Allah Subhanehu
ve Teâlâ, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem aracılığıyla
İslâm’ı, bir hayat nizamı olarak gönderdi. Bu nizamı tatbik edecek ve bütün
dünyaya taşıyacak bir devletin bulunması da gerekir. İslâm, bu devleti Hilâfet
Devleti kılmış ve onu dünyadaki tüm devlet şekillerinden ayrı olarak kendine
has şekil ve tarzda bir devlet yapmıştır. Onun üzerine kurulduğu rükünleri,
organları, kurum, anayasa ve kanunları ile Allah’ın Kitabı ve Rasulü’nün
Sünneti’nden alınmıştır.
Yani Hilâfet, ikame
edilmesi, hükümlerine bağlanılması, tatbik edilmesi, uyulması, yönetici ve
Ümmet’e vacip olan bir devlettir.
İslâm, ümmet’in
işlerini gözetmeyi Hilâfet Devleti’ne yüklemiş ve devletin gelirleri olan
malların idaresini, bunların harcanmasını ve yürütmeyi ona bağlamış ki işlerin
gözetilmesi, davetin taşınması mümkün olabilsin. O, Devlet maliyesinin
gelirlerini, türlerini ve tahsil keyfiyetinin şer’î delillerini açıkladığı
gibi, hak sahiplerini ve sarf yönlerini de beyan etmiştir.
BEYTU’L MAL
“Beytu’l Mal”
kelimesi, devletin gelirlerinden olan malların toplandığı, içinde divanların
muhafaza edildiği, ödeneklerin çıkarıldığı ve hak sahiplerine malların
verildiği yer (Devlet Hazinesi) anlamında kullanılır.
Şer’î hükümlere
göre, Müslümanların hak kazandığı, harcanacağı yer belli olsa da toprak, bina,
maden, nakit veya mal, Beytu’l Mal hazinesine girmiş olsun veya olmasın her
mal, Müslümanların Beytu’l Mal’inin hakkıdır.
Cihet/taraf
anlamıyla Beytu’l Mal’in ilk kuruluşu, Bedir’de savaşın bitmesi ve ganimetlerde
ihtilafa düşülmesinin ardından Allah’ın şu ayetinin inmesinden sonradır:
يَسْأَلُونَكَ عَنِ الأَنفَالِ قُلِ الأَنفَالُ لِلّهِ
وَالرَّسُولِ فَاتَّقُواْ اللّهَ وَأَصْلِحُواْ ذَاتَ بِيْنِكُمْ وَأَطِيعُواْ
اللّهَ وَرَسُولَهُ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
“(Rasul’üm) Sana
enfali (savaş ganimetlerini) soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah’a ve Rasul’e
aittir. O hâlde siz gerçek müminlerseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin,
Allah’a ve Rasulü’ne itaat edin.”
Beytu’l Mal’in
Divanları ve Kısımları
Kâtiplerin/sekreterlerin
oturduğu sicillerin/kayıtların muhafaza edildiği yere ve aynı zamanda bu
kayıtların kendisine de “divan” adı verilir. Bu iki anlam arasında da bir
birliktelik bulunmaktadır. Beytu’l Mal divanları başlıca iki kısımdan oluşur:
1- Beytu’l Mal’in
gelirleriyle ilgili ve devletin hakkı olan mallar
2- Harcama/giderler
ve devletin ödeme yükümlülüğüyle ilgili mallar.
Gelirler Bölümü
Gelirler bölümü
malın türüne göre aşağıdaki divanları kapsar:
A) Fey’ ve Harac
Divanı:
Müslümanların
geneline ait fey’ olarak kabul edilen devlet gelirlerinin kaydedildiği ve bu
sicillerin korunduğu yerden oluşan divandır. Aynı zamanda, sarf yeri bedel
yoluyla veya maslahat ve hizmet gereği bedelsiz olarak ortaya çıkmış yeni hak
edilmiş olsun, harcaması Beytu’l Mal’in yükümlülüğü altında olan ihtiyaçların
giderilmesi için Beytu’l Mal gelirlerinin yetersizliğinde Müslümanlar üzerine
vacip olan vergilerin gelirleri de böyledir. Bu divanın gelirleri olan mallara Beytu’l
Mal’de özel bir yer tahsis edilir, bunun dışındaki diğer mallarla
karıştırılmaz. Çünkü bu divana ait mallar, Halifenin görüş ve içtihadına uygun
olarak Müslümanların işlerinin yürütülmesi ve maslahatlarının karşılanmasına
harcanır. Fey’ ve Harac Divanı’nın daireleri, divanın gelirleri ve hakkı olan
mallara göre şunlardan meydana gelmektedir:
1- Ganimetler Dairesi:
Ganimetler, Enfal, Fey’ ve Humus gelirlerinden oluşur.
2- Harac Dairesi
3- Araziler Dairesi: Savaşla
ele geçirilen, öşri olan yahut sahibi bilinmeyen araziler ile devlet
mülklerini, kamu mülkiyetini ve Halife tarafından özel olarak koruma altına
alınmış olan arazileri kapsar.
4- Cizye Dairesi
5- Fey’ Dairesi: Sahipsiz
boş araziler, öşürler, maden ve definelerin beşte biri, devlete ait satılabilir
veya kiralanabilir bina ve arazilerin gelirleri ile mirasçısı olmayanın
malından olan gelirlerin kayıtlarını/sicillerini kapsamaktadır.
6- Vergiler Dairesi
B) Kamu Mülkiyeti
Divanı:
Kamu mülkiyetinden
olan malların araştırılması ve işletilmesi, çıkarılması, pazarlanması, gelir ve
gider olarak kaydedilmesiyle ilgili kayıtlar ve malların korunduğu mekândan
oluşan divandır. Kamu Mülkiyeti Divanı, bu malların mülkiyeti ve onlar için
gerekli olan şeylere göre şu dairelerden meydana gelir:
a- Petrol ve Doğalgaz
Dairesi b- Elektrik Dairesi c- Madenler Dairesi d-
Denizler, Göller, Nehirler ve Pınarlar Dairesi e- Ormanlar ve Meralar
Dairesi f- Korular/Koruluklar Dairesi
C) Sadakalar/Zekât
Divanı
Farz olan zekât
mallarının tescil edildiği ve konulduğu yer olan divandır. Zekât Divanı’nın
daireleri, farz olan zekât mallarının türlerine göre şunlardan meydana gelir:
1- Nakitlerin ve
ticaret mallarının zekâtı dairesi
2- Ekin ve meyvelerin
zekâtı dairesi
3- Büyükbaş, davar ve
koyunların zekâtı dairesi
Zekât malları Beytu’l
Mal’de özel, ayrı bir yerde tutulur ve başka hiçbir malla karıştırılmaz. Çünkü
Allah Subhanehu ve Teâlâ, zekât gelirlerinin sahiplerini sekiz sınıfla
sınırlandırmıştır:
إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاء وَالْمَسَاكِينِ
وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ
وَالْغَارِمِينَ وَفِي سَبِيلِ اللّهِ وَابْنِ السَّبِيلِ فَرِيضَةً مِّنَ اللّهِ
وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
“Sadakalar (Zekât),
Allah’tan bir farz olarak ancak fakirlere, yoksullara, zekât toplayan memurlara,
kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlara, kölelere, borçlulara, Allah
yolundakilere harcamaya, yolda kalmışlara mahsustur.”[1] Bunlardan
başkasına verilmesi caiz olmaz.
Giderler
(Harcamalar) Bölümü
Bu sayılanlar Beytu’l
Mal’in birinci kısmıyla ilgili divanlardır. İkinci kısım ise, harcama yönü yani
Beytu’l Mal’in yükümlülüğü ile ilgili mallardır ki divanların, dairelerin ve
idarelerin giderlerini ve aşağıdaki hak sahibi olan yönleri kapsamaktadır.
Hilâfet Merkezi
Divanı:
1- Hilâfet Merkezi
2- Müsteşarlar Bürosu
3- Tefviz Muavini
Bürosu
4- Tenfiz Muavini
Bürosu
Devlet Daireleri
Divanı:
a- Cihad Emiri
Dairesi
b- Valiler Dairesi
c- Kadılar/Yargıçlar
Dairesi
d- Devlet Daireleri,
Kamu Hizmetleri, buna tâbi Altyapı Hizmetleri ve Yönetimi Dairesi
Bağışlar Divanı:
Halifenin
fakirlere, düşkünlere, muhtaçlara, borçlulara, yolda kalanlara, çiftçilere,
fabrika sahiplerine ve Müslümanların yararına uygun gördüğü kişilere yapılan
bağış kayıtlarının konulduğu divandır. Bu dîvana fey’ ve harac gelirlerinden
harcama yapılır.
Cihad Divanı:
a- Ordu Dairesi b-
Silahlanma Dairesi c- Silah Sanayii Dairesi
Zekât Harcamaları
Divanı
Kamu Mülkiyeti
Harcamaları Divanı
Olağanüstü Durumlar
Divanı
Genel Bütçe, Genel
Muhasebe ve Kontrol Divanları
Genel bütçe divanı:
Halifenin
uygun gördüğü biçimde devlet gelirlerinin ve giderlerinin takdirine göre
devletin gelecekteki bütçesini hazırlama, bu bütçenin gelirleri ve fiilî
giderleri toplamının karşılaştırılması, devlet gelirleri ve reel harcamaları
denkliğinin araştırılmasıyla uğraşan divandır.
Genel Muhasebe
Divanı:
Devlet mallarının kaydını tutan yani mevcut malların, taleplerinin,
gelirlerinin, giderlerinin, bunlarda gerçekleşen ve gerçekleşebilecek olanların
muhasebesini yapan divandır.
Kontrol/Murakabe Divanı: Devlet malları ve
maslahatlarını gözden geçirme ve muhasebe açıklamalarını tetkik etme; mal
varlığı ve mevcutlarının, taleplerinin, gelirlerinin, giderlerinin doğruluğunu tekit
etme; sorumluların bu malları tahsili, sahiplenilmesi ve sarfının muhasebesi ve
idaresi ile ilgili devlet daireleri ile mevcutlarının ve bütün divanların
muhasebesi, denetlenmesi işlerini yürütür.
MALİYE
Hilâfet Devleti’nde
Maliye, malların idaresini, bunların harcanmasını, yürütmeyi, onunla ilişkili
işlerin gözetilmesini bunların türleri ve tahsil keyfiyetinin şer’î delillerini
açıklar, hak sahiplerini ve sarf yönlerini de beyan eder.
Hilâfet Devleti’nde
Maliye, aşağıdaki kalemlerden oluşmaktadır:
1) Enfal, ganimetler,
fey’ ve humus, 2) Harac, 3) Cizye, 4) Bütün türleriyle
kamu mülkiyeti, 5) Toprak, bina, altyapı ve bunların gelirlerinde oluşan
devlet mülkleri, 6) Öşürler, 7) Yöneticilerin ve devlet
memurlarının haksız ve gayrimeşru yolla edindikleri mallardan el konularak ve
idari cezaların tahsilinden elde edilen mallar, 8) Maden ve definelerin
beşte biri, 9) Mirasçısı olmayanın malı, 10) Mürtetlerin malı, 11)
Vergiler, 12) Sadaka malları/zekât.
Enfal, Ganimetler
Fey’ ve Humus
Enfal veya
Ganimetler; Müslümanların çarpışma meydanında savaş yoluyla kâfirlerin para,
silah, eşya, azık ve bundan başka mallarından ele geçirdikleri her şeydir.
Rasulullah SallAllahu
Aleyhi ve Sellem bazen ganimetlerin taksiminden önce ve sonra, bazen beşte
birini ayırmadan ganimetin tamamından, bazen beşte birini ayırdıktan sonra bazen
beşte birinden veriyordu. Enfal ve ganimetler hakkında inen ilk ayet ganimet
işini, bunların kullanımını ve tasarruf işini Allah’a ve Rasul’e mahsus kıldı.
Ardından da Rasul’den sonra Müslümanların yönetim işlerini üstlenen kişiye
yükledi.
Allah Subhanehu
ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَاعْلَمُوا أَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَأَنَّ لِلَّهِ
خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ
“Biliniz ki ganimet
olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri, Allah’ın ve Rasulü’nündür.”[2]
Fey’
Müslümanların yaya
veya binekli olarak üzerlerine yürümeksizin, yani orduyu harekete geçirmeden,
sefer zorluğuna katlanmadan ve savaşmadan kâfirlerin mallarından, üstünlükle
elde ettiği şeylerdir.
Fey’, zorla veya
sulh yoluyla fetholunan arazi, harac arazisi, cizye ve ticaret öşrüne tâbi olan
şeyler anlamında da kullanılır. Ordu harekete geçmeksizin, savaşsız,
Müslümanların düşmanlarından elde ettiği her fey’in hükmü, harac ve cizye gibi
kâfirlerden alınan Allah’ın malının hükmünü alır, Beytu’l Mal’e konur.
Müslümanların yararına olan işlerinin yürütülmesine uygun gördüğü şekilde
Halifenin görüşüne muvafık olarak sarf olunur.
Humus
Rasulullah SallAllahu
Aleyhi ve Sellem zamanında humus beş kısma taksim ediliyordu. Bir bölümü
Allah’a ve Rasulü’ne, bir bölümü Rasul’ün akrabalarına, kalan üç bölümü de
yetimlere, yoksullara ve yolda kalanlara (yolculara) taksim ediliyordu. Allah Subhanehu
ve Teâlâ humusun ne olduğunu aşağıdaki ayette bildirmiştir:
وَاعْلَمُوا أَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَأَنَّ لِلَّهِ
خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينِ
“Bilin ki ganimet
olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri; Allah’a, Rasulü’ne, onun
akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir.”[3]
Muhammed SallAllahu
Aleyhi ve Sellem humustan kendi payını Müslümanlara infak ediyor, Allah
yoluna aktarıyor, silah ve savaş için binek hayvanları satın alıyor ve
savaşçıları donatıyordu.
Harac
Harac, kâfirlerden
harp veya sulh yolu ile ganimet olarak alınan toprağa konan bir haktır.
Harac ikiye
ayrılır:
a) Savaş Haracı, b) Sulh Haracı
Savaş Haracı: Müslümanların
kâfirlerden savaş ve kuvvet yoluyla elde ettikleri topraklara konan haractır;
Irak, Şam ve Mısır arazilerinde olduğu gibi.
Sulh Haracı: Halkıyla sulh
yapılan her araziye konulan haracdır. Müslümanlarla barış antlaşması yapanlar
arasında tamamlanan ittifaka tâbi olur. Zira kâfirler, harac ve cizye
halkındandır. Harac, öşür değildir. Öşür, arazinin ürününden alınır.
Haracın araziye
(toprağa) konması mümkün olduğu gibi ekin ve meyvelere de konması mümkündür.
Haracın nakit, nakit ile tohumluk ve mahsulden olduğu gibi payını ayırma
şeklinde olması da mümkündür.
Haracın Sarf Edilme
Yeri
Harac, bütün
Müslümanların hakkıdır ve ondan, devletin bütün ihtiyaçlarına harcama yapılır.
Memur ve askerlerin rızıkları ve maaşları ödenir. Ordu hazırlanır, silahlar ile
donatılır. Dul ve muhtaçlara harcanır, insanların ihtiyaçları giderilir ve
diğer işleri yürütülür. Halife bunda kendi görüş ve içtihadına göre, İslâm’a ve
Müslümanların hayır ve iyiliğine uygun gördüğü gibi tasarrufta/harcamada
bulunur.
Cizye
Cizye, İslâm’ın
egemenliğine boyun eğdikleri için Allah’ın kâfirlerden Müslümanlara ulaştırdığı
bir haktır. Müslümanlar, cizye veren kâfirlerden, ellerini çekmek, gelebilecek
tehlikelerden onları korumak ve güvenlik içerisinde yaşamalarını sağlamak
hususunda sorumludurlar. Allahu Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
قَاتِلُواْ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَلاَ
بِالْيَوْمِ الآخِرِ وَلاَ يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللّهُ وَرَسُولُهُ وَلاَ
يَدِينُونَ دِينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْكِتَابَ حَتَّى يُعْطُواْ
الْجِزْيَةَ عَن يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ
“Kendilerine kitap
verilenlerden, Allah’a da ahiret gününe de inanmayan, Allah’ın ve Rasulü’nün
haram ettiğini haram saymayan ve hak dinini kendilerine din edinmeyen
kimselerle küçülmüş oldukları hâlde elden cizye verinceye kadar savaşın.”[4]
Cizyenin Harcama
Yeri
İslâm’ın tatbik
edildiği dönemlerde Müslümanlardan hiç kimse, cizyenin harcama yerinin, Beytu’l
Mal’e konan harac, öşür gibi fey’ mallarının sarf edildiği yerlere sarf edileceğinde,
Müslümanların işlerini yürütmede, maslahatlarını ve kamu yararını gözetmede
Halifenin kendi görüşüne ve içtihadına göre uygun gördüğü biçimde,
Müslümanların yararına ve Allah yolunda kullanılmak üzere sarf edileceği
hususunda ihtilafa düşmemiştir.
VERGİLER
Vergiler, Beytu’l
Mal’de yeterli miktarda para bulunmadığı zaman gerçekleştirilmesi zorunlu olan
birtakım harcamaları karşılayabilmek için Allah’ın Müslümanlara farz kıldığı
gelirlerdir. Beytu’l Mal’de aslolan gelirlerin sürekliliğidir.
Beytu’l Mal’in
sürekli gelirlerini oluşturan fey’, cizye, harac, öşür ve devlet tarafından
koruma altına alınmış olan kamuya ait mallardan elde edilen gelirlerden
harcamalar yapılması esastır.
Beytu’l Mal
gelirleri yetersiz olduğunda, zorunlu olan harcamaları gerçekleştirme farziyeti
Beytu’l Mal’den Müslümanlara intikal eder. Zira Şari’, Beytu’l Mal’de para
bulunduğu zaman Beytu’l Mal tarafından harcanmasını, Beytu’l Mal’de para
bulunmadığı zaman ise Müslümanlar tarafından gerekli yerlere harcamaların
yapılmasını farz kılmıştır. İslâm, devlete, Müslümanlar için gerekli
ihtiyaçları karşılamaya yönelik harcamaların yapılabilmesi için Müslümanlardan
mal/para tahsil etme hakkı vermiştir.
Mahkeme harçları,
damga pul bedeli, emlak vergisi, reklam paraları, tartılar gibi alanlardan
vergi almak caiz olmadığı gibi devletin dolaylı yollarla vergi alması da caiz
değildir. Çünkü böyle bir uygulama Şer’an yasaklanmış bir davranıştır. Gümrük
vergisi de aynı kapsam içerisinde değerlendirilir.
ZEKÂTLAR/SADAKALAR
Beytu’l Mal gelirlerinden
birini de sadakalar oluşturmaktadır. Zekâta, “sadaka” denildiği gibi
sadakaya da “zekât” denilebilmektedir. Sözlükte zekât; “büyümek,
çoğalmak” anlamına gelmektedir. “Temizlenmek” anlamına da gelir.
Zekât, devlet
tarafından toplanmasına rağmen devlete ait bir gelir kaynağı değildir. Zekât,
Kur’an-ı Kerim’in belirttiği sekiz sınıfa dağıtılmak üzere devletin
görevlendirdiği memurlar tarafından toplanan malî bir yükümlülüktür. Devletin
diğer gelirleriyle karıştırılmaksızın Beytu’l Mal’de Zekât Dairesi’ne
aktarılır. Zekâtın şer’î tarifi ise
şöyledir:
أنها حقٌّ مقدّر
يجب في أموال معينة “Muayyen
mallarda miktarı belirlenmiş bir haktır.”
Zekât İslâm’daki
namaz, hac ve oruç gibi ibadetlerden, İslâm’ın temel esaslarından birisidir.
Ayrıca zekât, yalnızca Müslümanlara farzdır. Farziyeti Kitap ve Sünnet’le
sabittir. Kitap’tan delil, وَآتُوا الزَّكَاة “Zekâtı veriniz.” ayetidir.
Sünnet’ten delil ise şudur: Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem Muaz’ı
Yemen’e vali olarak gönderdiğinde şöyle diyordu:
أعلمهم أن الله افترض عليهم صدقة في أموالهم تُؤخذ من
أغنيائهم، فترد في فقرائهم
“Zenginlerinin
mallarından alınmak ve fakirlere verilmek üzere Allah’ın onlara zekâtı farz
kıldığını bildir.”[5]
Yöneticinin zekâtı
vermeyenlere karşı zor kullanma hakkı vardır.
Aşağıdaki mallara
zekât farzdır: 1- Koyun, sığır ve develer 2- Ekinler ve meyveler 3-
Nakitler 4- Ticaret malları
Zekâtın Verileceği
Yerler
Zekâtın nerelere ve
kimlere verileceği Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın, ِنَّمَا الصَّدَقَـٰتُ لِلْفُقَرَآءِ
وَالْمَسَـٰكِينِ وَالْعَـٰمِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِى
الرِّقَابِ وَالْغَـٰرِمِينَ وَفِى سَبِيلِ اللَّهِ وَابْنِ السَّبِيلِ “Zekât ancak
fakirlerin, miskinlerin, zekât tahsili işinde çalışanların, Müellefe-i Kulub
(kalpleri İslâm’a ısındırılmak istenenlerin), kölelerin, borçluların, Allah
yolunda cihad edenlerin ve yolcuların hakkıdır.”[6] ayetiyle
belirlenmiştir. Allah Subhanehu ve Teâlâ, zekâtın harcanacağı yerleri,
sekiz sınıf olarak belirtmekte ve sınırlamaktadır. Bu sekiz sınıfın haklarını
gözetmek üzere Halife, tıpkı Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in
ve Halifelerinin uygulamalarında olduğu gibi uygun gördüğü biçimde bunlara zekât
verme hakkına sahiptir. Eğer bu sekiz sınıftan kimse bulunmazsa zekât, Beytu’l
Mal’de, Sadakalar Divanı’nda, ihtiyaç duyulduğunda harcanmak üzere muhafaza
edilir.
Hilâfet Devleti’nde,
bütün kurum ve divanlarıyla 13 asır boyunca İslâm’ı tatbik etti. İslâm’ın
yayılmasını, İslâm akidesinin korunmasını ve Müslümanların, gayri Müslimlerin
güven içerisinde yaşamasını sağladı. İslâm iktisat nizamı ve maliye politikası
ancak Hilâfet Devleti’nde uygulanabilir. Allah Subhanehu ve Teâlâ
yeniden İslâm siyasetini, yönetimini, ekonomi, maliye ve içtimai nizamını
tatbik edecek, mazlumun yanında, zalimin, kâfirin karşısında duracak Râşidî
Hilâfet’in gölgesi altında yaşamayı bizlere nasip etsin.
[1]
Tevbe 60
[2]
Enfal 1
[3]
Enfal 41
[4]
Tevbe 29
[5]
Buhari, Zekât 1; Ebu Davud, Zekât 5; İbni Mace, Zekât 1
[6]
Tevbe 60
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış