Türkiye’de son
dönemlerde yaşanan bir dizi gelişmenin ardından taraflar arasında ayrışma ve kutuplaşma
had safhaya ulaştı. Bu ayrışma neticesinde yeni ittifaklar kurulup “oy vermek”
kutsallaştırıldı.
Oy vermenin İslâm Şeriatı
açısında durumunun ne olduğu konusu gölgede bırakıldı. Bu ayrışma ve
kutuplaşmada tarafsızlığını daima koruyan ihlaslı Müslümanların şer’î hükmü
beyan etme, seçimlerde oy kullanmanın haram olduğunu izah etme gayretleri kuşku
çemberine alındı. Şer’î hükme tâbi olunması gerekirken kılıflar uydurma ve
mazeretler öne sürme tek savunma aracı kılındı.
Velhasıl böylesine
puslu ve akılların tutulduğu bir ortamda seçimlere gidilmektedir. Bizler Köklü
Değişim olarak diyoruz ki; bu seçimlerin tek galibi; demokratik nizamdan uzak
duran, harama vesile olmayan Müslümanlardır. Bu seçimlerin tek galibi Allah Subhanehû
ve Teâlâ’nın: “Allah ve Rasulü bir işte hüküm verdiklerinde, inanmış bir
erkekle inanmış bir kadının, işlerini kendi isteklerine göre belirleme hakları
yoktur.” hitabını işittiğinde gönül rızasıyla: “işittik ve itaat ettik”
diyenlerdir.
İşte bu münasebetle
bu ayki sayımızın başlığını “İşittik ve İtaat Ettik” olarak belirledik. Nisan sayımızda
Ahmet Sapa, seçimlerin
vakıasını ele alarak seçim sandıklarının başına koşan Müslümanlara bir yol
haritası çizdi. Ne zaman ki Müslümanlar seçim sandıklarına yaklaşırsa demokrasi
kazanmakta Müslümanlar kaybetmektedir.
Seçimlerle ilgili
tavrımızın doğrudan ahiretimizle alakalı olduğunu ifade eden “Ya Rıza-i İlahi
Ya da…” başlıklı yazısıyla Abdullah
İmamoğlu Müslümanım diyenlerin tavrını nasıl koyması gerektiğini şer’î yönüyle
okuyucularımız için kaleme aldı.
Mustafa Küçük
makalesinde “Paralel Yapı”nın İslâm’a verdiği zararı ele aldı,
Dış siyasetle alakalı
Mahmut Kar Türkiye’nin acınası Suriye politikasını ele alırken, Emrah Akay Orta
Afrika’da yaşananları, Cahit Toprak ise Kırım ve Kırım üzerinden
gerçekleştirilen enerji savaşını konu edindiler.
Yeni konularıyla, zevkle
okuyacağınız Köklü Değişim ayın güncel konularıyla sizlerle buluşuyor.
Köklü Değişim
Suskunluğun kırılma
noktası…