Son zamanların en
büyük imtihan vesilesi ve uyarısı şüphesiz korona salgınıdır. Korona vesilesi
ile yeryüzünün neredeyse tamamına yakını bir bölgede yaklaşık 4 milyardan fazla
insan toplu hâlde hastalık ve ölümü hissediyor, gündemde tutuyor. Deprem, sel,
kasırga karşısında aciz kalan insanlık gözle görülemeyen bir virüs karşısında
da acizliğin zirvesini yaşıyor. En gelişmiş teknolojiler virüsün yok edilmesine
hatta yayılmasına dahi engel olamıyor.
Korona, birçok şeyi
değiştirdiği gibi unuttuğumuz bazı hakikatleri de yeniden hatırlama ve idrak
etme fırsatı sundu insanlığa. İnsanlık son yüzyılda belki hiç bu kadar toplu
hâlde aciz, eksik, muhtaç ve güçsüz olduğunu hissetmemişti. Küfür, şirk ve
zulüm tüm yeryüzünü ve insanların tamamını etkiler hâle gelmişti. Günah ve
haramlar aleni işlenirken yasalar tarafından korunuyordu. Helal ve hayırlı
işler yasaklanırken bu yasaklar yasalar tarafından destekleniyordu. Her gün
binlerce insan beşerî sistemlerin zulümleri nedeni ile ölüyor veya
yaralanıyordu. En temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan insanların varlığına
şahit olan insanlık büyük zulümler karşısında sessiz kalıyordu.
İşte böylesi bir
zamanda yeryüzünün Malik’i olan Allah insanlığı dün olduğu gibi bugün de bir
salgın hastalık ile uyardı. Allah, insanlığa rahmetini sağanak sağanak indirdi.
Bu bela zalimler için bir azap, akıl edip düşünenler için ise bir rahmet
vesilesiydi. Rabbimiz insanları yaptıklarından dolayı hemen cezalandırmamış bir
kez daha rahmeti ile mühlet vermişti. Yoksa insanlığın isyan ve zulmü çok daha
büyük cezayı hak edecek düzeydeydi!
[وَلَوْ يُؤَاخِذُ
اللَّهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَىٰ ظَهْرِهَا مِنْ دَابَّةٍ
وَلَٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ۖ فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ
فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا] “Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen)
cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah,
onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince (gerekeni
yapar). Kuşkusuz Allah, kullarını görmektedir.”[1]
Allah Subhanehu
ve Teâlâ insanı kerem sahibi, yeryüzünün halifesi ve emanet edilen vahyin
koruyucusu olarak yarattı. Bu vahyin öncüsü nebi ve rasuller her seferinde
insanlığı uyarmak ve Allah’a davet etmek için gönderildiler. İnsanların çoğu
nebi ve rasulleri inkâr etti ve Allah nebi ve rasullerine mucizeler verdi. Bu
mucizeler hem peygamberlerin hak olduklarının delili hem de insanların aciz
kaldıkları olağanüstü hadiselerdi. Bu hadiselere şahitlik eden insanların çoğu
mucizelere rağmen iman etmediler. Nebi ve rasulleri sihir, büyü, kâhin ve
benzeri şeyler ile itham ederek inkârlarına devam ettiler. Yunus Aleyhi’s
Selam’ın kavmi ve bir kısım insanlar bu mucizeler ile hakikati gördüler ve
iman ettiler. Bugün de Allah kullarını, gönderdiği vahiy ve deprem, sel, salgın
hastalık gibi musibetler ile imtihan ediyor.
Allah kullarına
zorluk, eziyet, sıkıntı vermek için değil aksine kullarına merhamet etmek
imtihan eder. Kulları gafletten kurtulsun, rehavete düşmesin, niçin
yaratıldığını unutanlar uyansın, nimetlerin kıymeti anlaşılsın, şükredip amel
edilsin, günahlara tövbe edilsin diye imtihan eder. Biz imtihanda olduğumuzu
anlar almamız gereken bütün tedbirleri alır ve Allah’ın emir ve nehiylerine
uygun hareket ederek kulluğumuzu en güzel şekilde ifa edebilirsek bu musibet
şerre değil hayra vesile olabilir. Aksi takdirde bir azap nedeni olacaktır.
Çünkü bugün de maalesef tarih tekerrür ediyor. Bugün de yeryüzünün halifesi
olması gereken insanlar Allah’ın dinine uygun yaşamıyor ve çoğu Allah’ın dinini
inkâr ediyor. İman edenler ise hayatlarını iman ettikleri esaslar üzere
şekillendirmiyor.
Bu yüzden ekini ve
nesli yok eden sistemlerin varlığı ve buna tepkisiz kalan insanlığın ölüm
sessizliği bir kez daha Allah’ın uyarılarının insanlığın üzerine gelmesine
vesile oldu. Dünyanın her yerinde depremler yaşandı, kasırgalar, seller,
kuraklık ve orman yangınlarına şahit olduk. Her musibet karşısında mutlak aciz
kalan insanlar düşünüp ibret almak ve ders çıkarmak yerine isyan ve zulüm
işlemeye devam etti.
Belki dün yaşanan
savaş, deprem, sel gibi afetlerin neredeyse tamamı hep belirli coğrafyalarda
sömürülen ülkelerdeki insanları etkilemişti; belirli kesimler ve özellikle güç
ve sermaye sahipleri kendilerini hep güven içinde hissetmişlerdi.
Ancak korona
salgını sonrası küstahlık, kibir ve isyanda zirveye ulaşan zalimler ve onlara
meyledenler bela ve musibet karşısında aciz kaldıklarını itiraf ettiler.
İnsanların hayallerini süsleyen hayatlar bir bir yıkıldı, yıkılıyor. Batı
medeniyetinin kendi halkının sağlığını bile korumaktan aciz kaldığına; maske,
eldiven, dezenfektan gibi en basit tıbbi malzemeleri bile halkına ulaştırmada
yetersiz kaldığına tüm dünya şahit oldu. Kapitalizmin çarkı olan fabrikalar
durdu. Birçok insan tedbir amaçlı sevdiklerinden uzak kaldı. Alışkanlıklar ve
hayat düzenleri değişti.
İnsanoğlunun
fıtratı değişmedi. Her ne kadar kullandığı araçlar, teknoloji, iletişim ve
ulaşım araçları değişse de özünde bir değişiklik yok. Uzaya çıksa da, aya adım
atsa da, milyonlarca insanı etkileyen buluşlara imza atsa da, yapay zekâyı
tartışsa da aciz, eksik ve sınırlıdır. İnsanoğlu yaratılmıştır ve rabbi olan
Allah’ın takdiri karşısında ilk günkü kadar eksik ve acizdir. Ölümün çaresini
arayanlar da öldüler ve ölecekler. Nebi ve rasullerin bile öldüğü bir dünyada
kimse Allah’ın koyduğu sünneti değiştiremedi, bundan sonra da değiştiremeyecek!
İnsanın acziyet
duygusu Allah’ın varlığını bulma, anlama ve itaat etme konusunda önemlidir.
Acziyeti unutan insan isyan içinde olur. İnsanlar çoğu zaman aciz olduklarının
farkında değilmiş gibi hareket ediyor. Bu yüzden Allah insana sürekli
acziyetini hatırlatmakta, kibirden uzak durmasını, kendinden güç olarak zayıf
olanlara merhamet etmesini, sadece insanlara değil, diğer canlılara da merhamet
nazarıyla bakmasını emretmektedir:
[يَا أَيُّهَا
النَّاسُ أَنْتُمُ الْفُقَرَاءُ إِلَى اللَّهِ ۖ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ
الْحَمِيدُ] “Ey
insanlar! Allah’a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak
O’dur.”[2]
[كَلَّا إِنَّ
الْإِنْسَانَ لَيَطْغَىٰ أَنْ رَآهُ اسْتَغْنَىٰ إِنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ الرُّجْعَىٰ] “Gerçek şu ki
insan azar. Kendini kendine yeterli gördüğü için. Kuşkusuz dönüş Rabbinedir.”[3]
[وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا ۖ إِنَّكَ
لَنْ تَخْرِقَ الْأَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولًا] “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma.
Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk
yarışına girebilirsin.”[4]
[خَلَقَ
الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُبِينٌ] “O, insanı bir damla sudan yarattı. Fakat bakarsın ki
(insan) Rabbine apaçık bir hasım oluvermiştir.”[5]
Bugün de Allah’a
muhtaç olduğunu unutan ve vahye uymayan insanlar isyan içindeler. Küçük bir
virüs karşısında aciz kalan insanların Allah’ın hükmüne karşı çıkması büyük bir
cürüm ve günahtır. Bu zalimlerin dünya gündemine soktukları “Tanrıyı kıyamete
zorlama” senaryolarının ne kadar boş ve küfür olduğu artık düşünmeyen akıllara
bile aşikâr olmadı mı? İlacın olmadığı, bilimin gelişmediği tarihî süreçte
okuduğumuz ve milyonlarca insanı etkileyen cüzzam, veba, verem karşısındaki
insanın acizliğini bugünkü insanlar yaşamıyor mu? Bugün de dün olduğu gibi
yeryüzünün asıl sahibi ve müdebbir olan Allah, gafil insanların en güçlü olduğu
ve putlaştırdıkları teknoloji ve bilim üzerinden insanları yeniden acizliğe
düşüyor! Tıpkı Mekke müşriklerinin Kur’an karşısındaki aciz kaldığı gibi
zalimler aciz kalıyor. Süleyman mabedindeki dini tahrif edenlerin İsa Aleyhi’s
Selam karşısında aciz kaldıkları gibi Firavun ve Nemrut gibi zalimlerin
Musa ve İbrahim Aleyhimu’s Selam karşısındaki acizliği yaşıyor zalimler.
Hâlbuki Allah
insanların yaptığı günahlardan dolayı yakın zamanda HIV, SARS, Kuş Gribi
vakalarda da aynı şekilde insanlığı uyarmıştı. Bu musibet ve belalar karşısında
da insanlar aciz kalmış, karantinalar, maskeler, seyahat yasakları ve
sokaklardaki cesetlerle insanlığı iman ve itaat etmeye davet eden birer ayet,
mucize olmuşlardı. Tüm bu ibret verici manzaralar karşısında aklını
kullanmayan, aciz, eksik, muhtaç olduğunu anlamak istemeyen bu zamanın insanına
daha büyük bir musibet yeniden musallat oldu.
Bugün tüm bunlara
şahit olan insanlar ve özelde ise Müslümanlar; ibret, nasihat ve uyarı olan bu
bela ve musibetlerden ders çıkarmalı ve kendine çeki düzen vermelidir. Kendi
eksikliğini ve acizliğini gören insan Rabbinin yardımına muhtaç olduğunun
farkındadır. Kendini bilen Rabbine kulluğu yani kolay olanı tercih eder. Allahu
Teâlâ şöyle buyuruyor:
[يُرِيدُ اللَّهُ
أَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْ ۚ وَخُلِقَ الْإِنْسَانُ ضَعِيفًا] “Allah sizden (yükünüzü) hafifletmek ister; çünkü insan
zayıf yaratılmıştır.”[6]
Allah, yarattığı
kullarının kendi başlarına zayıf, eksik, aciz ve muhtaç olduklarını biliyor ve
bu ağır yükü vahiy ile hafifletiyor. Allah’a iman etmek, vahyin ölçüsünde
yaşamak aciz insanoğlu için hem dünyada hem de ahirette kurtuluştur. Şeytana ve
nefse tâbi olmak insan için hem dünya hem de ahiret azabının nedeni olacaktır.
Elbette sadece bela
ve musibet zamanlarında Allah’a sığınmak ve itaat etmek yeterli değildir.
Geçmişte ve günümüzde felaket anlarında Allah'ı anıp sığınan insanların çoğu
maalesef sıkıntıdan kurtulduktan sonra sözünü unutabiliyor. Bu da büyük bir
gaflet ve hatadır.
İnsan acizdir ve
acizliğinin farkında olduğu sürece yaratılış gayesine uygun yaşayabilir.
İnsanoğlu kendisini en güçlü ve kuvvetli sandığı bir dönemde dahi öylesine
acizdir, eksik ve muhtaçtır ki bir dakika bile nefes almadan, yemek ve su
olmadan, barınmadan, def-i hacet yapmadan yaşayamaz.
Aciz, eksik ve
rabbine muhtaç insanoğlunun tüm ihtiyacını karşılamaya güç yetiren sadece
Allah’tır. Allah’ın dışında dün ve bugün insanların meyil ettikleri
eksikliklerini gidermek için gittikleri, acizliklerini gösterdikleri,
ihtiyaçlarını istedikleri tüm güçler eksik, aciz ve yaratılmıştır. O hâlde
Allah’a hakkı ile iman etmeli ve kulluk yapmalıyız. Zalim, kâfir ve tüm güçlere
karşı dik durmalı yalnız Allah’ın önünde eğilmeliyiz. Eksikliğimizi Rabbimize
arz etmeli, muhtaç olduklarımızı O’ndan istemeli ve acizliğimizi O’nun önünde
göstermeliyiz!
[1]
Fatır Suresi 45
[2]
Fatır Suresi 15
[3]
Alak Suresi 6-8
[4]
İsra Suresi 37
[5]
Nahl Suresi 4
[6]
Nisa Suresi 28
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış