edilmesiyle birlikte dünya nüfusunun en hızlı artış gösterdiği yıllardır ve bu isimle adlandırılmıştır.

Günümüzde, en yaşlısı 75, en genci 57 olan bu kuşak; dünyada insan hakları hareketlerini, radyonun altın çağını, Türkiye’de ise ihtilali ve çok partili döneme geçiş sancılarını yaşayan kuşaktır. Sadakat duyguları yüksektir. Kanaatkârdırlar; aynı yerde uzun süre çalıştılar. Teknoloji kimine yakın kimine uzak oldu; çok benimseyemediler. İçlerinden en idealistleri toplumsal haksızlıklara isyan edip “68 gençlik hareketlerinin” kahramanı olurken, büyük çoğunluk hayattan beklediklerini elde ettiğini düşünerek tatmin ve mutlu oldu. 2000lerde artık yaşları 50yi geçmişti. Ceplerinde paraları vardı; kaliteli yaşamın ömrü uzattığını düşünürler; “iyi yaşlanmak” hatta mümkünse yaşlanmamak için çaba sarf ettiler. Son yirmi yılın siyasi iktidarını belirleyen ve alışveriş tercihleriyle star olan kuşaktır.

Baby Boomers Kuşağı’nın davranış özellikleri:

  • Uyumlu ve yönetimsel yaklaşımları sorgulamazlar. “Her şey ‘tıkırında gidiyorsa’ sorun yok” diye düşünürler.
  • Kuralcı olarak tanımlanır.
  • Bir önceki kuşağın kaygılarından dolayı refaha, mal ve hizmetlere özlem duygusu ağır basan bir kuşaktır.
  • İşkoliktir; hırs ve iş yerine aşırı bağlılık eğilimleri yüksektir
  • Az ile de yetinmeyi bilirler
  • Kanaatkâr ve aynı zamanda bir yerde uzun yıllar çalışabilir yapıları vardır.

1965-1979 X Kuşağı; Bu kuşak “Solo Test Kuşağı” olarak da bilinir. Kuşağı “X (Bilinmeyen)” olarak tanımlamalarının sebebi, önceki iki kuşağın kurdukları sistemi değiştirme eğilimleri olma ihtimalinin yüksek olmasıdır. Bu dönem kapitalizme karşı İslâmcı hareketlerin, sosyalist hareketlerin revaçta olduğu bir dönemdir. Bu sebeple “X Kuşağı” sert telkin ve eleştirilerle büyütülen bastırılmış bir kuşaktır. Solo Test’in sonuçlarından anlayacağınız gibi X Kuşağı basit bir oyunda başarısız olduğunda “gerizekalı”, “aptal”, “beyinsiz” ithamlarıyla ve depolitize olarak büyütülmüştür. Dünya bu dönemde petrol krizi ve 68 kuşağını yaşarken, Türkiye’de Sağ-Sol çatışması, 1980 darbesi yaşanmıştır. Bir önceki jenerasyon tarafından “aman evladım olaylara karışma” denilerek büyütüldüler. Peki bu kuşak iş yaşamına ve toplumsal statülere ulaşınca ne yaptı? Tabii ki olaylara karışmamayı, liderlik özelliklerini bastırmayı tercih etti. “Olaylara karışmak için” ise eğitimini tamamlamayı, müdür olmayı, genel müdür olmayı, yüksek seviyeleri gelmeyi bekledi. Bu sebeple bu jenerasyon, Türkiye’de kitleleri peşinden sürükleyecek, güçlü, siyasi bir lider çıkaramamıştır.

Günümüzde Türkiye nüfusunun %20’sini oluşturan X Kuşağı, ilk renkli televizyonu, ilk e-maili, ilk cep telefonunu deneyimleyen kuşaktır. Bu kuşakta kadınların iş gücüne aktif katılım sağladığı gözlemlenmektedir. Aileler büyük aile tipinden çekirdek aileye evrilip daha az çocuk sahibi oldular. Para odaklı ve bireycilik ön plandadır. Boşanma, HIV, uyuşturucu bu yıllarda topluma sirayet etti.

X Kuşağı’nın davranış özellikleri:

  • Otoriteye saygılıdır.
  • Aidiyet duygusu güçlü ve sadıktır. Fakat daha iyisini bulduklarında değişikliği kabul edebilirler.
  • Disiplinli ve çalışkandır.
  • Zorluklarla mücadele ederek büyütüldükleri için sabırlı ve kıymet bilirler.
  • İş yerinde kurallara uyar ve çalışma saatlerine özen gösterirler.
  • Yaşamak için çalışmanın gerektiğini inanırlar

1980-1999 Y Kuşağı: Soru sormayı ve sorgulamayı seven bir kuşaktır. Soru sormayı çok seven bir kuşak olduğu için ismini de bu özelliğinden alır. İngilizcede “neden-niçin” anlamına gelen “Why” soru ekinin son harfindeki “Y” harfinin uzatılmasından gelmektedir. Ülkemizde bu kuşağın soru kalıbı olan “nasıl yani?”, popüler kültürün malzemesi olmuştur. Bu özelliğinden dolayı önceki kuşakların oluşturduğu hiyerarşiyi anlamsız bulurlar. Önceki nesillerin kurmuş olduğu sistemlerin kurallarını çok kolay kabul etmezler. Toplumsal hayata katılımlarıyla önceki kuşakların sormadığı soruları sormaktadırlar. Kendini rahat ifade ettiği için önceki nesiller tarafından bazen saygısız, bazen kıymet bilmeyen, bazen de büyüklerini zorlayan ve bunaltan bir nesil olarak, şikâyet konusu olabiliyorlar.

Bu kuşağın döneminde dünyada; 11 Eylül, internet-teknoloji, çok kanallı TV, küreselleşme gibi gelişmeler yaşandı. Türkiye’de de refah ve siyasi kriz dönemlerinin yaşandığı bir döneme şahitlik ettiler. Bir önceki nesiller gibi Türkiye’de yağ kuyruklarını, benzin sıkıntısını yaşamadılar. Yapılan araştırmalara göre; Türkiye nüfusunun %32’sini oluşturan Y Kuşağı, başarılı olmak için önce mutlu olunması gerektiğine inanıyor. Yaşamda denge kuralına göre; 8 saat çalışmak, 8 saat yaşamak, 8 saat uyumak olarak hayatlarını formüle ederler.

Y Kuşağı’nın davranış özellikleri:

  • Sadakat önceki nesillerle benzerlik göstermiyor.
  • Özgürlüklerine ve bağımsızlıklarına daha sadık oldukları söylene bilinir.
  • Kurallara uymaktan ve otoriter yapılardan hoşlanmıyorlar.
  • Sosyal medyada aktif bir kuşaktır.
  • İstedikleri olana kadar direnirler.
  • Eş zamanlı olarak birkaç işi birden yapabilirler.
  • Teknoloji onlar için hayatlarında pek çok şeyin simgesi.
  • Sosyal mekânlara katılmak ve çevre yapmak önem arz eder.
  • Eylemde bulunmak ve kitleleşmek için sosyal ağları etkin kullanırlar.
  • Girişimci yönleri yüksektir.
  • Özgüvenleri bir önceki X Kuşağı’na göre daha yüksektir.
  • Kişisel gelişimlerine önem verirler.
  • Yaptığı işi neden yaptığını bilmek ister. Büyük resmi görmek ister.

2000-2020 Z Kuşağı; “Milen Yıldız”, “Kristal Çocuklar” ve “Alfa Kuşağı” gibi farklı isimlerle anılmaktadır. Bu dönemde doğan çocuklara “İnternet Kuşağı” da denilmektedir. Tam bir teknoloji çağı çocuklarıdır. Bulut teknolojisi, bitcoin, akılı telefonlar, tabletler ve teknoloji ile gözlerini açmışlardır. En ufakları bile “anne” demeden akılı telefon kullanmayı öğrenmiştir. Teknoloji ve internet vazgeçilmezleri olduğu için sosyalleşmeyi internet üzerinden yapmayı seviyorlar. Bu sayede aynı anda birden fazla konuyla ilgilenme becerilerini geliştirdikleri söylenebilinir. 2000 ve sonrası yıl arasında doğan bu kuşağın önümüzdeki yıllarda ilk üyeleri çalışma yaşamına girmiş olacaklar. Dolayısıyla bu kuşağın ve sonrasının iş hayatları, sosyal davranışları henüz araştırılmaya başlanmadı. Türkiye’nin %17’sini oluşturmaktadırlar. Kuşağın dönem aralığı henüz tamamlanmadığı için nüfus artış oranına göre bu kuşaktaki insanların sayısının değişiklik göstermesi beklenmektedir. Z Kuşağı’nın ilk üyeleri yaklaşan seçimler de oy kullanacağı için bazı konularda taleplerinin belirleyici rol oynayacağı düşünülüyor.

Z Kuşağı’nın davranış özellikleri:

  • Hızlı ve analitik düşünme yetisine sahipler.
  • Özgüvenleri yüksektir.
  • Ebeveynlerinin bakışı doğrultusunda özgüveni daha da artar.
  • Kendi başlarına bırakılmayı isterler.
  • Yapamayacakları hiçbir şeyin olmadığına inanırlar.
  • Toplumsallaşmadan çok bireyciliğe önem verirler.
  • Çoğu, ailelerinin veya akrabalarının izinden gitmek yerine kendi yollarını çizmek ister.
  • Çaba harcamak, özveri sergilemek onlara göre değildir.
  • Çabuk sıkılır, çabuk vazgeçerler.

 

İster yeni kuşaklar olsun isterse geçmiş kuşaklar olsun nesillerin arasında farklılıkların olması, farklı özelliklere sahip olmaları kaçınılmazdır. Bu farklılıklara baktığımızda, bunların kuşakları çatışmaya sürüklemesinden ziyade gelişime ve değişime sevk ettiği görülecektir. Doğru fikir üzere bağ oluşturmuş bir toplumun içerisinde genç nesillerin dinamik enerjisi ile tecrübeli, olgun nesillerin bir arada olması o toplumun iyilik, afiyet ve izzetini artırır. Hayır ve bereketin olmasına katkı sağlar. Salli ve Barik dualarının İslâm ümmetinin nesilleri için ettiği birer dua olduğunu, her vakit namazında inanan bireylerin bu duaları okuyarak kendilerine şuur kazandırdıklarını unutmayalım.

Kapitalizm, insan fıtratının arızalarını (içgüdü ve uzvi ihtiyaçlarını) tespitte maalesef ki başarı sağlamıştır. Zira o, insanın ihtiyaçlarını nasıl kışkırtacağını iyi bilmektedir. Genç nesiller üzerinde yapılan kuşak araştırmaları da bunlardan birisidir. Kuşakları keskin hatlarda birbirinden ayırmak, bunların çıkarcı, bireyci ve tüketici gruplar olarak ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Dünyada ve Türkiye’de popüler olan kuşak tanımlarının kökü, piyasa araştırmalarından ve insan kaynakları alanından beslenmektedir. Dolayısıyla sosyal kuşakları kategorize eden tüketim anlayışı değişmedikçe bu yüzyılda kuşakların neden birbiriyle çatıştığının gerçek sebebi her zamanda göz ardı edilmeye devam edecektir.

Kuşaklararası çatışmanın gerçek sebebi; geçmiş kuşakların kendi çıkarlarına göre kurdukları nizamların, yasalaştırdıkları kanunların, genç nesillere sundukları fikirlerin, yeni nesli huzursuz etmesidir. Eğer hüküm/nizam koyma işi insana bırakılırsa o nizam değişikliğe, ihtilafa, çelişkiye maruz kalıp insanın huzursuzluğuna yol açar. Bu da insanın ihtiyaçlarını yanlış veyahut sapıkça tatmin etmesine sebep olur.

Bugün bizler adaletten, haktan, hayâdan, izzetten, namustan, canın, aklın ve malın korunmasından bahsedebiliyorsak eğer bu, İslâm’ı bizlere ulaştıran geçmiş nesillerimizin gayretleri sayesindedir. Ne yazık ki 1925’den sonra doğan her nesil, bir parçayı bırakarak İslâm’ı bir sonraki nesle devretti. Seküler hayat tarzı, yeni nesillere çıkarcı olmayı, menfaatine göre hareket etmeyi, özgürlüğü bir itikat olarak aşıladı. İyiyi-kötüyü, güzeli-çirkini ve doğruyu-yanlışı bireyin hislerine ve aklına göre bulması gerektiğini öğütledi. Böylece kuşaklararası çatışma gün geçtikçe şiddetlenerek artmaya devam etti. Kuşak çatışmasının kök nedeni, insanlığı kula kul olmaya mecbur eden kapitalist hayat görüşüdür. Aksi taktirde nesillerin birbirleri arasındaki farklılıkları, Allah’ın rahmeti, bereketi ve fazlındandır.

Osman Gazi’nin kendinden sonraki nesle bıraktığı vasiyeti, kuşaklararası birliğin neyin üzerinde olması gerektiğinin güzel bir örneğini teşkil etmektedir. Osman Gazi, oğlu Orhan Gazi’ye şu cümlelerle vasiyete bulunur:

“Bil ki bizim mesleğimiz, Allah yoludur ve maksadımız da O’nun dinini yaymaktır. Gayemiz, kuru bir cihangirlik değil i’lâ-yı kelimetullah’tır ! Sen de benim yolumdan yürü! Allah’ın ve kullarının hakkını gözet! Senden sonra gelecek nesil, seni kendilerine örnek alsın!”

Nesil endişesini dualar ile süslemiş İbrahim Aleyhi’s Selam’ın duası ile Allah’a sığınalım ve nesillerimizi kapitalist sisteme kurban etmeyelim.

[رَبِّ اجْعَلْن۪ي مُق۪يمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪يۗ رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَٓاءِ] “Rabbim! Beni ve zürriyetimi namaz kılanlardan eyle! Rabbimiz dualarımızı kabul buyur!”[1] 

Mevcut farklılıklarımızın ürettiği gücü, İslâm’ın gücü ile tekrar birleştirip İslâm’ı tekrar yeryüzüne hâkim kılınması için çalışalım.



[1] İbrâhîm Suresi 40


Yorumlar

  1. Rabia Göker

    Allah razı olsun kardeşim ne kadar güzel yazmışsın Rabbim faydalanmayı nasip etsin gençlerimizin de güzel yeteneklerini ortaya çıkartmayı başarmayı bizlere nasip etsin

Yorum Yaz