İSLAMİ LİDERLİĞİN ÖZELLİKLERİ

Mustafa Küçük

Bir ümmetin düşüşü meydanlarda kaybettiği savaşlardan ileri gelmez. Savaş meydanlarında kaybedilen yenilgiler geçici yenilgilerdir. Kalıcı yenilgiler; bir ümmet fikrî geriliğe duçar olduğunda baş gösterir.

Nitekim İslam ümmeti içine sürüklendiği fikrî gerilikten dolayı kendisini onurlandıran İslam akidesinin ulviliğinin sırrına eremedi. Ümmetinin Tih’teki fikirsiz, lidersiz ve devletsiz süreci uzadıkça uzadı. Kâbus dolu onlarca yıl bir birini kovalayıp durdu. Dahası cehennem çağrıcıları, saray mollaları, çağdaş Samiriler ortaya koydukları hissî ve şahsî liderlikler sayesinde ümmet coğrafyasını serapa/baştan sona bir Tih’e çevirmekten geri durmadılar. Fecr-i kazib/yalancı fecirlerle ümmetin enerjisini tüketmeye koyuldular. Kan, gözyaşı, sonuçsuz kalan kurtuluş hamleleri, yarı yolda bırakılma ve ihanet ümmet için sıradanlaştı. Hâlbuki tabii haline bırakılsaydı bu ümmet, çoktan kendisini Resulün izinden yürütecek doğal liderlerini bağrından çıkarmış, bu fikirsizliğe, bu lidersizliğe ve bu devletsizliğe çoktan son vermiş, sahil-i selamete ulaşmış olacaktı.

Ümmeti peşinden sürükleyen hissî ve şahsî liderliklerin ona bu bilinci vermek gibi bir işlevleri yoktu. Nitekim hissî liderlik topluma yeni bir şey verme yerine toplumun hissiyatına tercüman olma liderliğidir. Deyim yerindeyse nabza göre şerbet verme türü bir liderliktir ki toplumu bir yerden alıp bir yere götürme gibi bir işlevi yoktur. Toplumu galeyana getirme ve toplumun gazını alma işlevini gören bir liderlik türüdür.

Kişisel liderlik ise karizmatik bir şahsın toplumu peşinden sürüklemesiyle ortaya çıkan bir liderlik çeşididir. Bu tür liderlikte köklü bir fikirden ziyade toplama fikirler ve maslahata dayalı pratikler kendini gösterir. Bu nevi liderlikte son söz liderin iki dudağı arasındadır. Ortada belirleyici bir temel düşünce olmadığından yol haritasını maslahatlar çizer. Maslahatlar da doğası gereği değişken olduğundan bu nevi liderlikle yürüyen hareketler tavırlarıyla zikzaklar çizip savrulmaları kaçınılmaz olur. Bugün beyaz dediği şeye yarın siyah demesi kuvvetle muhtemeldir. Daha komik duruma düşmemek adına gri tonda karar kılarlar.

İşte ümmeti oyalayan, bir taraftan öbürüne savuran ve kendisine gelmesine engel olan esas unsur, bu tür liderliklerdir. Kaldı ki bu her iki nevi liderlik de İslam’a aykırı, hem lider açısından ve hem de onun peşinden gidenler açısından haram olan liderliklerdir. Bugün ümmetin sath-i mahallinde çokça şahit olduğumuz bu nevi liderlikler, esasen beşeriyeti kalkındırmaya elverişli olmadığından, ümmeti hayal kırıklığına uğratmaktan başka bir işe yaramadı. Ümmeti kamplara böldüğü gibi onu yorgun ve bitkin düşürdü. Dahası ayağa kalkma konusundaki cesaretini zedeledi.

Gerçek şu ki beşeriyeti düşüşten, geri kalmışlıktan, büyük güçlerin istilasından, iç kargaşadan, yıkımdan, talandan ve tarih sahnesinden silinip yok olup gitmekten kurtaracak yegâne liderlik fikrî liderliktir. Nitekim İslam serapa fikrî liderliktir. Öyle ki kendini bilen hiç kimse bugüne değin İslam’a Muhammedîlik nitelemesinde bulunmadı. Resulü Muhammed Aleyhi’s Salâtu ve’s Selâm bu amentüyü bir fikir liderliği olarak tebliğ, beyan ve icra etti. “Size iki şey bırakıyorum. Bunlara sımsıkı sarıldığınız müddetçe asla delalete düşmeyeceksiniz. Bunlardan biri Allah’ın Kitabı diğeri ise benim sünnetimdir.” (Muvatta) Diye buyurarak O’nu bir fikir liderliği olarak ümmete emanet etti. İslam’ın bir fikrî liderlik olduğu gerçeği bakın bu ayeti kerimelerde nasıl vurgulanmaktadır.


“Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun risaletini tebliğ etmemiş olursun…” [Maide 67]


“İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için sana bu Kur’an’ı indirdik. Umulur ki düşünürler.” [Nahl 44] 

Bu ayetleri Allah’ın, indirdiği ahkâmla hükmedilmesini emrettiği ayetlerle birlikte düşündüğümüzde Resul Aleyhi’s Salâtu ve’s Selâm’ın görevinin gerek metlu ve gerekse gayri metlu olarak sadece kendisine indirileni tebliğ, beyan ve icra etmekle görevli olduğu apaçık ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki Hakka suresinin;


“O Bizim adımıza bazı laflar uydurmaya kalkışsaydı, elbette onun sağ elini/kuvvet ve kudretini alıverirdik” [Hakka 44-45] şeklindeki mübarek ayetler, hissî ve şahsî liderliklerin tamamen İslam dışı haram liderlikler olduğunu gün gibi ortaya sermektedir.

Kaldı ki İslam’ın bir fikrî liderlik olarak taşınması, tebliğ edilmesi ve bir fikrî liderlik olarak hayata egemen kılınıp uygulanmasını emreden yine İslam’ın kendisidir. Bu nedenle tamamen fikrî liderlikten ibaret olan İslami liderliğin özelliklerinin gereğince anlaşılması için liderliğin deruhte ettiği fikrin mahiyetinin de bilinmesi kaçınılmazdır. Açık bir ifadeyle İslam vatancı ve mahalli bir düşünce değildir. İslam kavmiyetçi veya günümüzde o anlamda kullanılan milliyetçi bir düşünce de değildir. Beşer aklına doğan bir düşünce olmadığı gibi mistik, kehanetçi, dünyaya ilgisiz bir düşünce de değildir. Materyalist bir düşünce olmadığı gibi dünya hayatı ile ilgili işlerin deruhte edilmesini beşer aklına havale eden laik demokratik ve cumhuriyetçi bir düşünce hiç değildir. İslam düşüncesi; İnsan hayat ve kâinat hakkında vakıaya uygun, akla ve kalbe güven veren fıtrî ve küllî görüş ortaya koyan bir amentüdür. Evrensel/cihanşümul zaman üstü bir düşüncedir. Kulun yaratıcısıyla olan münasebetini tanzim ettiği gibi kulların hayata dair tüm faaliyetlerini düzenleyen mütekâmil ilahi bir düşüncedir. İşte her birinin İslami naslarda karşılığı bulunan bu vasıflar aynı zamanda İslam’ın fikrî liderliğinin niteliğini belirleyen özelliklerdir.

Bu bağlamda İslami liderliğin özellikleri şöyle sıralanabilir:

-İslam liderliği fikrî bir liderliktir.

-Küllî bir fikri yüklendiğinden doğal olarak siyasi bir liderliktir.

-Evrensel bir liderliktir.

-Hayatın gerçeklerini ıskalamayan vakıaya uygun bir liderliktir.

-İdeolojik bir liderliktir.(*)

Bugün, özelde Türkiye’de genelde bilumum İslam coğrafyasında siyaset veya din kisvesi altında onlarca hissî ve şahsî liderlikler boy göstermektedir. İslam coğrafyasındaki siyasi liderler, laiklik temelinde yürütüldüğü halde Müslüman halka adalet, güven ve saadeti vaat etme yüzsüzlüğünde bulunabilmektedirler. Hâlbuki Müslümanlar adalet, güven ve saadetin ancak İslam ile sağlanacağını iyi bilmektedirler. Laiklik esası üzerine dayatılan siyasete iştirak etse de ümmetin İslam’a olan güveninde bir sorun yoktur. Esas sorun ümmeti seküler siyasete maruz, mecbur ve mahkûm bırakan İslam kisvesi altında yürütülen ruhbanlık türü liderliklerdir. Müslüman halkları laikliğe mecbur ve mahkûm bırakılma cürmünün sorumlusu, laiklik üzerinden siyaset yapan cambazlar kadar “İslam’da siyaset yoktur” iftirasıyla yola koyulan ruhani liderlerdir. Bu tür liderlikler, ümmetin önüne siyasi, içtimai, iktisadi, hukuki vs. yönleriyle hayatı bir bütün olarak ele alacak kuşatıcı İslami bir liderlik ortaya koymak yerine, halkları etnik, mezhep ve ülke bazında kamplara ayırmaya neden olan düşük fikirler etrafında topladılar.

Bugün Türkiye’de, İslam kisvesi altında ruhani bir karakterde hiyerarşik bir örgütlenme ile faaliyet gösteren bir yapılanmanın liderinin, Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanını, gayri İslami bir düşünce olan demokrasi üzerinden hesaba çekmesi ve bunu dindarlardan aldığı güçle yapması, Ümmetin nasıl deccalımsı, şeytani bir komplo ile karşı karşıya olduğunu göstermesi bakımından oldukça ilginçtir. Zira bu ümmet laik liderlerin İslam’ı alet ederek Müslüman halklardan oy devşirmesine çok şahit oldu. Lakin din üzerinden şöhret kazanmış bir liderin, İttifakımız demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerle” demesine hiç mi hiç rastlamadı.

İşte İslam ümmeti bu denli demokratıyla ve ruhanisiyle gayri İslami liderlerin kuşatması altında iken bu hilenin farkında olanlara çok büyük iş düşmektedir. Zira İslam ümmetini bu gayri İslami liderliklerin cenderesinden kurtaracak sahih bir liderliğe ihtiyaç vardır. Öyle ki Resul Aleyhi’s Salâtu ve’s Selâm’a varis bir liderlik. Ümmeti İslam dışı fikirlerin arkasından koşturmayacak bir liderlik. Hem dünyayı ve hem de ahireti kuşatan bir liderlik. Laik ve ruhbanımsı olmayan bir liderlik.

Bütün ümmeti Resul Aleyhi’s Salâtu ve’s Selâm’ın sancağı altında birleştirecek evrensel fikrî bir liderlik. Evet! Raşidi Hilafeti ikame ederek İslami hayatı yeniden başlatacak bir liderlik.

(*) İdeoloji: Siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, moral, estetik düşünceler bütünü. [TDK; Büyük Türkçe Sözlük]


Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış

Yorum Yaz