İslâm, kadınların
başlıca görevi olan annelik ve ev hanımlığı rollerine büyük değerler yüklemiş,
toplum içinde itibarını yüksek bir konuma getirmiş, annelik makamını
yükseltmiştir. Çok sayıda İslâmi metin, evliliğe ve doğuma büyük mükâfatlar
atfetmiş ve annelerin çocuklarından görmeyi hak ettiği ayrıcalıklı muameleyi
tanımlamıştır.
وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ
حَمَلَتْهُ أُمُّهُ وَهْنًا عَلَى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فِي عَامَيْنِ أَنِ اشْكُرْ
لِي وَلِوَالِدَيْكَ إِلَيَّ الْمَصِيرُ
"İnsana da,
anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu hergün biraz daha güçsüz
düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur.
(İşte onun için) insana şöyle emrettik: Bana ve anne babana şükret. Dönüş
banadır.”[1]
جَاءَ رَجُلٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ
صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ مَنْ أَحَقُّ النَّاسِ بِحُسْنِ
صَحَابَتِي قَالَ أُمُّكَ قَالَ ثُمَّ مَنْ قَالَ ثُمَّ أُمُّكَ قَالَ
ثُمَّ
مَنْ قَالَ ثُمَّ أُمُّكَ قَالَ ثُمَّ مَنْ قَالَ ثُمَّ أَبُوكَ
“Bir
adam Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e gelerek: Ey Allah’ın Rasulü!
İyi davranıp hoş sohbette bulunmama en çok kim hak sahibidir? diye sordu.
Dedi ki: Annen! Adam: Sonra kim? dedi. Dedi ki: Annen! Adam
tekrar: Sonra kim? Dedi ki: Annen! Adam tekrar
sordu: Sonra kim? Dedi ki: Baban!”[2]
Rasulullah SallAllahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
تَزَوَّجُوا الْوَدُودَ الْوَلُودَ
فَإِنِّي مُكَاثِرٌ بِكُمُ الأُمَمَ
“Doğurgan kadınlarla evleniniz. Çünkü ben
ahirette diğer ümmetler karşısında sizin çokluğunuzla övüneceğim.”[3]
İslâm'ın anneliğin
önemi ve yüksek statüsü hakkındaki görüşü, aile hayatında kadın ve erkeğin
görevleri ve hakları reçetesiyle güçlendirilmektedir. Kadının evin hanımı
olduğu ve çocuklara baktığı, erkeğin ise onları koruyup evin geçimini temin
ettiği asli görevlerini tanımlar. Bu asli görevler kadınların, istedikleri
takdirde çalışma haklarını elinden almaz. Aksine, kadının nafakası ve
ihtiyaçları eşi ya da ailedeki kadınların maddi ihtiyaçlarını karşılamakla
yükümlü olan erkek yakınları tarafından karşılanır, kadınların üzerinde kendi
hayatlarını kazanma yükü olmaz.
الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاء
بِمَا فَضَّلَ اللّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنفَقُواْ مِنْ
أَمْوَالِهِمْ
“Erkekler,
kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden
üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin
geçimini sağlamakta)dırlar.”[4]
كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ
عَنْ رَعِيَّتِهِ وَالْأَمِيرُ رَاعٍ وَالرَّجُلُ رَاعٍ عَلَى أَهْلِ بَيْتِهِ
وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ عَلَى بَيْتِ زَوْجِهَا وَوَلَدِهِ...
Rasulullah SallAllahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
“Hepiniz çobansınız
ve hepiniz çobanlığınızdan (elinizin altındakinden) sorumlusunuz:
Âmir, çobandır (koruyucudur) ve
çobanlığından (maiyyetinden) sorumludur. Kişi ailesinin koruyucusu ve
eli altında olanlardan sorumludur. Kadın, eşinin evinin koruyucusudur, eli
altında bulunanlardan sorumludur…”[5]
وَعلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ
وَكِسْوَتُهُنَّ
“Onların
(annelerin) yiyeceği, giyeceği örfe uygun olarak babaya aittir.”[6]
Nübüvvet metoduna
dayanan Hilâfet, aile hayatında kadın ve erkeğin rollerini tanımlayacak ve
kadınların eş ve annelik gibi önemli statülerini daha da yükseltecektir. Bu,
kadınlar çalışmaya mecbur kalıp ailelerine ve çocuklarına karşı olan görevlerinden
ödün vermesinler diye maddi ihtiyaçlarının karşılanmasını da kapsamaktadır.
Örneğin bir kadının kendisine destek olacak bir erkek yakını yoksa devlet ona
bakmakla yükümlüdür. Bu nedenle Hilâfet kapsamında uygulanan İslâmi yasalar,
annelerin asli görevleri olan çocuklarına bakmak, onları yetiştirmek ve
evleriyle ilgilenmek gibi önemli görevlerini yerine getirmeleri hususunda
destek olmaktadır. Devlet kadınlara maddi güvence vermektedir. Ayrıca
kendilerini ve çocuklarını asla yalnız ve maddi sıkıntıda bırakmayacaklarının
da garantisini verir.
Rasulullah SallAllahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
أَنَا أَوْلَى بِكُلِّ مُؤْمِنٍ مِنْ
نَفْسِهِ مَنْ تَرَكَ مَالاً فَلأَهْلِهِ وَمَنْ تَرَكَ دَيْنًا أَوْ ضَيَاعًا
فَإِلَىَّ وَعَلَىَّ
“Kim bir
mal bırakırsa onun mirasçılarına aittir. Kim de bakıma muhtaç kimseler çoluk
çocuk yahut bir borç geriye bırakırsa o benim üzerimedir ve bana aittir.
Şüphesiz ben müminlere en yakın olanım!”[7]
“Kadının asli
görevi annelik ve ev hanımlığıdır.”[8]
“Bir erkeğin karısı
üzerindeki sorumluluğu hükmetmek değil gözetmektir. Kadın, kocasına itaat
etmekle, koca ise makul yaşam standartlarına göre karısının geçimini
karşılamakla mükelleftir.”[9]
“Devlet; parası,
işi ve kendisine maddi yönden fayda sağlayacak bir yakını olmayan kişinin geçim
masraflarını garanti altına alır. Devlet, engelli ve sakat insanların barınma
ve bakımından sorumludur.”[10]
İslâm’ın ikinci
Halifesi olan Ömer Bin Hattab RadiyAllahu Anh, ebeveynlere çocuklarının
maddi açıdan bakımlarına yardımcı olmak için maaş bağlayarak, dünyada ilk çocuk
yardım sistemini uygulamaya koymuştur.
Kadınlara nafaka
ayrıcalığı, İslâmi kanunlar altında devam etmiştir. Bir keresinde, Medine
lideri olan Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in yanına Kureyş’in
eski ileri gelenlerinden Ebu Sufyan’ın eşi olan Hind Binti Utbe yaklaştı ve
şöyle dedi:
يَا رَسُولَ اللَّهِ، إِنَّ أَبَا
سُفْيَانَ رَجُلٌ مِسِّيكٌ فَهَلْ عَلَىَّ حَرَجٌ أَنْ أُطْعِمَ مِنَ الَّذِي لَهُ
عِيَالَنَا قَالَ لاَ إِلاَّ بِالْمَعْرُوفِ
"Ey Allah’ın
Elçisi! (kocam) Ebu Süfyan çok cimridir. Çocuklarımı onun mülküyle beslemem
günah mıdır? (Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem) dedi ki: Hayır. Adil ve
makul olan ihtiyaçlarınız için alın."
Örneğin dokuzuncu
yüzyıl Hanefi hukuk ilmi uzmanı Iraklı el-Ezherf'in Abbasi Hilâfeti Dönemi’nde
İslâm âlimlerinin hukuk kitaplarından alınan yazıları, kadınların kendilerine
yeteri kadar para vermeyen ya da birkaç aylık yolculuklara çıkarken yeteri
kadar nafaka bırakmayan kocalarını nasıl şikâyet ettiklerini anlatmaktadır.
Hâkimden, nafakalarını ödemekle sorumlu olacak bir kefil tayin etmelerini
istemişlerdir. Bir kadın, eğer kocası ortadan kaybolduysa, kadıya gidebilmekte
ve kocasının mallarını yönetmek ve giderlerini karşılamak için bir vekil tayin
edilmesini isteyebilmekteydi.
Osmanlı Hilâfeti’nden
adli kayıtlar, erkeklerin çocuklarının ve eşlerinin geçimini sağlamak zorunda
olduğunu da gösteriyor. Eğer reddederlerse kadınlar mahkemeye şikâyette
bulunabilir ve hâkim kocayı ödemeye zorlayabilir. Bu, kocalarının malından
kendilerine alışık oldukları hayat standartlarında yaşayacak imkânı
sağlamalarını da kapsıyordu. Terk edilmiş eşler, kendileri ve çocukları için
kocalarının mülkünden ya da kendileri için kocalarının sorumlu olduğu desteği,
kocaları yerine mahkemeden de talep edebilirler. Osmanlı Hilâfeti Dönemi’nde
Kayseri adli kayıtları buna bir örnektir. Mesela kayıtlarda Cennet Ana isimli
bir kadın Şeyh Mehmet Efendiye şöyle der: “Ben Güllük mahallesinden uzun
zamandır burada olmayan AbdulFettah Bin AbdulKadir’in eşiyim. Geçimim için bir
ödenek istiyorum.” Cennet Ana’dan eşinin kendisine hiçbir şey vermediğine
dair yemin etmesi istenir daha sonra kendisine günlük 15 akçe için izin
verilir.[11]
İslâm’ın anneliğe,
onun aile hayatı ile toplumdaki önemine ve hak ettiği büyük saygıya bakışı,
devlette vatandaşların kadınların bu ehemmiyetli rolüne yönelik zihniyetini
doğru bir biçimde şekillendirerek onu İslâmi kurallar çerçevesinde
düzenlenmiştir. İslâm’da annelerin bu eşsiz itibarı, Hilâfet tarihi boyunca
devam etti. Örneğin Osmanlı Hilâfeti’nde annelik, kadınların konumunu
yükseltmiş, anneler çocukları tarafından her zaman hürmet görmüştür. Çocuklar
ise anneleri tarafından sevgi ve şefkat yağmuruna tutulmuştur.
Rasulullah SallAllahu
Aleyhi ve Sellem’in bir arkadaşı olan büyük İslâm âlimlerinden Abdullah Bin
Abbas RadiyAllahu Anh bir keresinde şöyle demiştir:
“Kişiyi, annesine
nazik davranıp saygı göstermekten daha başka Allah’a yaklaştıracak bir şey
bilmiyorum.”
Rasulullah SallAllahu
Aleyhi ve Sellem’in bir arkadaşı ve büyük İslâm âlimlerinden biri olan
Abdullah Bin Ömer RadiyAllahu Anh bir keresinde Yemenli bir adamın
annesi sırtındayken Kâbe’nin etrafında tavaf ettiğini görmüş. Adam Abdullah Bin
Ömer RadiyAllahu Anh’a "Ey İbni Ömer! Ben onun evcil devesi
gibiyim! Onu, onun beni taşıdığından daha çok taşıdım. Sizce borcumu ödemiş
olur muyum?" demiş, Abdullah Bin Ömer RadiyAllahu Anh ise şöyle
cevap vermiştir: " Hayır, sana hamile iken alıp verdiği bir
nefesin hakkı bile değildir!"
Bir keresinde,
başka bir ileri gelen âlim olan Zeyn el-Abidin’e “Sen annesine karşı en iyi
olanımızsın ama seni hiç onunla aynı tabaktan yerken görmedik.” dediler. O da
şöyle cevap verdi: “Elimin onun gözünün çoktan gördüğü yiyeceği tabaktan
alıp da kendisine saygısızlık etmekten korkarım.”
“Türklerin,
varlıklarının nedeni olan annelerine gösterdikleri saygı ve hürmet de aynı
derecede güzel bir özelliktir. Anne bir kâhin gibidir, ona danışılır,
güvenilir. Saygı ve hürmetle dinlenir. Son zamanlarına saygı gösterilir.
Ölümünün ardından da hasret ve sevgiyle anılır.”[12]
Hilâfet'in eğitim
sistemi, medyası ve toplumun genel İslâmi ortamı, Müslüman annelere
çocuklarını, kendilerini Allah Subhanehû ve Teâlâ’nın hizmetine adamış
güçlü İslâmi şahsiyetler ve buna bağlı olarak da toplumları için birer iyilik
kaynağı olacak dürüst vatandaşlar olarak yetiştirmedeki büyük sorumlulukları
konusunda yardımcı olacaktır.
Bu nedenle İslâm
anneliğin öneminin, kadın ve erkeğe anneliğin korunduğundan ve
desteklendiğinden emin olmak adına emredilen görevler ve hukukun eşlik ettiği
eşsiz bir görüşe sahiptir. Bu, İslâmi kurallar altında kadınlara büyük bir
ciddiyet ve özenle üstlendikleri en önemli görevleri olan çocukların
yetiştirilmesi ve ev hanımlığı konusunda fevkalade bir özsaygı duygusu
aşılamıştır. Şeriat yasaları da güçlü ve birbirine bağlı aile birimleri
oluşturur. Bu nedenle İslâm’ı kapsamlı bir şekilde uygulayacak olan sadece
Hilâfet’tir. Bu, anneliğin toplumda hak ettiği büyük itibarı geri getirecek,
çocukların iyi bir şekilde yetiştirilmesini ve haklarını güvene alacak ve aile
hayatının kutsallığını ve uyumunu koruyacaktır.
[1]
Lokman Suresi 14
[2]
Buhari ve Muslim
[3]
Ebu Davud
[4]
Nisa Suresi 34
[5]
Buhari ve Muslim
[6]
Bakara Suresi 233
[7]
Muslim
[8]
Hizb-ut Tahrir Hilâfet Anayasa Taslağı 112. Madde
[9]
Hizb-ut Tahrir Hilâfet Anayasa Taslağı 120. Madde
[10]
Hizb-ut Tahrir Hilâfet Anayasa Taslağı 112. Madde
[11]
Kayseri kayıtları 1034 AH
[12]
İngiliz Şair, Tarihçi ve Gezgin Julia Pardoe’den Sultanın Şehri ve 1836’da
Türklerin Yaşamları
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış