İNSAN ACİZLİĞİNİN FARKINDA MI?

Musa Bayoğlu

Son zamanların en büyük imtihan vesilesi ve uyarısı şüphesiz korona salgınıdır. Korona vesilesi ile yeryüzünün neredeyse tamamına yakını bir bölgede yaklaşık 4 milyardan fazla insan toplu hâlde hastalık ve ölümü hissediyor, gündemde tutuyor. Deprem, sel, kasırga karşısında aciz kalan insanlık gözle görülemeyen bir virüs karşısında da acizliğin zirvesini yaşıyor. En gelişmiş teknolojiler virüsün yok edilmesine hatta yayılmasına dahi engel olamıyor.

Korona, birçok şeyi değiştirdiği gibi unuttuğumuz bazı hakikatleri de yeniden hatırlama ve idrak etme fırsatı sundu insanlığa. İnsanlık son yüzyılda belki hiç bu kadar toplu hâlde aciz, eksik, muhtaç ve güçsüz olduğunu hissetmemişti. Küfür, şirk ve zulüm tüm yeryüzünü ve insanların tamamını etkiler hâle gelmişti. Günah ve haramlar aleni işlenirken yasalar tarafından korunuyordu. Helal ve hayırlı işler yasaklanırken bu yasaklar yasalar tarafından destekleniyordu. Her gün binlerce insan beşerî sistemlerin zulümleri nedeni ile ölüyor veya yaralanıyordu. En temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan insanların varlığına şahit olan insanlık büyük zulümler karşısında sessiz kalıyordu.

İşte böylesi bir zamanda yeryüzünün Malik’i olan Allah insanlığı dün olduğu gibi bugün de bir salgın hastalık ile uyardı. Allah, insanlığa rahmetini sağanak sağanak indirdi. Bu bela zalimler için bir azap, akıl edip düşünenler için ise bir rahmet vesilesiydi. Rabbimiz insanları yaptıklarından dolayı hemen cezalandırmamış bir kez daha rahmeti ile mühlet vermişti. Yoksa insanlığın isyan ve zulmü çok daha büyük cezayı hak edecek düzeydeydi!

[وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَىٰ ظَهْرِهَا مِنْ دَابَّةٍ وَلَٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ۖ فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا] “Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince (gerekeni yapar). Kuşkusuz Allah, kullarını görmektedir.”[1]

Allah Subhanehu ve Teâlâ insanı kerem sahibi, yeryüzünün halifesi ve emanet edilen vahyin koruyucusu olarak yarattı. Bu vahyin öncüsü nebi ve rasuller her seferinde insanlığı uyarmak ve Allah’a davet etmek için gönderildiler. İnsanların çoğu nebi ve rasulleri inkâr etti ve Allah nebi ve rasullerine mucizeler verdi. Bu mucizeler hem peygamberlerin hak olduklarının delili hem de insanların aciz kaldıkları olağanüstü hadiselerdi. Bu hadiselere şahitlik eden insanların çoğu mucizelere rağmen iman etmediler. Nebi ve rasulleri sihir, büyü, kâhin ve benzeri şeyler ile itham ederek inkârlarına devam ettiler. Yunus Aleyhi’s Selam’ın kavmi ve bir kısım insanlar bu mucizeler ile hakikati gördüler ve iman ettiler. Bugün de Allah kullarını, gönderdiği vahiy ve deprem, sel, salgın hastalık gibi musibetler ile imtihan ediyor.

Allah kullarına zorluk, eziyet, sıkıntı vermek için değil aksine kullarına merhamet etmek imtihan eder. Kulları gafletten kurtulsun, rehavete düşmesin, niçin yaratıldığını unutanlar uyansın, nimetlerin kıymeti anlaşılsın, şükredip amel edilsin, günahlara tövbe edilsin diye imtihan eder. Biz imtihanda olduğumuzu anlar almamız gereken bütün tedbirleri alır ve Allah’ın emir ve nehiylerine uygun hareket ederek kulluğumuzu en güzel şekilde ifa edebilirsek bu musibet şerre değil hayra vesile olabilir. Aksi takdirde bir azap nedeni olacaktır. Çünkü bugün de maalesef tarih tekerrür ediyor. Bugün de yeryüzünün halifesi olması gereken insanlar Allah’ın dinine uygun yaşamıyor ve çoğu Allah’ın dinini inkâr ediyor. İman edenler ise hayatlarını iman ettikleri esaslar üzere şekillendirmiyor.

Bu yüzden ekini ve nesli yok eden sistemlerin varlığı ve buna tepkisiz kalan insanlığın ölüm sessizliği bir kez daha Allah’ın uyarılarının insanlığın üzerine gelmesine vesile oldu. Dünyanın her yerinde depremler yaşandı, kasırgalar, seller, kuraklık ve orman yangınlarına şahit olduk. Her musibet karşısında mutlak aciz kalan insanlar düşünüp ibret almak ve ders çıkarmak yerine isyan ve zulüm işlemeye devam etti.

Belki dün yaşanan savaş, deprem, sel gibi afetlerin neredeyse tamamı hep belirli coğrafyalarda sömürülen ülkelerdeki insanları etkilemişti; belirli kesimler ve özellikle güç ve sermaye sahipleri kendilerini hep güven içinde hissetmişlerdi.

Ancak korona salgını sonrası küstahlık, kibir ve isyanda zirveye ulaşan zalimler ve onlara meyledenler bela ve musibet karşısında aciz kaldıklarını itiraf ettiler. İnsanların hayallerini süsleyen hayatlar bir bir yıkıldı, yıkılıyor. Batı medeniyetinin kendi halkının sağlığını bile korumaktan aciz kaldığına; maske, eldiven, dezenfektan gibi en basit tıbbi malzemeleri bile halkına ulaştırmada yetersiz kaldığına tüm dünya şahit oldu. Kapitalizmin çarkı olan fabrikalar durdu. Birçok insan tedbir amaçlı sevdiklerinden uzak kaldı. Alışkanlıklar ve hayat düzenleri değişti.

İnsanoğlunun fıtratı değişmedi. Her ne kadar kullandığı araçlar, teknoloji, iletişim ve ulaşım araçları değişse de özünde bir değişiklik yok. Uzaya çıksa da, aya adım atsa da, milyonlarca insanı etkileyen buluşlara imza atsa da, yapay zekâyı tartışsa da aciz, eksik ve sınırlıdır. İnsanoğlu yaratılmıştır ve rabbi olan Allah’ın takdiri karşısında ilk günkü kadar eksik ve acizdir. Ölümün çaresini arayanlar da öldüler ve ölecekler. Nebi ve rasullerin bile öldüğü bir dünyada kimse Allah’ın koyduğu sünneti değiştiremedi, bundan sonra da değiştiremeyecek!

İnsanın acziyet duygusu Allah’ın varlığını bulma, anlama ve itaat etme konusunda önemlidir. Acziyeti unutan insan isyan içinde olur. İnsanlar çoğu zaman aciz olduklarının farkında değilmiş gibi hareket ediyor. Bu yüzden Allah insana sürekli acziyetini hatırlatmakta, kibirden uzak durmasını, kendinden güç olarak zayıf olanlara merhamet etmesini, sadece insanlara değil, diğer canlılara da merhamet nazarıyla bakmasını emretmektedir:

[يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنْتُمُ الْفُقَرَاءُ إِلَى اللَّهِ ۖ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ] “Ey insanlar! Allah’a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O’dur.”[2]

[كَلَّا إِنَّ الْإِنْسَانَ لَيَطْغَىٰ أَنْ رَآهُ اسْتَغْنَىٰ إِنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ الرُّجْعَىٰ] “Gerçek şu ki insan azar. Kendini kendine yeterli gördüğü için. Kuşkusuz dönüş Rabbinedir.”[3]

[وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا ۖ إِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ الْأَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولًا] “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.”[4]

[خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُبِينٌ] “O, insanı bir damla sudan yarattı. Fakat bakarsın ki (insan) Rabbine apaçık bir hasım oluvermiştir.”[5]

Bugün de Allah’a muhtaç olduğunu unutan ve vahye uymayan insanlar isyan içindeler. Küçük bir virüs karşısında aciz kalan insanların Allah’ın hükmüne karşı çıkması büyük bir cürüm ve günahtır. Bu zalimlerin dünya gündemine soktukları “Tanrıyı kıyamete zorlama” senaryolarının ne kadar boş ve küfür olduğu artık düşünmeyen akıllara bile aşikâr olmadı mı? İlacın olmadığı, bilimin gelişmediği tarihî süreçte okuduğumuz ve milyonlarca insanı etkileyen cüzzam, veba, verem karşısındaki insanın acizliğini bugünkü insanlar yaşamıyor mu? Bugün de dün olduğu gibi yeryüzünün asıl sahibi ve müdebbir olan Allah, gafil insanların en güçlü olduğu ve putlaştırdıkları teknoloji ve bilim üzerinden insanları yeniden acizliğe düşüyor! Tıpkı Mekke müşriklerinin Kur’an karşısındaki aciz kaldığı gibi zalimler aciz kalıyor. Süleyman mabedindeki dini tahrif edenlerin İsa Aleyhi’s Selam karşısında aciz kaldıkları gibi Firavun ve Nemrut gibi zalimlerin Musa ve İbrahim Aleyhimu’s Selam karşısındaki acizliği yaşıyor zalimler.

Hâlbuki Allah insanların yaptığı günahlardan dolayı yakın zamanda HIV, SARS, Kuş Gribi vakalarda da aynı şekilde insanlığı uyarmıştı. Bu musibet ve belalar karşısında da insanlar aciz kalmış, karantinalar, maskeler, seyahat yasakları ve sokaklardaki cesetlerle insanlığı iman ve itaat etmeye davet eden birer ayet, mucize olmuşlardı. Tüm bu ibret verici manzaralar karşısında aklını kullanmayan, aciz, eksik, muhtaç olduğunu anlamak istemeyen bu zamanın insanına daha büyük bir musibet yeniden musallat oldu.

Bugün tüm bunlara şahit olan insanlar ve özelde ise Müslümanlar; ibret, nasihat ve uyarı olan bu bela ve musibetlerden ders çıkarmalı ve kendine çeki düzen vermelidir. Kendi eksikliğini ve acizliğini gören insan Rabbinin yardımına muhtaç olduğunun farkındadır. Kendini bilen Rabbine kulluğu yani kolay olanı tercih eder. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:

[يُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْ ۚ وَخُلِقَ الْإِنْسَانُ ضَعِيفًا] “Allah sizden (yükünüzü) hafifletmek ister; çünkü insan zayıf yaratılmıştır.”[6]

Allah, yarattığı kullarının kendi başlarına zayıf, eksik, aciz ve muhtaç olduklarını biliyor ve bu ağır yükü vahiy ile hafifletiyor. Allah’a iman etmek, vahyin ölçüsünde yaşamak aciz insanoğlu için hem dünyada hem de ahirette kurtuluştur. Şeytana ve nefse tâbi olmak insan için hem dünya hem de ahiret azabının nedeni olacaktır.

Elbette sadece bela ve musibet zamanlarında Allah’a sığınmak ve itaat etmek yeterli değildir. Geçmişte ve günümüzde felaket anlarında Allah'ı anıp sığınan insanların çoğu maalesef sıkıntıdan kurtulduktan sonra sözünü unutabiliyor. Bu da büyük bir gaflet ve hatadır.

İnsan acizdir ve acizliğinin farkında olduğu sürece yaratılış gayesine uygun yaşayabilir. İnsanoğlu kendisini en güçlü ve kuvvetli sandığı bir dönemde dahi öylesine acizdir, eksik ve muhtaçtır ki bir dakika bile nefes almadan, yemek ve su olmadan, barınmadan, def-i hacet yapmadan yaşayamaz.

Aciz, eksik ve rabbine muhtaç insanoğlunun tüm ihtiyacını karşılamaya güç yetiren sadece Allah’tır. Allah’ın dışında dün ve bugün insanların meyil ettikleri eksikliklerini gidermek için gittikleri, acizliklerini gösterdikleri, ihtiyaçlarını istedikleri tüm güçler eksik, aciz ve yaratılmıştır. O hâlde Allah’a hakkı ile iman etmeli ve kulluk yapmalıyız. Zalim, kâfir ve tüm güçlere karşı dik durmalı yalnız Allah’ın önünde eğilmeliyiz. Eksikliğimizi Rabbimize arz etmeli, muhtaç olduklarımızı O’ndan istemeli ve acizliğimizi O’nun önünde göstermeliyiz!



[1] Fatır Suresi 45

[2] Fatır Suresi 15

[3] Alak Suresi 6-8

[4] İsra Suresi 37

[5] Nahl Suresi 4

[6] Nisa Suresi 28


Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış

Yorum Yaz