Bir ümmetin düşüşü
meydanlarda kaybettiği savaşlardan ileri gelmez. Savaş meydanlarında kaybedilen
yenilgiler geçici yenilgilerdir. Kalıcı yenilgiler; bir ümmet fikrî geriliğe duçar
olduğunda baş gösterir.
Nitekim İslam ümmeti
içine sürüklendiği fikrî gerilikten dolayı kendisini onurlandıran İslam akidesinin
ulviliğinin sırrına eremedi. Ümmetinin Tih’teki fikirsiz, lidersiz ve devletsiz
süreci uzadıkça uzadı. Kâbus dolu onlarca yıl bir birini kovalayıp durdu.
Dahası cehennem çağrıcıları, saray mollaları, çağdaş Samiriler ortaya
koydukları hissî ve şahsî liderlikler sayesinde ümmet coğrafyasını serapa/baştan
sona bir Tih’e çevirmekten geri durmadılar. Fecr-i kazib/yalancı fecirlerle
ümmetin enerjisini tüketmeye koyuldular. Kan, gözyaşı, sonuçsuz kalan kurtuluş
hamleleri, yarı yolda bırakılma ve ihanet ümmet için sıradanlaştı. Hâlbuki
tabii haline bırakılsaydı bu ümmet, çoktan kendisini Resulün izinden yürütecek
doğal liderlerini bağrından çıkarmış, bu fikirsizliğe, bu lidersizliğe ve bu
devletsizliğe çoktan son vermiş, sahil-i selamete ulaşmış olacaktı.
Ümmeti peşinden
sürükleyen hissî ve şahsî liderliklerin ona bu bilinci vermek gibi bir
işlevleri yoktu. Nitekim hissî liderlik topluma yeni bir şey verme yerine
toplumun hissiyatına tercüman olma liderliğidir. Deyim yerindeyse nabza göre
şerbet verme türü bir liderliktir ki toplumu bir yerden alıp bir yere götürme
gibi bir işlevi yoktur. Toplumu galeyana getirme ve toplumun gazını alma
işlevini gören bir liderlik türüdür.
Kişisel liderlik ise
karizmatik bir şahsın toplumu peşinden sürüklemesiyle ortaya çıkan bir liderlik
çeşididir. Bu tür liderlikte köklü bir fikirden ziyade toplama fikirler ve maslahata
dayalı pratikler kendini gösterir. Bu nevi liderlikte son söz liderin iki
dudağı arasındadır. Ortada belirleyici bir temel düşünce olmadığından yol
haritasını maslahatlar çizer. Maslahatlar da doğası gereği değişken olduğundan
bu nevi liderlikle yürüyen hareketler tavırlarıyla zikzaklar çizip savrulmaları
kaçınılmaz olur. Bugün beyaz dediği şeye yarın siyah demesi kuvvetle
muhtemeldir. Daha komik duruma düşmemek adına gri tonda karar kılarlar.
İşte ümmeti oyalayan,
bir taraftan öbürüne savuran ve kendisine gelmesine engel olan esas unsur, bu
tür liderliklerdir. Kaldı ki bu her iki nevi liderlik de İslam’a aykırı, hem
lider açısından ve hem de onun peşinden gidenler açısından haram olan liderliklerdir.
Bugün ümmetin sath-i mahallinde çokça şahit olduğumuz bu nevi liderlikler,
esasen beşeriyeti kalkındırmaya elverişli olmadığından, ümmeti hayal
kırıklığına uğratmaktan başka bir işe yaramadı. Ümmeti kamplara böldüğü gibi
onu yorgun ve bitkin düşürdü. Dahası ayağa kalkma konusundaki cesaretini
zedeledi.
Gerçek şu ki beşeriyeti düşüşten,
geri kalmışlıktan, büyük güçlerin istilasından, iç kargaşadan, yıkımdan,
talandan ve tarih sahnesinden silinip yok olup gitmekten kurtaracak yegâne liderlik
fikrî liderliktir. Nitekim İslam serapa fikrî liderliktir. Öyle ki kendini
bilen hiç kimse bugüne değin İslam’a Muhammedîlik nitelemesinde bulunmadı.
Resulü Muhammed Aleyhi’s Salâtu ve’s Selâm bu amentüyü bir fikir liderliği
olarak tebliğ, beyan ve icra etti. “Size
iki şey bırakıyorum. Bunlara sımsıkı sarıldığınız müddetçe asla delalete
düşmeyeceksiniz. Bunlardan biri Allah’ın Kitabı diğeri ise benim sünnetimdir.”
(Muvatta) Diye buyurarak O’nu bir
fikir liderliği olarak ümmete emanet etti. İslam’ın bir fikrî liderlik olduğu
gerçeği bakın bu ayeti kerimelerde nasıl vurgulanmaktadır.
“Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu
yapmazsan O’nun risaletini tebliğ etmemiş olursun…” [Maide 67]
“İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için sana bu
Kur’an’ı indirdik. Umulur ki düşünürler.” [Nahl 44]
Bu ayetleri Allah’ın, indirdiği ahkâmla hükmedilmesini
emrettiği ayetlerle birlikte düşündüğümüzde Resul Aleyhi’s Salâtu ve’s Selâm’ın görevinin gerek metlu ve gerekse gayri metlu
olarak sadece kendisine indirileni tebliğ, beyan ve icra etmekle görevli olduğu
apaçık ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki Hakka suresinin;
“O Bizim adımıza bazı laflar uydurmaya
kalkışsaydı, elbette onun sağ elini/kuvvet ve kudretini alıverirdik” [Hakka
44-45] şeklindeki
mübarek ayetler, hissî ve şahsî
liderliklerin tamamen İslam dışı haram liderlikler olduğunu gün gibi ortaya
sermektedir.
Kaldı ki İslam’ın bir fikrî liderlik olarak taşınması, tebliğ
edilmesi ve bir fikrî liderlik olarak hayata egemen kılınıp uygulanmasını
emreden yine İslam’ın kendisidir. Bu nedenle tamamen fikrî liderlikten ibaret
olan İslami liderliğin özelliklerinin gereğince anlaşılması için liderliğin
deruhte ettiği fikrin mahiyetinin de bilinmesi kaçınılmazdır. Açık bir ifadeyle
İslam vatancı ve mahalli bir düşünce değildir. İslam kavmiyetçi veya günümüzde
o anlamda kullanılan milliyetçi bir düşünce de değildir. Beşer aklına doğan bir
düşünce olmadığı gibi mistik, kehanetçi, dünyaya ilgisiz bir düşünce de
değildir. Materyalist bir düşünce olmadığı gibi dünya hayatı ile ilgili işlerin
deruhte edilmesini beşer aklına havale eden laik demokratik ve cumhuriyetçi bir
düşünce hiç değildir. İslam düşüncesi; İnsan hayat ve kâinat hakkında vakıaya
uygun, akla ve kalbe güven veren fıtrî ve küllî görüş ortaya koyan bir amentüdür.
Evrensel/cihanşümul zaman üstü bir düşüncedir. Kulun yaratıcısıyla olan
münasebetini tanzim ettiği gibi kulların hayata dair tüm faaliyetlerini düzenleyen
mütekâmil ilahi bir düşüncedir. İşte her birinin İslami naslarda karşılığı
bulunan bu vasıflar aynı zamanda İslam’ın fikrî liderliğinin niteliğini
belirleyen özelliklerdir.
Bu bağlamda İslami
liderliğin özellikleri şöyle sıralanabilir:
-İslam liderliği fikrî bir liderliktir.
-Küllî bir fikri yüklendiğinden doğal olarak siyasi bir
liderliktir.
-Evrensel bir liderliktir.
-Hayatın gerçeklerini ıskalamayan vakıaya uygun bir
liderliktir.
-İdeolojik bir liderliktir.(*)
Bugün, özelde Türkiye’de genelde bilumum İslam coğrafyasında
siyaset veya din kisvesi altında onlarca hissî ve şahsî liderlikler boy
göstermektedir. İslam coğrafyasındaki siyasi liderler, laiklik temelinde
yürütüldüğü halde Müslüman halka adalet, güven ve saadeti vaat etme
yüzsüzlüğünde bulunabilmektedirler. Hâlbuki Müslümanlar adalet, güven ve
saadetin ancak İslam ile sağlanacağını iyi bilmektedirler. Laiklik esası
üzerine dayatılan siyasete iştirak etse de ümmetin İslam’a olan güveninde bir
sorun yoktur. Esas sorun ümmeti seküler siyasete maruz, mecbur ve mahkûm
bırakan İslam kisvesi altında yürütülen ruhbanlık türü liderliklerdir. Müslüman
halkları laikliğe mecbur ve mahkûm bırakılma cürmünün sorumlusu, laiklik
üzerinden siyaset yapan cambazlar kadar “İslam’da
siyaset yoktur” iftirasıyla yola koyulan ruhani liderlerdir. Bu tür
liderlikler, ümmetin önüne siyasi, içtimai, iktisadi, hukuki vs. yönleriyle
hayatı bir bütün olarak ele alacak kuşatıcı İslami bir liderlik ortaya koymak
yerine, halkları etnik, mezhep ve ülke bazında kamplara ayırmaya neden olan
düşük fikirler etrafında topladılar.
Bugün Türkiye’de, İslam kisvesi altında ruhani bir karakterde
hiyerarşik bir örgütlenme ile faaliyet gösteren bir yapılanmanın liderinin,
Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanını, gayri İslami bir düşünce
olan demokrasi üzerinden hesaba çekmesi ve bunu dindarlardan aldığı güçle
yapması, Ümmetin nasıl deccalımsı, şeytani bir komplo ile karşı karşıya
olduğunu göstermesi bakımından oldukça ilginçtir. Zira bu ümmet laik liderlerin
İslam’ı alet ederek Müslüman halklardan oy devşirmesine çok şahit oldu. Lakin
din üzerinden şöhret kazanmış bir liderin, “İttifakımız demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerle” demesine hiç mi hiç
rastlamadı.
İşte İslam ümmeti bu
denli demokratıyla ve ruhanisiyle gayri İslami liderlerin kuşatması altında
iken bu hilenin farkında olanlara çok büyük iş düşmektedir. Zira İslam ümmetini
bu gayri İslami liderliklerin cenderesinden kurtaracak sahih bir liderliğe
ihtiyaç vardır. Öyle ki Resul Aleyhi’s Salâtu ve’s Selâm’a varis bir liderlik. Ümmeti İslam
dışı fikirlerin arkasından koşturmayacak bir liderlik. Hem dünyayı ve hem de ahireti
kuşatan bir liderlik. Laik ve ruhbanımsı olmayan bir liderlik.
Bütün ümmeti Resul Aleyhi’s
Salâtu ve’s Selâm’ın sancağı altında birleştirecek evrensel fikrî
bir liderlik. Evet! Raşidi Hilafeti ikame ederek İslami hayatı yeniden
başlatacak bir liderlik.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış